• Bahçeli: Erdoğan ile aramızda hiçbir ayrılık ve ayrışma söz konusu dahi olmaz
    19 Kasım 2024

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Cumhurbaşkanımızın sayın son günlerde tartışmaların odağında olan bazı açıklamalarından Sayın Cumhurbaşkanımızın haberinin olup olmadığını araştıran aramızda bir anlaşmazlık çıkıp çıkmadığını yorumluyan zevata diyeceğim öz itibarıyla şudur, mevzu bahis vatan, bayrak, millet ve devleti ebed müddetse, Cumhurbaşkanımızın Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile aramızda hiçbir ayrılığın ve ayrışmanın söz konusu dahi olmayacağını mühürlü kalplere, duymayan kulaklara görmeyen gözlere hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir” dedi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, toplantıda yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

    “Cumhur İttifakı’nda görüş ayrılığı olup olmadığını günlerdir yazıp çizenler, boşa koyup dolu tutmanın kurnazlığına sapanlar gündemi epey şekilde meşgul etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızdaki derin ve karşılıksız bağı; ahlaki, samimi ve dostane diyaloğu sorgulamak ve sulandırmak gayesiyle maske üstüne maske takan, kılıktan kılığa giren köşe başı fitnebazları iyice azıtmaktadır. Cumhur İttifakı, malum kötü niyet ve kötürüm tıynet sahiplerinin anlayıp da itiraf edemeyeceği kadar vatan ve millet sevdasıyla hemhal olmuştur. Cumhur İttifakı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Cumhur İttifakı Türk milletinin özüdür, özgüvenidir. Cumhur İttifak istiklalin muhafızı, istikbalin mimarıdır. Cumhur İttifakı Türk ve Türkiye Yüzyılının yegane müdafisidir. Yedi düvel topuyla tüfeğiyle, nefretiyle, nifakıyla, şirkiyle, şiddetiyle üzerimize gelse bile ilke ve irademizden milim taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Başkaları gibi soluğumuz kısa ve kesik değildir. Başkaları gibi irademiz hacizli, siyasetimiz rehin altında hiç değildir.

    Bizi meşgul edip Türkiye üzerinde oyun kuracağını zanneden, siyaseti sokak dedikodusuna çeviren, ittifakımıza çamur atmaya kalkışan ahmaklara, asalaklara, arsızlara en küçük geri adımımız söz konusu olursa diyorum ki, gök girsin kızıl çıksın. Fitne yayan siyasetçileri, sözde gazetecileri, sosyal medya farelerini, FETÖ’cü hainleri, bölücü mihrakları, dış bağlantılı casusları, köksüzleri, kimliksizleri, millet ve milliyet hasımlarını rezil rüsva etmek için uygun zamanı sabrın gücüyle, Allah’ın inayetiyle, milletimizin metanetiyle bekliyoruz. Son günlerde tartışmaların odağında yer alan bazı açıklamalarımdan Sayın Cumhurbaşkanımızın haberinin olup olmadığını araştıran, aramızda bir anlaşmazlık çıkıp çıkmadığını yorumlayan zevata diyeceğim öz itibarıyla şudur:

    “Bu sözüm de alayına kapak olacaktır”

    Mevzubahis vatan, bayrak, millet ve devlet-i ebed müddetse Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile şahsım arasında hiçbir ayrılığın ve ayrışmanın söz konusu dahi olmayacağını mühürlü kalplere, duymayan kulaklara, görmeyen gözlere hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir. Öküz altında buzağı arayacaklarına gitsinler kendilerine münasip kapak arasınlar, sanıyorum onlar için daha yararlı olacak, bu sözüm de alayına kapak olacaktır.

    ‘Vakit tamamdır, söz konusu vatandır’ paylaşımlarımızla neyi amaçladığımızı merak edenlere de, önce vatan nedir onu öğrenmelerini teklif ve temenni ediyorum. Osmanlı devlet ricalinin taktığı sarıkların içinde kefen vardı, ki ölümü unutmasınlar diye. Biz de millet ve ülkü davasına baş koyarken, Cumhur İttifakı’nı kurarken kefenimiz mücadelemizdir dedik, kefenimiz yeminimizdir dedik, vatana duyduğumuz eşsiz sevda ve bağlılığının bir bedeli varsa da seve seve öderiz inancını ve iradesini gösterdik. Milletimizi bölmek için fırsat kollayanlara, bozgunculuk çıkarmak için pusuya yatanlara, yalancılara, talancılara, yabancıların yerli acentesine dönmüş siyasi devşirmelere itibar etmek kendimizi inkardır.

    Türkiye’nin kaybedecek bir saniyesi bile yoktur. Türk ve Türkiye Yüzyılında terörün kökü kazınacaktır. Bunun için kefen giyeceksek ona da baş göz üstüne deriz. Yerimizde saymaya, olanla yetinmeye, onun bunun ağzına bakmaya, tarihin gerisine düşmeye, debisi yüksek bir nehir gibi akan hadiselerin içinde edilgen ve etkisiz kalmaya ne hakkımız ne de niyetimiz vardır. Sızlanarak, dövünerek, seyrederek hiçbir şey yapamayız. Davası olan her insan aynı zamanda umut insanıdır. Çünkü iman varsa imkan vardır ve nihayetinde karamsarlık bulutları dağılmaya mahkumdur. Türkiye artık feleğin çemberini kırmalıdır. Makus talih hepten değişmelidir.”

    “Biden’ın üvey evlatlarına, Türk milletinin asil evlatlarını kurban edemeyiz”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin bugünkü grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Orta Doğu coğrafyasında devam eden çatışmalar, İsrail’in Filistin ve Lübnan’a saldırıları ve İsrail’le ticaret, AB’nin deniz yetki alanı açıklaması, İzmir’de hayatını kaybeden 5 kardeş ve yeni çözüm sürecine ilişkin konuşan Bahçeli, şunları söyledi:

    “Biz siyaseti gelişigüzel zevahiri kurtarmak ya da vakit doldurmak maksadıyla yapmadık, yapmıyoruz. Biz siyaseti, günübirlik heveslerin talimi, gelip geçici heveslerin tatbiki amacıyla düşünmedik. Ahlaki ve vicdani tutarlılığımızı zaaf göstermeden koruduk, önce vatan ve millet dedik, her şeyden önce ‘Türkiye Çağrısını’ seslendirdik. Türk ve Türkiye yüzyılı uyanışını şuurla kavrıyoruz. Halka gidiyoruz, halkı dinliyoruz, halkın somut gerçeği olan ihtiyaç ve isteklerine bir yandan tercüman oluyor, diğer yandan da çözüm yolları oluşturuyoruz.

    Bilinsin ki Milliyetçi Hareket Partisi saha çalışmalarına, milletle kucaklaşmaya, ayrımcılığı dışlayarak şevkle devam edecektir. ‘Bir ve Birlikte Hilale Doğru Türkiye Toplantıları’ münasebetiyle üstlendikleri görevleri bihakkın ifa eden; Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımızı, Başkanlık Divanı üyelerimizi ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımla beraber teşkilatımızın her kademesinde emsalsiz fedakarlıklarla mücadele ahlakı sergileyen dava arkadaşlarımı özellikle kutluyor, bundan sonraki siyasi faaliyetlerimizde üstün başarılar diliyorum.

    “Sınırlarımızın hemen dibinde oynanan karanlık oyunların son sahnesi Türkiye’de kurulmak istenmekte”

    Dünya genelinde karmaşık ve sürekli değişkenlik gösteren ikili veya çoklu siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkiler ağını inkar etmek, kriz ihtimallerini yok saymak bir nevi boşa kürek çekmek demektir, bundan mütevellit makul çözüm arayışlarının tıkanması da neredeyse muhakkaktır. Türkiye’nin çevresi aynı zamanda çatışmaların ağır bastığı, anlaşmazlıkların derinlik kazandığı sancılı bir bölgedir. Bu bölgeden kaynaklanan çok aktörlü ve çok katmanlı istikrarsızlık ortamının ülkemize ihracını zamanında engellemek, güvenlik duvarlarını muhkem hale getirmek tali bir mesele değil, asli bir mesele olmalıdır. Zira sınırlarımızın hemen dibinde oynanan karanlık oyunların son sahnesi Türkiye’de kurulmak istenmektedir.

    “Roma Statüsü gereğince, Filistin’in zımni devlet statüsü kazandığı açıktır”

    Katliamların hız kesmeden günbegün çıta yükseltmesi insanlık utancı, hukuk ve adalet imhası, medeni dünyanın iflas beyannamesi değil ise, sorarım sizlere nedir? Bu trajedinin bitmesi, zalimlerin hesap vermesi gerekiyorken, hala bir arpa boyu mesafenin alınamaması ürkütücü bir skandal değil midir? İsrail, dökülen kanlarla, alınan canlarla, harabeye dönen şehirlerle, yapılan suikastlarla şiddet çarkını çeviren bir cinayet ve soykırım aygıtıdır. İstediği ülkeye, açık veya gizli hedefleri doğrultusunda ateş saçması, buna da uluslararası toplumun mücessem kuruluşlarının cılız kınama mesajları haricinde tepki göstermekten kaçınması dünyanın taşıyamayacağı ikiyüzlülük hamulesi ve insancıl hukukunun ayaklar altına alınmasıdır. Durumu koma haliyle aynı olan uluslararası toplumun zaman zaman aldığı bazı kararları hayati belirtilerin varlığına da ayrıca işaret etmektedir.

    Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler ‘Sosyal, insani ve kültürel’ konuların ele alındığı 3. Komite’de, ‘Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkına’ ilişkin karar tasarısı 6 ülkenin red oyuna karşılık 170 ülkenin kabul oyuyla teyit edilmiştir. İsrail’in yanında hizaya giren; ABD, Arjantin Paraguay, Mikronezya, Nauru insanlık nam ve hesabına sınıfta kalmış, sahnelenen soykırım suçuna iştirak etmişlerdir. Kabul edilen kararda, ‘Filistin halkının kendi kaderini tayin etme ve bağımsız devlet kurma hakkı teyit edilir’ ifadesinin 170 ülkece tasdiki küresel vicdanın son bir gayretle çırpınışı, diğer 6 ülkenin zavallı yalnızlığı şeklinde okunmalıdır. Roma Statüsü gereğince, Filistin’in zımni devlet statüsü kazandığı açıktır. Aynı zamanda Filistin’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne üyeliği hukuki temelde statüsünü perçinlemektedir. Filistin’in yalnızca devletlerin tarafı olabildiği Roma Statüsü’ne kabulü, uluslararası hukuk nezdinde varlığına alamettir ve bir devlet olarak görüldüğünün de basbayağı nişanesidir.

    “Türkiye, İsrail’le ilgili ticaret sayfasını, 2 Mayıs 2024 tarihinden geçerli olmak üzere tüm ürünleri kapsayacak şekilde kapatmıştır”

    İsrail’e başta silah satışlarıyla ilgili yaptırım uygulanması olmak kaydıyla, her türlü önleyici tedbir doğrudan doğruya hayata geçirilmelidir. Türkiye’nin İsrail’e tavrı ve tutumu çok nettir. Bu tavır ve tutumun miyarı insani, İslami ve vicdani mahiyettedir. Bunu görmeyen, görse bile işlerine gelmediğinden gerçeği çarpıtmak amacıyla yalan ve iftira cephaneliğine yığınak yapan bazı siyasetçiler ve sözde uzman geçinen garabet yuvaları, Türkiye’nin İsrail’le ticareti sürdürdüğünü ileri sürmüşlerdir. Halbuki Türkiye, İsrail’le ilgili ticaret sayfasını, 2 Mayıs 2024 tarihinden geçerli olmak üzere tüm ürünleri kapsayacak şekilde kapatmıştır. Yapılan resmi açıklamalar sabittir ve kuşkulu bir yanı da yoktur. Böylesi hassas bir konu etrafında ülkemizi töhmet altında bırakma yarışı, karalama çabası olsa olsa siyonizme hizmet, Türkiye’ye husumettir. Bu tip bir muhalefet anlayışının demokratik niteliğinden bahsetmek, sakat değerlendirmelerini ifade ve düşünce hürriyetiyle tevil etmek bizatihi demokrasiye hakarettir.

    “AB’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunan tezlerine alet olması, Ege ve Akdeniz’deki barış ve istikrara tahammülsüzlüktür”

    Avrupa Birliği’nin Mekânsal Deniz Palama Çalışmaları incelendiğinde, Ege ve Akdeniz’deki egemen haklarımızı aşındıracak ve hatta hiçe sayacak içerik ve ilerleyiş istikametinde olduğu görülecektir. Deniz yetki alanlarında yaşanan uyuşmazlıklarla ilgili Avrupa Birliği’nin görüş beyan etmesi, hakemlik rolü üstlenmesi, tek taraflı kararların alt yapısını oluşturma arayışları A’dan Z’ye geçersiz ve mesnetsizdir. Avrupa Birliği’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunan tezlerine alet olması, Ege ve Akdeniz’deki barış ve istikrara tahammülsüzlüktür. Mavi vatandan taviz koparmak için karşımızda toplanan ülkelerin 486 yıl önce Preveze’de denizin dibine gönderdiğimiz Haçlı donanmasından ne farkı vardır?

    “Bu felaketi sadece ekonomik cepheden ele almak bizi doğru sonuçlara taşımayacaktır”

    Üzülerek ifade etmeliyim ki, İzmir’in Selçuk ilçesinde elektrikli sobanın devrilmesi neticesinde 5 evladımız hayatını kaybetti. Yapılan açıklamalardan, eşi cezaevinde bulunan annenin, geçimini sağlamak amacıyla kapıyı çocukların üzerine kilitledikten sonra hurda toplamaya gittiği anlaşılmaktadır. Selçuk ilçemizde yaşanan bu felaketi sadece ekonomik cepheden ele almak, yoksulluk ve mağduriyet ekseninde değerlendirmek bizi doğru sonuçlara taşımayacaktır. Sorunlu ailelerinin çocuklarını ruhen ve zihnen kazanmak, her birini hayata hazırlamak, rehberlik ve rehabilite ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte çok ciddi şekilde gözlemlemek ve takip etmek devletin başlıca vazifeleri arasındadır. Mesele sadece az vermek veya çok vermekle, yani maddi ve fiziki yardımlarda bulunmakla sınırlı görülmemelidir. Manevi ve moral desteklere eşzamanlı olmak kaydıyla ilgiye, sevgiye ve sahiplenmeye muhtaç evlatlarımızın devletin müşfik ve alicenap dokunuşlarıyla sağlıklı, dengeli ve iç huzuru yakalamış birer fert olmaları mümkündür.

    Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin izinden yürüyorken, ilkel şartlara hapsedilmiş çocuklarımıza bir vesileyle tanık olmak, bunları göz göre göre kaybetmek maalesef hepimiz adına hüsrandır. Sosyal, psikolojik, ruhsal ve ekonomik temelli sorunları hazırlanmış bütüncül stratejik bir konsept dahilinde masaya yatırmadan, üstelik bu yaygın sorunlara neşter vurmadan atılan her adım sadece pansuman tedavisi olarak kalacaktır. Türkiye’de bir çocuk gece yatağa aç giriyor, sabah mutsuz ve umutsuz uyanıyorsa bunun vebali hepimizin omuzlarındadır. İnanıyorum ki, Selçuk’ta yüreklerimize ateş düşüren olayın bütün yönleri aydınlığa kavuşacak, böylesi felaketlerin bir daha yaşanmaması için her türlü acil önlem sırasıyla ve kademe kademe alınacaktır.

    “Dün terörist başının yoldaşı olanlar, şimdi Amerika’nın uşağı olmuşlar”

    Saklayacak, gizleyecek, üzerini örtecek bir açığımız yoktur. Başımızı eğecek, yüzümüzü kızartacak, gözlerimizi kaçıracak bir yanlışımız, bir mahcubiyetimiz, verilemeyecek bir hesabımız da olmamıştır. Neysek oyuz, nasılsak öyle görünürüz, göründüğümüz gibi olacak cesaret ve özgüvene fazlasıyla sahibiz. Bazıları bizi hazmedemez, zira bünyeleri helale alışkın değildir. Bazıları bizi tanıyamaz, zira onlar gözleri açıkken bile gaflet uykusuna dalan, sonra da ışığın altında bile fark edilmeyenlerdir. Kaldı ki görmek istemeyen bir göze aydınlığın yararı dokunamaz. Tutamayacağımız sözü dilimize, veremeyeceğimiz sevgiyi kalbimize, ulaşamayacağımız hedefleri önümüze koymadık, koymaya da niyetimiz yoktur.

    Hiç kimse boşuna hayal kurmasın, boş yere hesap yapmasın. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, içinde milletin olmadığı, milli ve manevi değerlerin yer almadığı hiçbir hedefi kabul etmez, etmeyecektir. Sizlere düşen görev, kafa karıştıran, akıl çelen, zihin bulandıran bozuk zihniyetlerin etki alanına girmeden hak bildiğiniz yolda arkanıza bakmadan hızlı adımlarla yürümektir. Cumhur İttifakı’nın akıl ve ahlakla anıtlaşmış fedakâr ve milli siyasetiyle umutları dirilteceğiz, milletimize hadim ve hürmetkâr bir ruhla azımızı çok, eksiğimizi tamam edeceğiz. Doğudan batıya, kuzeyden güneye her insanımızı kucaklayacağız. Her değerimizi bağrımıza basacağız. Herkes eşittir Türkiye demeye azimle devam edeceğiz. Buradan bütün Kürt kardeşlerime sesleniyorum. PKK Kürtleri temsil edemez. Şimdi açıkça görüldü ki, bir adım ileri gitmek için yola çıkanları engellemeye çalışanlar vardır. Dün terörist başının yoldaşı olanlar, şimdi Amerika’nın uşağı olmuşlar. Biden’ın üvey evlatlarına, Türk milletinin asil evlatlarını kurban edemeyiz. Buna hakkımız yok. Gelin bir olalım, beraber olalım, hep beraber Türkiye olalım.”

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR