• Gençlik merkez sola uzak değil ama sağ popülizme de çok açık
    24 Ekim 2024

    Gençlik, özellikle de Z kuşağı üzerine siyasetçilerin, akademisyenlerin ve kendilerini kanaat önderi olarak tanımlayanların son birkaç yıldır hiçbir veriye dayanmayan kulaktan dolma tespitlerini hatırlatmadan bu yazıya başlamak olmaz.

    Mesela CHP’nin kurmaylarının “Z kuşağı gümbür gümbür geliyor. Hepsi özgürlük, demokrasi, daha iyi yaşam koşulları beklentisi içinde ve bu iktidarı gönderecekler” minvalindeki demeçlerini hatırlıyorsunuzdur. Ben bunlara denk geldiğimde, “Neye dayanarak bu saptamayı yapıyorsunuz? Elinizde anketler mi var? Odak grup toplantıları mı yaptınız?” diye soruyordum cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesinde… Aldığım cevapların ne kadar yüzeysel ve anlamsız olduğunu uzun uzun anlatmayayım. Ancak, neredeyse meseleyi sosyal medya ve teknoloji kullanımına yönelik beceriye kadar indirgeyip bu beceriyle özgürlükçülük arasında temelsiz bir bağlantı kurmak gibi bir önyargı üzerinden tartıştıklarını söylemek mümkün.

    Zaten bu kulaktan dolma bilgilerin bir şehir efsanesine dönüşmesi çok uzun sürmedi ve seçim sonuçları gerçek hayatın böyle işlemediğini bir kez daha gösterdi. Aynı şekilde, Z kuşağının da genel eğilimleri kadar, bir önceki kuşaklarla iç içe geçebilen özellikleri olduğunu da bir parça olsun herkes fark etmiş oldu. Belki de bu da fazla iyimser bir yorum, yerel seçimlerdeki başarıyı da ‘aslan emekliler’e dayandıracak kadar sığ yorumları düşününce!..

    Şunu hemen belirtelim ki, bir kuşağı analiz edebilecek verileri toplamak hiç de kolay bir şey değil. Hele ki o kuşak son kuşaksa! Yani eğilimleri hâlâ şekillenmekte olan bir demografik grupsa…

    ‘YETİŞKİNLİĞİ ERTELENEN’ GENÇLİK!

    Son dönemlerde yapılmış önemli bir araştırmaya değineceğim bu yazıda. İstanbul Ekonomi Araştırma (İEA) tarafından, 15-25 Mayıs tarihlerinde, 18-30 yaş aralığında bin kişi üzerinden gerçekleştirilen ‘Gençlikte Kutuplaşma’nın temel sonuçlarını bir gözden geçirmeye çalışacağım. Sonuçlara göre, geleceğe bakışlarında en temel meseleleri ekonomik koşullar ve ülkenin geleceği… Çocuk sahibi olma konusunda en büyük çekincelerinin iki temel sebebi bu. Gençlerin üçte ikisi geçinemediklerini ya da ucu ucuna geçindiklerini belirtiyor. Büyük oranda geçim sıkıntısı sebebiyle, ‘geciken yetişkinlik’ dediğimiz bir mesele söz konusu. Gençlerin yüzde 55’i ailesiyle birlikte yaşıyor. Gençlik içindeki üç alt yaş grubu dikkate alındığında, bu oranlar küçükten büyüğe azalıyor. Burada ilgi çekici olan ailesiyle yaşayan genç kadınların oranı yüzde 49’ken, genç erkeklerde bu oranın yüzde 61 olması. Büyük olasılıkla kadınların daha erken evlenmeleri sebebiyle böyle bir fark ortaya çıkıyor, yoksa ekonomik bağımsızlıkla alakası yok tabii! Sonuç itibarıyla, bu rakamlar OECD ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye’de gençlerin sosyo-ekonomik açıdan hayata katılımının daha geç gerçekleştiğini gösteriyor. Buna ‘geciken yetişkinlik’ diyoruz zaten.

    ÖZGÜRLÜKÇÜ VE EMPATİKTİLER
    ÖYLE Mİ? GERÇEKTEN Mİ?..

    Şimdi gelelim, muhalefetin bir zamanlar ki ‘gençlik halisünasyonu’na… Özellikle de CHP kurmaylarının ve kanaat önderlerinin gençlerden CHP’ye tulum oy çıkacağı iddialarına… Hiç öyle bir durum söz konusu değil oysa ki! Gençlerin toplumsal gruplara mesafeleri dikkate alındığında, en az ötekileştirilen grup Atatürkçüler, ardından milliyetçiler, ilginç bir şekilde Kürtler, sosyalistler, gayrimüslimler oluyor. Sonra sırasıyla liberaller, siyasal islamcılar geliyor. Siyasal islamcılarla asla bir araya gelmeyeceğini söyleyenlerin oranı yüzde 41, ateistler için bu oran yüzde 43.

    Söz konusu LGBTİ olduğunda oran yüzde 51’e, mülteciler olunca yüzde 60’a çıkıyor. Garip bir tablo değil mi? Şöyle bir yorum yapmak abartılı olmaz sanırım. Gençlerin siyasi manipülasyonlara çok açık olduğu ve bu sebeple olsa gerek zihinsel dünyalarının eklektik bir yapıya büründüğü söylenebilir. Ekonomik sorunlardan mülecileri sorumlu tutmak, ahlaki çöküntüyü yine Araplar’ın ve ateistlerin üzerine yıkmak!.. Siyasi tercihlerine göre, gençler yakın buldukları siyasi odakların hedef gösterdiği grupları ötekileştirebiliyorlar.

    SAĞDAN UZAKLAŞIP MERKEZİ ARIYORLAR
    Araştırmaya göre, genel nüfusun sol, merkez ve sağ siyasete dağılımına baktığımızda, sırasıyla yüzde 25, yüzde 29 ve yüzde 42’lik bir dağılım görüyoruz. Genç nüfusta bu dağılım ciddi bir farklılaşmaya uğruyor. Genç nüfusun yüzde 39’u kendini merkezde konumlandırırken, sol eğilim yüzde 26, sağ eğilim yüzde 27 düzeyinde… Yani genç nüfusta merkezde bir yoğunlaşma var. Gençlerde sola yönelim genel nüfusa göre sadece 1 puan fazla, sağda ise bu fark 15 puana kadar çıkıyor, sağ yerine merkezi tercih ediyor gençler. Bu önemli bir bulgu. Gençlerin merkezi nasıl tarif ettikleriyse ayrı bir mesele…

    Siyasi tercih olarak merkezde yoğunlaşan genç nüfus, sanıldığı gibi apolitik değil, cari siyasetten, daha açık söylemek gerekirse siyasi söylemlerden, siyaset tarzından ve siyasi partilerden uzak durmayı tercih ediyor. Bu anlamda, cari siyasetten bir beklentileri yok denebilir. Ancak, beklentilerine uygun ‘yeni’ bir siyaset özlemleri olduğu söylenebilir.

    MERKEZ DEYİNCE İKTİDAR VE ANA MUHALEFET
    SAĞ YELPAZEDE ZAFER PARTİSİ ÖNE ÇIKIYOR

    Şimdi gelelim siyasi partilere nasıl bir yaklaşım sergilediklerine… Burada pek çok kanıyı tekrar gözden geçirecek ipuçları var. Mesela bu yaş grubunun ekseri çoğunluğunun CHP’yi tercih edeceğine ilişkin peşin kabul pek de doğru değil. Gençlerin yüzde 23’ü CHP’ye kesinlikle oy vereceğini söylerken, AK Parti için bu oran yüzde 18… Burada dikkat çekici olan Zafer Partisi için oranın yüzde 19 olması ve en yüksek kesinlikle oy verilecek ikinci parti pozisyonunda… Biraz önce ötekileştirilen gruplar arasında yüzde 60 ile mültecilerin ilk sırada olduğunu hatırlayınca, korelasyon yerine oturuyor. ‘Asla oy verilmeyecek partiler’ sıralamasında yüzde 82 ile DEM Parti uzak ara önde… Oysa ki en az ötekileştirilen gruplardan biri Kürtler’di değil mi? Görünen o ki, ‘Kürtler bizim kardeşlerimiz, ama DEM Parti terörist’ propogandası gençleri oldukça etkiliyor. DEM Parti’den sonra asla oy verilmeyecek parti TİP!.. TİP yönetiminin de ‘gençlik halisünasyonu’ buraya kadar. Belki bir gün genel seçimlerde aldıkları oyların gençlerden çok, CHP küskünlerinden geldiğini anlarlar. Gerçi yerel seçimlerde bunu anlamış olmaları beklenirdi. Bilemiyorum! Hani özgürlükçüydü gençlik, hani empatikti, hani sola daha fazla meyilliydi ebeveynlerine göre?.. Yok öyle bir şey görüldüğü üzere…

    MERKEZ SOL MU, POPÜLİST AŞIRI SAĞ MI?

    ‘Siyasi partilere mesafe’ grafiğine bakarsanız, CHP ve AK Parti’nin merkez partiler gibi algılandığını görebilirsiniz. İki parti arasında bir kıyaslama yapılırsa, gençlerin merkez adresinde bir numaranın CHP olduğu görülüyor. Yine bu grafik ikincil bir eğilimi daha işaret ediyor. O da aşırı sağa kayma ihtimali!.. Zafer Partisi’ni yabancı düşmanlığı üzerinden aşırı sağ popülist olarak tanımlarsak ilk tercih o. Hemen ardında güvenlikçi, aşırı milliyetçi, ırkçı soslar barındıran MHP var. Sonra bütün yalpalamalarına karşın İYİ Parti, onu da MHP’yi arkaik ve taşralı aşırı sağ bulan şehirli milliyetçi gençler tercih edebilir sanırım. ‘Meral Mommy’ etkisi olmadan nereye kadar bu yeni genel başkanla o ayrı mesele… Büyük olasılıkla ilk ikisi dururken, İYİ Parti’nin pek tercih edilmeyeceğini söylemek mümkün.

    Yani gençlik merkez sol ve merkez sağla, CHP ne kadar merkez sol, AK Parti ne kadar merkez sağ tartışmasını bir köşeye koyarsak, popülist aşırı sağ arasında oylarını dağıtacak. Bu oyların nasıl dağılacağı, Türkiye’nin siyasi geleceği açısından önemli. Bu sebeple, her parti stratejisini ve taktiklerini belirlerken çok dikkatli olmalı. Araştırmanın bir bölümünü oluşturan ‘sosyal konulara bakış’taki veriler CHP açısından işin o kadar da kolay olamayacağının ipuçlarını veriyor. Tıpkı ötekileştirilen gruplara ilişkin verilerde olduğu gibi… İşte birkaç örnek: LGBT’lerin herkesle eşit haklara sahip olmalarına tümüyle karşı olanların oranı yüzde 43, evlilik dışı ilişkiyi tasvip etmeyenlerin oranı yüzde 48. Sosyal hayatta muhafazkarlık düzeyini gösterebilecek birkaç veri böyle. Ancak, devletin gerektiğinde bazı hak ve özgürlükleri kısıtlayabilmesine gelince bu oran yüzde 11’e geriliyor. Bireyselliğin güçlü olduğuna bir işaret… Tüm bu oranlar ‘tamamen katılıyorum’ şıkkını belirtenlerin oranı.

    SOSYAL MUHAFAZAKARLIK DİKKAT ÇEKİCİ
    Sosyal hayata bakıştaki veriler, gençlerin popülist sağa kayma ihtimalinin hiç de azımsanacak gibi olmadığını gösteriyor. Yine de hemen her veri toplamında, en temel özellik eklektiklik. Buna bir de siyasi yönlendirmelere, manipülasyonlara açık olduklarını eklemek gerek. Sanki bu siyasi mesajları en etkin kullanan, gençlerin önemli bir bölümünü cezbedecekmiş gibi bir sonuç çıkabilir. Türkiye gibi her gün bir sosyal şokun yaşandığı, ekonomik sorunların çözülemediği, siyasi gerilimlerin had safhaya çıktığı bir ülkede, CHP’nin gençliğin bu özelliklerini dikkate alarak, yol kazası yapmadan yoluna devam etmesi hiç de kolay görünmüyor. İlkelerinden taviz vermeyip bu eklektik zihinsel yapıya hitap emek ciddi bir siyasi zekâ gerektiriyor. Bu kıvraklık ve kurumsal zekâ var mı peki? Hele ki bu kadrolar bu beceriye sahip mi? Evet diyebilmek çok zor!

    ÇOK OKUNANLAR