TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu DEM Parti Grup Sözcüsü ve Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde “Ortadoğu’da bir Kürt-Türk ittifakının kurulması gerekiyor. Ancak ve ancak Türkiye’nin Ortadoğu’da en güvenebileceği, birlikte hareket edebileceği ve bu gelişmeler karşısında güçlü bir pozisyon geliştirebileceği politika Türk-Kürt ittifakı üzerinden şekillenebilir” diye konuştu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında toplandı. Komisyonda, Milli Savunma Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi görüşülüyor. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Bakanlığının bütçesine ilişkin milletvekillerine sunum yaptı.
DEM Parti Grup Sözcüsü ve Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, komisyonda yaptığı konuşmada, muhataplarının Türk Silahlı Kuvvetleri olmadığını muhataplarının siyasi irade olduğunu belirterek, “Bu siyasi iradenin kararları yanlış politikalara yol açtığı için, yanlış uygulamalara yol açtığı için kaçınılmaz olarak da Türk Silahlı Kuvvetleri bu yanlışlardan etkileniyor” dedi.
“Küresel siyasette çok ciddi bir tarihsel kırılma eşiğinde bulunuyoruz” diyen Oluç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dünyanın birçok bölgesinde bölgesel gerilimler, çatışmalar da yaşanıyor. Ortadoğu üzerinde durmak istiyorum. Bu savaşın adı ne olursa olsun, Üçüncü Dünya Savaşı mı, buna gidiş yolundaki bir savaş mı, ne olursa olsun, ağırlık merkezi Ortadoğu coğrafyası; bu, çok net olarak belli görünüyor ve buradaki gelişmelerin hepsi küresel siyasette çok önemli bir yer tutuyor. Batı bu bölgeyi ‘güvenlik’, ‘enerji’ ve ‘göç yolları’ gibi kavramlar üzerinden esas olarak önemsiyor. Nedir manzara karşımızdaki, şu anda görünen? Suriye’de bitmeyen çatışmalar, İran’daki teyakkuz hali, Irak’taki belirsizlik, hepsinin ortasında İsrail’in bir soykırım saldırısı Filistinlilere dönük olarak ve en son Lübnan. Siyasetin Ortadoğu’daki yeni güç alanları Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Kuveyt olmaya aday. Sadece enerji açısından değil, aynı zamanda diplomasi açısından sürdürdükleri faaliyetler etkili aktörler haline geldiklerini bir taraftan da gösteriyor; onların hem İran hem de İsrail’le geliştirdikleri ilişkiler buna dair çok ciddi emareler taşıyor.
“Türk-Kürt ittifakı” vurgusu
Bu kadar ağır sorunların yaşandığı, bütün dünyada küresel açıdan baktığımızda yeni düzenlemelerin yapıldığı, Ortadoğu’da bir enerji koridoru ve paylaşım savaşının aslında kapıda olduğu koşullarda Türkiye’nin siyasi olarak yapması gereken çok açıktır. Ortadoğu’da bir Kürt-Türk ittifakının kurulması gerekiyor. Ancak ve ancak Türkiye’nin Ortadoğu’da en güvenebileceği, birlikte hareket edebileceği ve bu gelişmeler karşısında güçlü bir pozisyon geliştirebileceği politika Türk-Kürt ittifakı üzerinden şekillenebilir.
Tarihsel olarak da böyledir, konjonktürel olarak da böyledir. Türkiye bunun farkında mı, bizim farkında olduğumuz gibi? Ya da bunun olmamasının yaratacağız sorunların ve sonuçların farkında mı, bundan emin değiliz doğrusu. Ortadoğu’daki dengeleri değiştirebilecek güç şu anda Kürtlerdir; Irak için de bu böyledir, Suriye için de böyledir, İran için de böyledir. Dolayısıyla, bu ülkelerde yaşanacak gelişmeler karşısında Kürtlerin tavrı belirleyici olacaktır. Türkiye’nin bunu iyi değerlendirmesi gerekiyor, iyi görmesi gerekiyor ve Kürt meselesinin hem bölgesel olarak baktığımızda hem de Türkiye sınırları açısından baktığımızda çözülmesi açısından, Türkiye için, demokratik ve barışçı bir çözümle olması açısından önemli bir dönemde yaşadığımızı anlamamız gerekiyor.
Bütün Kürt halkı açısından Ankara önemlidir. Yani İran’da yaşayan, Irak’ta yaşayan ya da Suriye’de yaşayan Kürtler de gözlerini aslında Ankara’ya ve Türkiye’ye dikmişlerdir. Tarihsel olarak da bunun önemi vardır, siyasal güçler dengesi açısından da bunun önemi vardır ama Ankara bunun farkında değil. Ankara, hala geleneksel politikaların sürdürücüsü olarak Kürtlerin Ortadoğu’daki her türlü hak kazanımlarının karşısında bir pozisyon geliştirme fikrinden ve politikalarından uzaklaşmış değil. Bu, ciddi bir sorun ve bu sorunun tabii ki tartışılması, konuşulması gerekiyor.”
DEM Partili Oluç, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in, “İsrail, Türkiye’ye saldırabilir” açıklamasını değerlendirdi. Oluç, “Ben, bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. İsrail’in şu anda Ortadoğu’da çok büyük bir saldırganlığı olduğunun elbette ki farkındayız ama Türkiye’ye
saldırması, fiili olarak saldırması yani haddine de değil, öyle bir gücü de olmadığı kanaatindeyiz” dedi.
Oluç, iktidarın Suriye politikasını eleştirdi
Oluç, iktidarın yanlış Suriye politikası uyguladığını iddia ederek, şöyle konuştu:
“Barışın sesi size hep uzaktan hoş geliyor ama yakındaki sesi de güzeldir yani Rusya ile Ukrayna arasında barış sağlamak iyi bir fikir, kesinlikle itiraz edeceğimiz bir şey değil ama uzağımızda ya da Filipinler’de Moro’yla ilgili barışı sağlamak iyi bir adım ama uzağımızda; Suriye burnumuzun dibinde, burada barışın sağlanması ve diplomasinin, politikanın öne geçmesi gerçekten büyük önem taşıyor ve sesi emin olun her türlü askeri operasyondan, her türlü askeri yatırımdan, her türlü savaş operasyonundan çok daha kulağa hoş gelen bir sestir barışın sesi, burnumuzun dibinde. Şimdi, rahmetli Demirel’in bir sözünü hatırlıyorum, o demişti ki: ‘Barışmasını bilmeyen kavga etmemeli’ Türkiye barışmasını bilmeyen bir pozisyonundan çıkmalıdır artık Sayın Bakan.”