• Rönesans Rezidans davasındaki tahliye kararı aileleri bir kez daha yıktı
    24 Ekim 2024

    Hatay’da ‘Cennetten bir köşe’ sloganıyla satılan ve 6 Şubat depremlerinde 269 kişiye mezar olan Rönesans Rezidans’ın üçüncü duruşmasında tutuklu sanık kontrol elemanı Önder Artun tahliye edildi. Rezidansta yakınlarını kaybedenler tahliye kararına, “Cezaevi şartları kötü diyorlar. En azından sevdiklerini görüyorlar. Bizim sevdiklerimizin bir mezarı bile yok” diyerek tepki gösterdi.

    Hatay’da ‘cennetten bir köşe’ sloganıyla satılan ve 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 269 kişiye mezar olan 59 kişinin ise hâlâ cenazesi bulunmayan Rönesans Rezidans davasının üçüncü duruşması bugün Hatay 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada, kontrol elemanı Önder Artun’un sağlık sorunları nedeniyle tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların tutukluluk haline devam kararı verildi.

    Hatay’ın Antakya ilçesine bağlı Ekinci Mahalllesi’nde 6 Şubat depremlerinde 269 kişinin yaşamını yitirdiği, 13 kişinin yaralandığı ve kayıpların olduğu Rönesans Rezidans ile ilgili 4’ü tutuklu 1’i firari 8 sanık hakkında ayrı ayrı 22 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle açılan davanın görülmesine devam edildi.

    Hatay 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen üçüncü duruşmaya, sanıklar Mehmet Yaşar Coşkun, Ayhan Karan SEGBİS bağlantısı ile katıldı. Diğer sanıklar Mehmet Haşim Eraslan, Bülent Seküçoğlu, Önder Artun, İbrahim Dahıroğlu, Bayram Mansuroğlu ise duruşma salonunda hazır bulundu. Rönesans enkazında yakınlarını kaybedenlerin aileleri ve taraf avukatları da katıldı. Firari sanık Hüseyin Yalçın Coşkun ise duruşmaya katılmadı.

    “40 yıldır inşaat sektöründeyim”

    Mahkemede ilk sözü bir önceki duruşmada rahatsızlanarak, hastaneye kaldırılan yapı denetim şirketinden Bülent Seküçoglu aldı. 40 yıldır inşaat sektöründe olduğunu, bin 200’den fazla binanın proje denetimini yaptığını söyleyen Seküçoğlu, “Bina imalatı, kaba beton inşaatı kısmında ben görev almadım. Bu belgelerle de ispatlı. Bilirkişi raporunda depremin ivmesi dikkate alınmadan suçlu bulunmaya çalışıldı. Bilirkişi raporunun bir yerinde ‘malzeme, kolon, demir iyi’ diyor, başka bir yerinde kötü. Tüm bilirkişi raporları kopyala yapıştır şekilde yapılıyor. Kopyala yapıştır mantığı ile insan hayatıyla oynanabilir mi” diye konuştu. Seküçoğlu, yaşı ve tansiyon hastalığının dikkate alınarak tahliyesini talep etti.

    Müteahhit Coşkun: “Kalitesiz binada kendim nasıl kalırım”

    Seküçoğlun’un ardından duruşmaya Görüntü ve Ses Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan bina müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun, sözlerine rezidansta yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı dileyerek başladı. Bu dosyada iki suçtan yargılandığını, bir tanesinin malzeme kalitesi diğer suçlamanın da statik proje yetersizliği olduğunu belirten Coşkun, “Geçtiğimiz mahkemede yeniden bilirkişi raporu talep etmiştik ama reddedildi. Biz de kendimiz İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Enstitüsü’nden malzeme ve statik rapor istedik. Rapora göre statik de malzeme de olumlu bulundu. 2007 yönetmeliğine göre C20 beton kullanılırken biz C30 beton kullandık. Kalıplarımız iyiydi. Bunlar hep maliyetli işler. Ben hep kaliteli malzeme kullanırım. Binada 20’den fazla daire ve büyük bir işlerimiz vardı. Kalitesiz binada kendim nasıl kalırım” şeklinde konuştu.

    “Binada sorun yoktu, depremin ivmesi yüksekti”

    Müteahhit Mehmet Yaşar Coşkun, daha önceki mahkemelerde yaptığı savunmalarda olduğu gibi bu mahkemede de binanın yıkılmasının en ana nedenini depremin ivmesi olduğunu belirtti. Normal şartlarda depremin merkez üstünden uzaklaştıkça şiddetini azaldığını, fakat Antakya’da ivmenin çok fazla yükseldiğini altını çizen Coşkun, “Bina yapılırken deprem ivmesi 0.4 hesaplandı, fakat depremin ivmesi 1.4. Hangi bina dayanır? Yetersiz, kalitesiz malzeme kullanarak, birçok insanın ölümüne neden olmakla suçlanıyorum. Ben idealist, kaliteli malzeme kullanan bir insanım. Bu suçlamalar beni çok üzüyor. Adalete her zaman inanıyorum. İki yıldır tutukluyum, açık kalp ameliyatı oldum. Tutuksuz yargılanmayı istiyorum” dedi.

    Yapı kontrol elemanı Önder Artun da depremin şiddetine vurgu yaptı. Bir yıldır tutuklu olduğunu söyleyen Artun, “Üç defa beyin ameliyatı geçirdim. İskenderun Devlet Hastanesinden heyet raporu aldım” dedi.

    “Deprem görmüş yerden karot numunesi alınmaz”

    Tutuklu sanık Mehmet Haşim Eraslan, uygulama denetçisi olarak yapı malzeme kalitesizliğinden suçlandığını belirterek, “Deprem görmüş, en kötü yerden karot örneği alındı. Betonun elle ufalandığı yerden karot numunesi alınır mı? Betonu yapan ben değilim, test yapan ben değilim, ben nasıl malzeme kalitesinden sorumlu kişi oluyorum” diye sordu ve tahliyesini talep etti.

    Sanık avukatı: AFAD’a yapılan suçlamaya da deprem ivmesi denildi

    Sanık avukatlarının tamamı deprem ivmesine vurgu yaptı ve hiçbir raporda deprem ivmesinin dikkate alınmamasını tepki gösterdi. Sanık avukatlarından biri deprem sonrası AFAD’a yapılan bir suçlamada, AFAD’ın deprem şiddetine dikkat çektiğini söyleyerek, bu dosyada da depremin şiddetinin dikkate alınmasını talep etti.

    “Çocuklarımı kumun içinden çıkardım”

    Rönesansta yakınını kaybeden Semiha Uçar, otuz yıllık evinin yıkılmadığını, cennetten bir köşe Rönesans’ın saniyeler içinde yıkıldığının altını çizdi.

    Rezidansta, oğlunu, gelinini, torununu kaybeden Rahime Tosun ise herkesin depremin şiddetini söylediğini, kimsenin suçu üstlenmediğini kaydederek, “Madem kimse suçlu değil benim çocuklarım neden kumun içinden çıktı. Tabii ki sağlam yerden numune alınmayacak. Etrafındaki binalar sağlamdı, bu bina niye saniyesinde çöktü. Kimse suçlu değilse, suçlu kim” dedi.

    “Madem sadece deprem suçlu neden B blok yıkılmadı”

    Rezidansta yakınını kaybeden Hafsa Açıkgöz, herkesin depremin ivmesi diyerek işin içinden çıkmaya çalışıldığını altını çizerek, “O depremi enkazda geçirdim. B blok niye yıkılmadı. Çünkü otopark yoktu ve daha az katlıydı. A blok hiç direnemedi, yıkıldı” dedi.

    “Beyefendiler hapiste memnun değil, bizim sevdiklerimizin cenazesi bile yok”

    İki gün enkazda kalan kardeşi ve yeğenini kaybeden Cemile İncili, şöyle konuştu:

    “Orta blok saniyede yıkıldı, hiç direnemedi. Madem bu kadar sağlamdı, nasıl saniyeler içinde yıkıldı? Bize raylı sistem denilerek satıldı bu binalar. 6’ncı katta var ama 12’nci katta yoktu raylı sistem. Kasten öldürmekten en ağır ceza verilsin. Beyefendiler hapiste memnun değil, en azından cenazelerini aldılar, sevdiklerini görüyorlar. Bizim sevdiklerimizin bir cenazesi bile yok.”

    “Alpargün apartmanıyla kusurlar benzer”

    Rezidansta hayatını kaybeden ailelerin avukatlarından Tahsin Bilginer, Adana’da yıkılan Alpargün apartmanının da olası kastla ağırlaştırılmış müebbet verilmesini emsal gösterdi. Rönesans’ta da tıpkı Alpargün’deki gibi benzer kusurların olduğunun altını çizdi.

    Duruşmada, kontrol elemanı Önder Artun’un sağlık sorunları nedeniyle tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların tutukluluk haline devam kararı verildi. Bir sonraki duruşma 24 Ocak’ta görülecek.

    Cemile İncili: “Tahliye kararı bizi üzdü, adalete güvenmek istiyoruz”

    Adliye çıkışı konuşan rezidansta yakınını kaybeden Cemile İncili, kontrol elemanı Önder Artun’un tahliye edilmesine tepki gösterdi. “Kasten öldürmekten” yargılamanın yapılması gerektiğini vurgulayan İncili şunları söyledi:

    “Bir kişinin tahliye olması bizi çok üzdü. Hiçbirinin tahliye hakkı olmamalı. Bu kadar can kaybolmuşken, hepsi de ufak mazeretlerle, ‘benim yetkim yok’ diyerek, üzerlerinden atıyorlar. Peki kim suçlu. Binayı yaparken imza atılırken ‘yetkim yok’ demediler, şimdi ceza alacakları zaman ‘Yetkimiz yok’ diyorlar ve tahliye istiyorlar. Bir kişiye de tahliye kararı çıktı. Hastalığını bahane ederek, zor şartlarda kaldığını, bakıma muhtaç olduğunu söyledi. Kendisi hapishanede yaşayamazken bizim canlarımız enkaz altında kaldı. Gidecek bir mezarı olmayan 59 kişi var. 59 kişi mezara dahi gidemezken, kendileri rahat rahat hapiste yaşadığı halde tahliye kararı istiyorlar. Adalete güvenmek istiyorum, sesimizin duyulmasını istiyorum. Bu kadar ucuz, affedici olunmaması lazım. En ağır cezayı almalarını istiyorum.”

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR