• Özgür Özel: İsrail’in gücü Türkiye’ye yetmez
    03 Ekim 2024

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi yöntemi hakkında, “Ortak akılla, en geniş mutabakatla en iyi adayı belirleyeceğiz. Çünkü şundan kimsenin şüphesi olmasın ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin belirleyeceği cumhurbaşkanı adayı, Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı olacak. O yüzden sorumluluğumuz çok. Aday belirlemiyoruz, Cumhurbaşkanı belirliyoruz” dedi.

    Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’i ziyaret etti. Özel, burada Antalya Büyükşehir Belediyesi Şeref Defterini doldurdu. Özel Şeref Defterine, “Bugün Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’i bu şehrin üst üste ikinci kez seçilmeyi başaran ilk büyükşehir belediye başkanı olarak ziyaret etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Kendisi ve ekibi, turizmden sağlığa, kentsel dönüşümden spora kadar eksiksiz her alanda ortaya koyduğu vizyon, gayret ve idareyle bu başarıyı sonuna kadar hak etti. Şahsında, tüm siyasi partilerden seçilen tüm belediye meclis üyelerimizi kutluyorum. Dünyanın en güzel kentine, en güzel hizmetleri sunmaları için başarılar diliyorum” ifadelerini not etti.

    “EN KISA SÜREDE MECLİS’İ BİLGİLENDİRMELİ”
    Genel Başkan Özgür Özel, daha sonra gazetecilerin sorularına yanıt verdi. Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM Genel Kurulunda İsrail’in olası saldırısı hakkındaki açıklamasına ilişkin soruya, “Erdoğan’ın 1 Ekim’deki Meclis Açılış Özel Oturumunda yaptığı konuşmada sarf ettiği cümleler gerçekten son derece dikkati çekici ve son derece endişe verici. Çünkü Erdoğan herhangi birisi değil, orası herhangi bir kürsü değil ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde İsrail’in gelecek hedefleri arasında topraklarımızın olduğunu söylediğinde, bu çok mühim bir olgudur. Bunun için o gün Meclis resepsiyonunda açıkladım. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin derhal bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Önümüzdeki günlerde ki dün Grup Başkanvekilimiz Meclis Başkanıyla talimatımla görüşme gerçekleştirdi, en kısa sürede Erdoğan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bilgilendirmesini, ilgili bakanların Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hem askeri, hem dış politika açısından hem bu tip durumda Türkiye’de yaşanacaklar noktasında tüm bilinmezlikleri ortaya çıkaracak, tüm spekülasyonları ortadan kaldıracak şekilde bilgilendirme yapmalarını diliyoruz. Şüphesiz böyle bir bilgilendirmenin Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı tarafından yapılması gereken bilgilendirmenin Erdoğan’ın mutlaka Meclis’te bulunduğu ve bakanların yanıtlayamadığı konularda soruları yanıtlayacağı şekilde yapılması önemlidir. Biz bu oturumun kapalı oturum şeklinde yapılmasını önemsiyoruz. Çünkü ‘Efendim istihbarat değeri olan bilgiler vardır. Onu burada söyleyemem’ dedikten sonra o spekülasyonların önü alınmaz. Türkiye Cumhuriyeti devletine açıktan tehdidi Cumhurbaşkanı dillendiriyorsa bunu bütün somut gerekçeleriyle, bilgileriyle milletin meclisinden, milletin vekillerinden gizleyemez, açıklaması lazım. Aksi durum, bunu söylemek, ‘Efendim tehlike büyük, bir arada duralım, benim arkamda durun, savaş tehlikesi var.’ Şimdi bunun Erdoğan açısından geçmişte gerilimi artırdığı, büyük tehlikelere işaret ettiği, ‘Açsınız, yoksulsunuz, işsizsiniz ama tehlike büyük beni desteklemelisiniz’ noktasındaki faydacılığından endişe ediyor herkes. Öyle durduk yerde elbette ki İsrail’in yaptığı insanlık suçunu, terörü, katliamı ilk günden beri lanetledik. Dünyadaki tüm sol, sosyal demokrat partilerin liderlerine ıslak imza ile mektup yolladım, ‘Filistin’i tanıyın’ diye. Sosyalist Enternasyonal’in her toplantısında bildirgeye Filistin’i ekletiyorum. Hangi ülkeye gidersem o ülkenin yöneticilerinin gözünün içine baka baka ‘Filistin’e destek verin, İsrail’i kınayın’ diyoruz.”

    “TEHLİKE BÜYÜKSE OTUR ANLAT”
    “Bu konuda CHP’nin meselesi, tarihsel rolü Ecevit ve Arafat döneminden gelen, Deniz Gezmişlerden süregelen dava CHP’lilerin davasıdır. İsrail’in saldırganlığına karşı her türlü diplomatik atak, uluslararası kurum ve kuruluşların harekete geçirilmesi noktasında hükümet ne yapacaksa destekliyoruz, fazlasını bekliyoruz. Ama Meclis açılışında, ‘Yakında bize de saldıracaklar, tehlike büyük’ deyip endişe yaratmak şu sonucu doğurmasın. ‘Bugün Türkiye’de en büyük sorun ne’ dendiğinde, en büyük sorun yoksulluk. Hayat pahalılığı, işsizlik diye çıkıyor ortaya. Ama biliyorsunuz ki güvenlik kaygıları arttığında bunlar geriye gidiyor. Hayat pahalılığını gidermeyip, işsizliği çözmeyip, aç karınları doyurmayıp, ‘Tehlike büyük, şimdi birlik olma zamanı’ söylemlerine bu milletin karnı tok. Çünkü bu milletin karnı aç. Onun için bir risk, tehlike görüyorlarsa Meclis toplansın. Anlatsınlar. Hepimiz bilelim. Gereğini hep beraber yapalım. Gün birlik ve beraberlik olma günüyse ki bu konuda en iddialı parti biziz. Bugüne kadar Türkiye’yi parçaladınız, kutuplaştırdınız. Muhalifleri şeytanlaştırdınız. Bundan kim fayda gördü? Sadece kendisi insanlara şunu dedi. ‘Açsınız, işsizsiniz, güvencesizsiniz ama tehlike büyük, oyu bana vermelisiniz. Yoksa vatanı böldürecekler, bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler.’ İstanbul, Ankara’nın belediye seçimlerini beka sorununa çevirip oy isteyenlerin, İmamoğlu’nu Sisi’ye benzetip, Mursi için önceki başbakanına oy isteyenlerin samimiyetlerinde şüpheliyiz. O yüzden öyle tehlike büyükse otur anlat kardeşim. Tehlike büyükse zaten biz her zaman birlik ve beraberlikten yanayız. Bu ülkenin beraberliğinin teminatı CHP’dir. Kurduğumuz ülkeye sahip çıkmayı biliriz. Siz ki bizi yıllarca şeytanlaştırdınız, işlerine geldi mi hepimiz aynı gemideyiz. İşlerine geldi mi bize düşman hukuku. Gezi’den içeride tutulan arkadaşlarımız, düne kadar 28 Şubat davasından ölümün eşiğine kadar Silivri’de tutulanlar, Bugün Hatay’ın seçilmiş milletvekilini Silivri’de tutanlar, bugün bütün muhalifleri düşman hukuku uygulayanlar, şimdi ‘İsrail saldıracak, birlik ve beraberlik zamanı…’ Bu ülkede her zaman birlik ve beraberlik zamanı. Bir savaş olduğunda, tehdit olduğunda bu ülkeyi savunmada dedelerimiz gibi Çanakkale Conkbayırı’nda, Anadolu’nun dört bir tarafında kefensiz yatanların torunları burada. ‘Tehlike büyük aman durun birlik ve beraberlik içinde olun.’ Tehlike büyük birlik ve beraberlik olacaksa önce ve önce bu milletle kucaklaşılacak, bu toplumun dört bir tarafıyla helalleşilecek.”

    “BÜYÜK ZULÜM VE SIKINTI VAR”
    “Normalleşme diyoruz, içeride seçilmiş milletvekili tutuyorsunuz. Normalleşelim diyoruz, bütün muhalifleri alıyorsunuz, içeriye atıyorsunuz. Tayfun Kahraman’ı evladı Vera’dan yıllardır ayrı tutuyorsunuz. Bakırköy, Silivri’deki arkadaşlarımıza yaptığınız zulüm yeter. Endişe ettiklerinize siyasi yasak getirmenin peşindesiniz. Herkesi yıldırmanın peşindesiniz. Madencileri Ankara’ya sokmazsınız, Meclis’e girmesini yasaklarsınız, sonra aynı gemideyiz. Hep beraber olmalıyız. Bunu her zaman yapmalıyız. Muhaliflere düşman hukuku uygulamadan yapmalıyız. Öyle bir İsrail tehlikesini ortaya koyup da ‘Efendim toplanın, arkama geçin’ bu devirler geride kaldı. Ama bu ülkede İsrail kim? Cürmü kadar yer yakar. Eğer ki bu ülkede birlik ve beraberlik olacaksa, bu ülkeyi Samsun’dan yola çıkıp, Sivas’tan başlayıp, bu ülkeyi kurtarana kadar nefes almadan koşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti buradadır. Ortadadır. Canıyla ortadadır. Bütün iradesiyle ortadadır. Ama karnımız, 23 yıldır sıkışınca ‘Tehlike büyük arkamıza dizilin.’ Tehlike büyükse hep birlikte. Bakın uzun zamandır gayret gösteriyoruz. Nihayet bize geçmişte DEM’leniyor diyenler, bize geçmişte HDP’li milletvekilleriyle el sıkıştık diye ‘Terör örgütü ile el ele, kol kola’ diyenler, bugün gittiler Devlet Bahçeli için söylüyorum, ‘Kapatılsın’ dediği partiye, ‘Milletvekilleri içeri atılsın’ dediği partiye, eş genel başkanını içeri attırdığı ve ‘Çıkmasın’ dediği partiye, ‘Hazine yardımı vermeyin’ dediği partiye, ‘Terör yuvası’ dediği partiye gittiler ve el sıkıştılar. Düne kadar bize bu yüzden etmedikleri hakaret kalmıyordu. Vallahi ben Devlet Bey kadar hararetli el sıkışıp, büyük bir memnuniyetle kucaklaşmayı geçmişte yapmadım. O yüzden şu kadar açık bir şey söylüyorum. Bu ülkenin seçilmiş bütün partileri değerlidir. Herkes birbiri ile temas halinde olmalıdır. El sıkışmalıdır. Bu normalleşmenin mimarı biziz. Bu bütün dünyada, bütün demokrasilerde olduğu gibi Türkiye’de de olmalıdır. Ama işine geldiği zaman normalleşeyim, işine geldiği zaman düşman hukuku uygulayayım. Öyle şey yoktur. Ayrıca 12 bin 500 liraya geçinmek zorunda, sürünmek zorunda bıraktığınız emeklinin, zam yapmadığınız asgari ücretlinin, bugün yazın çalışıp, kışın aç kalan turizm çalışanlarının, bugün güya 2,5 milyon kişiye göre ödenek yollayıp, 27 milyon kişi için birçok zorluk yaşattığınız bu turizm beldelerinin sorunlarını çözmek başka bir meseledir, Türkiye’nin güvenlik sorunları başka bir meseledir. Türkiye’nin güvenlik sorununu bahane edip, ‘Az daha katlanın’ demeyeceksiniz. İşçiler geçinemiyorlar, emekliler geçinemiyorlar. Büyük zulüm ve sıkıntı var. ‘Sıkın dişinizi tehlike büyük…’ Artık sıkılacak tek bir diş, sıkılacak bir tek kemer deliği kalmamıştır. Bıçak kemiktedir. İki mesele ayrıdır. Türkiye’nin güvenlik meselesinde bilgi istiyoruz. İsrail meselesini varsa tehdit, bilmek istiyoruz. İsrail’in gücü öyle Türkiye’ye yetmez. O Netanyahu’nun hep birlikte alnını karışlarız. Ama bu sorunla Türkiye’nin gerçek sorununun üstünü örttürmeyiz. Bu kadar açık söylüyorum.”

    “SEÇİME BUGÜNDEN HAZIRIM”
    Özel, olası bir erken seçim ve seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı yönündeki soruya ise “Önümüzdeki dönemde ben hep şunu söyledim. Geçim olmazsa seçim olur. Bugün Türkiye’de geçim var mı soruyorum, meydanlar yok diyor. O zaman ne var diyorum, erken seçim diye meydanlar inliyor. Bu şartlar altında Erdoğan’ın, ‘Beş yılı tamamlayacağım’ inadı beyhudedir. Yoksulluğu, işsizliği ve güvencesizliği çözmemektedir. Gelecek sene kasım ayı görev süresinin yarısıdır. Eğer erken seçim olursa gelir hep birlikte milletin önüne gideriz. Yok erken seçim olmazsa bu milleti açlık, yoksulluk, sefalete itip beş yılın sonuna doğru, ‘Gelin seçimleri altı ay önce yapalım, ben de aday olayım.’ Öyle bir şey yok. Önümüzdeki sene Türkiye en geç kasımda, bakın desin ki bu martta, ‘2025 Mart’ta seçim yapalım’ ben dünden razıyım. Bugünden hazırım. Koşa koşa sandıktayım, partim de iktidarda. Onu hepsi biliyor. Bunun için biz bir erken seçim istiyoruz. Bir tanesi yanımda. Bin 300 kurultay delegemize söz verdim. Dedim ki nasıl Ecevit dünyada esen rüzgarları doğru analiz etti. Türkiye’nin şartlarını doğru gördü, doğru programla 70’lerde girdiği dört seçimin ikisi genel, ikisi yerel, dördünden de birinci parti çıktıysa, CHP de girdiği seçimlerden birinci parti çıkacaktır. İlk sözümü tuttum, 31 Mart akşamı hem Antalya’dan hem de Türkiye’nin dört bir yanından en güzel haberleri aldık. Partiyi gösterdim. Işıklar yanıyor, sabaha kadar yanacak. Gelecek genel seçimde CHP’nin ışıkları sabaha kadar yanacak. CHP’de talip olduğum görev partiyi ikinci yüzyılın ilk genel seçimlerinde iktidar yapan, birinci parti yapan genel başkan olmaktır. Bunun dışında kişisel olarak hiçbir adaylığım, hevesim kendime dair hiçbir talebim yoktur. Talebim milletime, ülkeme dairdir. Hedefim CHP’yi iktidar yapmaktır” sözleri ile yanıt verdi.

    Özel, Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın geçen hafta yaptığı bazı açıklamalar ile eleştiriler hakkındaki soruya şu yanıtı verdi:

    “KULAĞIMDA GÜZEL İFADELERİ VAR”
    “Cumhuriyet Halk Partisi’nin her bir üyesinin, her göreve talip olma hakkı vardır, her göreve layıktır. Kendisi Muratpaşa Belediye Başkanıdır hatta Muratpaşa‘da görevlendirmesinde gecikme olduğunda sayın İl Başkanımız kanalıyla, milletvekillerimiz kanalıyla kendisi Muratpaşa‘da bir dönem daha görev yapmak istediğini ve bu konuda kendisine bu fırsatın verilmesini söylediğinde şunu söylemiştim, ‘Ben kişiyle ilgili kararımı verirken şuna bakarım, partimin faydasınaysa ‘doğru’ derim.’ O gün kararı İl Başkanımızın, milletvekillerimizin, Büyükşehir Belediye Başkanımızın ve örgütümüzün oluruyla kendisini adaylaştırdık. Kendisinin o gün bana ifade ettiği söylemler, bizimle ilgili, yönetim tarzımızla ilgili ifadeler, gerçekten benim herhalde annem söyler bu kadar güzel şeyleri bana. Kulağımda hep o güzel ifadeleri var, bundan sonra da onlar kalacak.”

    “ADAYIMIZI EN GENİŞ MUTABAKATLA BELİRLEYECEĞİZ”
    Özel, Cumhurbaşkanı adaylığına yakıştırdığı isimler hakkındaki soruya, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanlığına benim kimi yakıştırdığım değil, Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri başta hatta mümkünse ki tüzüğümüzde o da yazıyor, geniş halk yoklaması, yani Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönül veren, adayının kim olmasını belirlemek isteyen herkesin fikrine başvuracağız. Ortak akılla, en geniş mutabakatla en iyi adayı belirleyeceğiz. Çünkü şundan kimsenin şüphesi olmasın ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin belirleyeceği cumhurbaşkanı adayı, Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı olacak. O yüzden sorumluluğumuz çok. Aday belirlemiyoruz, Cumhurbaşkanı belirliyoruz” yanıtını verdi.

    Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile gerçekleştirdiği sohbet hakkındaki soruya da, “Şöyle bir hataya kapılmanızı istemem. Biz Meclis resepsiyonunda Bahçeli’nin dört gazeteciyi tehdit ettiği konuşmasına en sert reaksiyonu verdik. Ancak şöyle bir şey var. Bir, kişilerin söylemleri var, onlara verilmesi gereken cevaplar var, bir de kişilerin temsil ettiği makamlar var. Cumhurbaşkanı, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı. Bir de son seçimlerde 26 milyon oy almış. Partisinin 10 milyonun üzerinde üyesi var, her geçen gün biraz azalsa da. Kendisine oy verenlerin ve partisinin üyelerinin şahsında cumhurbaşkanına saygı göstermek, elini sıkmak; Bahçeli’ye oy veren Milliyetçi Hareket Partilileri o temsil ediyor, onunla selamlaşmak, bayramda telefonlaşmak, Hakların Demokratik Partisi 6.5 milyon oy almış, o seçmenin temsilcileriyle merhabalaşmak, İYİ Parti’yi temsil edilen Müsavat Bey’e sarılmak, bunlar siyasette olmazsa olmazlar. Bunu yapmadığınız da siz o kişilere oy vermiş kişilere saygı duymuyorsunuz, onların temsilcisi o. Siyasette ellerin havada bırakıldığı dönemi Cumhuriyet Halk Partisi geride bıraktı. Gördüğünüz gibi artık herkes geride bırakıyor. Bundan sonra bizim siyasete getirmeye çalıştığımız, mücadeleyse sonuna kadar ama küfürsüz, hakaretsiz mücadele. Ben Erdoğan’a seçimden beri 11 mitingle meydanlarda meydan okuyorum. Erdoğan’a karşı bir kelime eksik söylemiyoruz, bir adım geri atmıyoruz, en sert ifadeleri kullanıyoruz. Ama söylediğimiz her söz ertesi gün tercüme edilip yurt dışındaki bütün temsilcilikler vasıtasıyla, buradaki yurt dışı temsilcilikleri vasıtasıyla, büyükelçilikler vasıtasıyla bütün ülkelere gidiyor. Bu ülkenin ana muhalefet ile iktidarının birbirine en ağır sözler söylemesi, tekrar etmeyeceğim, geçmişte bakın hangi sözlerle birbirine davalar açılmış. Sayın Bahçeli Erdoğan’a, Erdoğan Bahçeli‘ye neler demiş? O sözü köy kahvesine söyleseniz olay çıkar, köy ikiye bölünür. Türkiye’yi dışarıda böyle rezil etmeye, içeride de insanlara bizi oy verenlere utandırmaya kimsenin hakkı yok. Küfür yok, hakaret yok ama muhalefetin en serti var. En sert muhalefeti yaptığımız için 31 Mart‘ta en büyük başarıyı elde ettik. Çünkü emekliler, işçiler, çiftçiler kendi derdini haykıranlarla birleştiler, Türkiye ittifakına katıldılar. Bu ittifakı kimse bozamaz, her geçen gün güçleniyoruz, şu anda Türkiye ittifakına Cumhur ittifakından büyük bir teveccüh, büyük bir tebessüm var seçmen bazında. Bu yüzden zaman zaman, ‘Normalleşme CHP’ye yarıyor, anketlerde birinci çıktı, seçimden birinci çıktı, anketlerde birinci çıkıyor, normalleşmeyi boz.’ Erdoğan çıkıyor, sert işler yapıyor. Veya işte ‘Teğmenleri ordudan atacağım’ diyerek, biz ona cevabı küfürle hakaretle verip kavgayı ilanihaye sürdürmeye kalksak işine gelecek. En sert eleştirileri yapıyoruz ama günü geldiğinde üstümüze düşeni de yapıyoruz. Devlet kurmuş partiyiz. Devlet kurmuş parti, partilerin temsilcilerine saygılıdır. İlk kurulmuş partiyiz, partilerin genel başkanlarına, üyelerine duyduğumuz hürmetten dolayı selamlaşırız, hal hatır sorarız ama bir kelime eksik konuşmayız, bir santim geri gitmeyiz, bir santim eğilmeyiz. Biz biliriz ki biz bir santim eğilirsek bunlar bu millete diz çöktürürler.” Özel ayrıca yaşamını yitiren 8 yaşındaki Narin Güran soruşturmasına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

    “BU MİLLET BİLMEYİ HAK EDİYOR”
    “Ben eğer bir şey bilseydim, büyük bir açıklıkla söylerdim, Narin cinayeti ile ilgili. Çünkü bu millet bunu bilmeyi hak ediyor. Hepimiz, ben de bir kız babasıyım, Narin‘i evladımız olarak gördük, sanki evladımızı gömer gibi hepimizin yüreği parçalanarak Narin gömüldü. Ama birileri bir şeyler biliyor, AK Parti’li milletvekili demişti, hala AK Parti’de. Birileri bir şey biliyor ama belli feodal sebeplerden, belli siyasi gerekçelerle susuyorlar. Yayın yasağı getirdiler. Resmen televizyonların birinci gündemken Narin, İletişim Başkanlığı’ndan bütün televizyonlar aranarak, uyarılarak ‘Artık Narin’i bırakın’ dediler. Neden? Katiller bulunmuyor, hükümet yıpranıyor. Bunlar konuşuluyor diye hükümet yıpranmayacak, hükümet bu cinayetler olmazsa, engellenirse yıpranmaz. Engelleniyorsa gizlemekle kendilerini kurtaramazlar. Benim sizden farklı bildiğim bir şey yok olsaydı paylaşırdım. Bu soruyu Adalet Bakanına İçişleri Bakanına sormak lazım.”

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR