• İmamoğlu’ndan Bakan Tekin’e üniversite tepkisi: Bunlar kararname çocukları
    28 Kasım 2024

    Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan Yuvamız İstanbul Kreşi’ni ziyaret etti. Ziyaret sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, diploması için konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e “Özel konulara girmek istemem ama. Hani benim damarıma fazla değiyorlar, dokunuyorlar. Çok benim özel hususuma girdikleri zaman bu işlere çok girmem. Yani ben de derim sana yani. Seni oraya atayanın diplomasına bak önce derim ama o işe girmem” dedi. Tekin’in bir kararname ile profesör ve rektör olduğunu belirten İmamoğlu “Pat diye profesör, pat diye rektör oldu. Nasıl oldu biliyor musunuz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 48 saatliğine kararname yayınlandı. 48 saatliğine kararname yazıldı. Kararnamede 48 günlük. Profesör rektör olarak atandı. O atandıktan sonra o kararname tekrar iptal edildi. Bunlar kararname çocukları” dedi.

    TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan Yuvamız İstanbul Kreşi’ni ziyaret etti. Burada incelemelerde bulunan ve bir süre çocuklarla sohbet eden İmamoğlu, daha sonra basın mensuplarının sorularını cevapladı. İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:

    “Hiçbir çocuğumuz, hiçbir gencimiz kendisini geride bırakılmış hissetmeyecek”

    “Burası Eyüpsultan ilçemizdeki Akşemseddin’deki kreşimiz. 105 kreşimizden bir tanesi. Farklı tiplerde kreşler üretiyoruz ve gördüğünüz gibi aslında yapılarımızın her yerde estetiği güçlü, çevreye değer katan, yeşil alanları, çocuk parkları ve gerçekten nitelikli kimlikli alanlar biçiminde üretiyoruz. 105 kreşimizde de bu kimliği, bu niteliği görebilirsiniz. Aynı zamanda içinde kullandığımız bütün malzemeler lavabolarından tutun masalarına, sandalyelerine, yemek odasındaki ya da yemek bölümündeki bütün malzemelere varıncaya kadar en üst kalite olacak demiştim arkadaşlarıma ve arkadaşlarım tümden kreşleri bu şekilde imal ettiler. Şunu söylemiştim bu yola çıkarken çocuklarımıza açacağımız bu noktalarda çocuklarımız şunu bilecekler. Bize devletimiz en güzel okulu yapar, en güzel eğitim yuvasını yapar en güzel kreşi yapar, en güzel çocuk eğitim merkezi yapar. Hiçbir çocuğumuz, hiçbir gencimiz kendisini geride bırakılmış hissetmeyecek bir düzeni önce bu yapılardan, bu biçimi güzel ortamlarda hissedebilirler. Onun için burada tümden bu bakış açısıyla hareket ettiğimizi ve gördüğünüz bu nitelikli, kimlikli yapıların bu şekilde ortaya çıktığını ifade etmek isterim. İnanın bu çok daha farklı maliyetlere, çok daha ne diyelim? Yanlış bir söz kullanmak istemiyorum ama daha basit bir biçimde imal edilebilirdi. Ama biz kalıcı olmasını ve çok uzun yıllar hizmet etmesini arzuladığımız için bu şekilde imal ettik.

    “Beni her bir kreş, bir metro kadar heyecanlandırıyor ve gururlandırıyor”

    Bir başka boyutu da depreme dayanıklı güçlü bu yapılarımız çevresiyle birlikte inşallah iki yüz hedefimize ulaştığımızda Allah korusun bir afet anında çocuklarımızın her türlü ihtiyacını görebilecek jeneratöründen içindeki bütün imkanlarına kadar aynı zamanda çocuklarımız için, anneler için o zor anlarda, o zor koşullarda birer soluklanma, acil durum anında birer hizmeti ihtiyacı alabilme noktalarına dönüşecek. Biliyoruz ki afet anlarında ne yazık ki en çok aslında çocuklarımız hırpalanıyor ve çocuklara buralar büyük bir fırsat alanı. O zor anlarda, o zor koşullarda onları rehabilite eden, onlarla beraber vakit geçirilen aileleriyle birlikte beraber oldukları mekanları bu şekilde üretiyoruz. Tabii kolay değil, dört, dört buçuk senede 105 kreşin sahibi olmak ve 33 tanesi daha şu anda bitmek üzere olmasını sağlamak. Bunlar kolay işler değil ve gerçekten gururla söylüyoruz, rekor sayıda rekor kilometrede metroları açtık, açmaya devam edeceğiz. Ama beni her bir kreş, bir metro kadar heyecanlandırıyor ve gururlandırıyor. Çünkü burada eğitim gören çocuklarımızın yarınlarda bu ülkeye neler kazandırabileceğini tahmin bile edemeyiz. Bu noktalarda eğitim alan çocuklarımızın çok güçlü bir biçimde eğitim aldığının da altını çizeyim. Müfredatı, özenle hazırlanmıştır. Müfredatına başta Boğaziçi Üniversitesi ve ülkemizin çok kıymetli sivil toplum kuruluşları olmak üzere onların katkılarıyla beraber hazırlanan müfredatla çocuklarımız burada eğitim alıyorlar, oyun oynuyorlar ve hayata hazırlanıyorlar. Birçok hayatında ona katkı sunacak gelişimini hızlandıracak sistemle çocukları özel olarak özenli bir biçimde aktarılan eğitimcilerin katkılarıyla sürdürülen buradaki müfredatla hazırlık yapıyorlar. Aynı zamanda bu yapılar sadece okul öncesi eğitim uzmanları değil aynı zamanda psikolojik danışmanlar, aynı zamanda sosyal hizmet uzmanlarımız, yöneticilerimiz yani eğitimin farklı statülerinden çok özel, kıymetli eğitim almış genç hanımefendiler ağırlıklı burada eğitimci olarak görev alıyorlar. Bugün gerçekten bin 400 civarında çalışanı bu bölümde bu hatta hizmet eden yol arkadaşlarımızın büyük bir kısmının da ayrıca kadın olduğunun da altını çizmek isterim. Kendi içinde olmayan bir şeyi şehre kazandırmanın gururunu yaşıyoruz aslında.

    “Onlar ne yazdıklarını anlayamıyorlar? Çünkü niyet başka yazı başka”

    Ve on binin üzerinde çocuğumuz buralardan eğitimini alarak anaokullarına ya da okullara buradan yolcu oldular. Ve diliyor ve istiyoruz ki tam kapasiteye ulaştığımızda yani arzu ettiğimiz hedefe ulaştığımızda, yirmi bin çocuğumuzu her yıl tabiri caizse bu tedrisattan bu güzel eğitim kurumlarından hayata hazırlayıp yola çıkartmak. Bu yaşta, ben demiyorum bilim insanları söylüyor. Çocuklar üç dört yaşlarında alacağının yüzde 90-95’ini alarak hayat yolculuğuna çıkıyorlar. İşte tam da böyle bir döneme katkı sunmak, bir belediye olarak bakın bunlar bizim bütçemizde yazılmıyor, doğrudur. Yani bunlar bizim bütçemizde yok, doğrudur. Milyarlarca yatırım yapıyoruz doğrudur. Niye? Benim evlatlarıma bu şehrin evlatlarına yatırım yapıyoruz. Biz bu yatırımı yaparken sadece çocuklarımıza değil, geleceğimize yatırım yaptığımızı da biliyoruz. Aynı zamanında hanımefendilere, özellikle annelerin çocuklara dair bu sürecinde aldıkları bu destekle aslında hayata daha etkin katılmalarını ve fırsat yakalamalarını sağlıyoruz. Çünkü iş imkanı elde edebiliyorlar. İşe girme fırsatını elde edebiliyorlar ve bu fırsatla da kendi ev ekonomilerine katkı sunuyorlar. Dolayısıyla yani bu alkışlanacak bir iş aslında. Bu ödüllendirilecek bir iş ama gelgelelim mevzu olarak sürece gelmesine yani daha doğrusu mevzu haline gelmesine sebep olan başka bir olay ya da uygulama. Bizi yazılan yazıyla ilgili anlayamadılar, anlamamazlıktan geliyorlar. Neyse hakaret cümleleri de kurdular ama hani onlara girmeyeceğim o bölümü ifade ederken ben şunu söyleyeyim. Ben bence onlar ne yazdıklarını anlayamıyorlar? Çünkü niyet başka yazı başka.

    “Allah kahretsin partizanlığı”

    Bu tür hizmetler ülke içinde kurumlarda görev yapan her insan için alkışlanacak işlerdir. Bir belediye kreş yapıyor diye öbür belediye kıskanır mı? Yani hepsi devletin kurumu. Bir belediye yapıyorsa öbür belediye de gider der ki nasıl yaptın kardeşim? Ben de aynısından yapmak istiyorum der. Ben öyleyim. Yani bu ülkenin en küçük ilçesinde bir şey yapılıyor iyiyse ben bunu alırım İstanbul’da uygularım. İşte Eyüpsultan’da biz beş tane kreş açtık biz büyükşehir olarak. Niye? Eyüpsultan’da daha önce kreş yoktu. Biz kreş açtık bir tane varmış başkanımız söylüyor. Biz kreş açtık beş tane. Şükürler olsun. İstanbul’un 34 ilçesinde kreş açtık. Daha da açacağız. İnşallah Türkiye’nin her yerinde açacağız. Onu da söyleyeyim zamanı geldiğinde Türkiye’nin her yerinde biz açacağız bu kreşleri. E şimdi belediye başkanımız göreve geldi o da hızlıca dört tane kreşin şu anda hazırlığını yapıyor dört tanede o açacak. Yani kıskanılır mı iyi olan bir şeyi o da yapıyor. Başkası da yapsın hoşumuza gider. Mesele bundan ibarettir. Kamu kurumları iyilikte yarışır birbirini kıskanmaz. Kamu kurumları birbirinin ayağına basmaz birbirinin önünü açar. İnsanına daha çok hizmet gitsin diye birbirine yardımcı olur. Ama ben gördüm vallahi gördüm. Cami yaptım imam vermediler. Okul yaptım açılışını yapamazsın dediler. Ben bunları gördüm. Karakol yaptım karakolun açılışını yapmaya gittik polis yok ortada. Polis yok karakolda boş karakolu açtık. Ve bunları gördüm. Bu niye yapılıyor biliyor musunuz? Partizanlık. Allah kahretsin partizanlığı.

    “Eğitim ve adalet yoksa Allah korusun bu memleketi”

    Bu partizanlık denen işi, bu kötü bulutları bu milletin tepesinden Allah yok etsin yani. Bırakın milleti rahat ya. Millet birbirine gözü, gönlü açık bir şekilde bakabilsin birbirine insan gözüyle baksın ya. Her insanı severim Yaradan’dan ötürü demiyor muyuz biz Allah aşkına. Milletin başında kara bulutlar. Nedir bu? Her gün bir parmak sallayan bir akıl. Halbuki eğitim bizim geleceğimiz. Eğitim varsa geleceğimiz var sevgili dostlar, sevgili basın mensupları bizi izleyen vatandaşlarımız. Eğitim varsa gelecek var. Adalet varsa memleketin bugünü de yarını da güvence altındadır. Eğitim ve adalet yoksa Allah korusun bu memleketi. Bu kadar net. Onun için biz elimizden ne geliyorsa eğitime destek oluyoruz ve zor koşullarda oluyoruz. İmkanlarımız daraltılmasına rağmen, imkanlarımız kısıtlanmasına rağmen ısrarla bunları yaptık, yapmaya devam edeceğiz. İnşallah kreş açmaya da adına kreş demeyin de öyle deyin de böyle deyin de falan da filan da. Yani işte, çok güzel. Ne diyoruz? Çocuk etkinlik merkezi. Ya da milletimizin anlayacağı dille kreş. Ya da yuvamız İstanbul. Adına ne dersen de çocuklarımız burayı seviyor. Seviyorsun değil mi oğlum. Aferin sana. Seviyor işte. Gözlerinin işaretini gördün mü böyle? Aferin kızıma”

    Açıklama sonrası İmamoğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Siz niyet başka, yazı başka dediniz. Diğer taraftan Yusuf Tekin de isterlerse bize devredebilirler. Biz devam ettiririz eğitimi dedi. Diğer taraftan burada müfredat eleştiriliyor içeride öğretilenler. İçeride ne öğretiliyor? Rahatsızlık neden sizce” sorusuna İmamoğlu şu cevabı verdi:

    “Ettiği sözlerden sonra gelebilir mi? Cesareti var mı? Onu bilmem”

    “Çocuklarımıza çok güzel şeyler öğretiliyor. Yani çocuklarımızla bu yaşta ne öğrenmesi gerekiyorsa öğretiliyor. Bu memleketin o güzel şarkıları, türküleri, eğlenceleri, oyunları öğretiliyor. Çocuklara bu yaşta ya hep güzellikler. Birbirine saygı duymayı, düzene uymayı, kızıyla, erkeğiyle bir arada birey olabilmeyi öğreniyorlar. Hayata başlıyorlar. Annemiz söyledi üç yaşında geldi. Ve konuşamıyordu benim çocuğum. Konuşma terapisi şu bu dünya paraydı. Benim onu verme şansım yoktu, buraya geldi hızlıca birkaç ay içinde benim çocuğum konuşmaya başladı. Konuşmayı öğreniyor. Çocuklarımız birbiriyle enerjisi yüksek hayata atılırlar ve sonra aradan aylar geçiyor. Bu çocuklar sorgulamayı öğretiyor. Soru sormayı öğreniyor. Belediye başkanına hesap sormayı öğreniyor. Ha bunları istemiyorsanız ayrı. Ben istiyorum. Soru sorsun çocuklarımız bize hesap sormayı da öğrensin. Hakkını aramayı da öğrensin. Yani dünyanın en iyi eğitim metodu neyse bu ülkeye yakışan en iyi çocukların eğitim metodu neyse burada o var. Ama ben bu topraklara yakışmayan eğitim sistemini birçok yerde görmüş bir belediye başkanıyım. O dönemde ilçe belediye başkanıyken gezebiliyordum. Oralarla ilgili uyarılarımı da yapmış birisiyim. Kaymakamına, Milli Eğitimi’ne şuna buna. Gitsinler önce oralara bir baksınlar. Bizim zaten bakacak her şeyimiz ortada. Buyursun gelsinler. Ben Milli Eğitim Bakanı’nı davet ettim. Gerekirse bize devretsinler biz yaparız. Siz o kafayla yapamazsınız siz bu kafayla yapamazsınız. Yaparsanız zaten açın yapın. Yapın buyurun gelin yapın. Gösterelim size. Ben olsam gelirim bakarım. Ne yapıyorlar? Buyursun gelsin. Ama ettiği sözlerden sonra gelebilir mi? Cesareti var mı? Onu bilmem.

    “Kim aldıysa ona sor kardeşim”

    “CHP’nin 2007 yılında aldırmış olduğu bir karar var. Özellikle belediyelerin kreş, anaokulu açamayacağına yönelik düşünce bir karar ve alınmış bir karar söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna İmamoğlu, “Kim aldıysa ona sor kardeşim. Bugünün konusu değil ya. Yanlış alınmış, eksik alınmış. Baksınlar, çözsünler, benim işim o değil. Benim işim bu. Bugüne konuşalım, olur mu. Ben 2007’de inşaat yapıyordum, Trabzonspor’da yöneticiydim. Onu sorarsan anlatırım sana” şeklinde cevapladı. “Belki bir düzenleme tekrar yapılır” denmesi üzerine İmamoğlu, “Yapsınlar, doğru dürüst işler yapsınlar. Bak 2016’da saçma sapan bir yasadan belediye başkanlarını içeri atılıyorlar. Tekme tokat. 2016’da niye o kararı aldılar? Ben de belediye başkanıydım. O günden beri karşıyım yani.  2007 yanlışı eksik düzeltir. Doğru doğru var bugün. Doğru bak anneler mutlu. Çocuklar mutlu. Hayata mutlu bakıyorlar.”

    “Ekonomi öyle hesap makinesiyle maliye bilmeyle de düzelmez”

    “Cumhurbaşkanı kararnamesi var SGK borçları ile ilgili. Bu tartışması devam ederken o üstelik de bu kararnameyle birlikte belediyede borçları artık belediyelere ayrılan bütçeden kesilecek diye bir kararname çıktı. Ne söylemek istersiniz” sorusu üzerine İmamoğlu, şunları söyledi:

    “Sayın Bakan Mehmet Şimşek artık bu konuda size sesleniyorum ortaya konuşmuyorum. Haksızlık yapıyorsunuz, hukuksuzluk yapıyorsunuz, hukuksuzluk yapıyorsunuz. Dedik ki size oturalım, bunları kararnameyle değil, belediyelerle oturun, konuşun, düzen kurun, sistem kurun. Kamu kurumu cezalandırılmaz. Türkiye’de 210 belediye CHP’liydi, şimdi 420’ye yakın. Bir günde bu borçlar olmadı, AK Partili de var, CHP’lisi de var, diğer partilerde var. Çağırın, böyle kararnameyle üç milyarın üzerinde para kestiniz İBB’den iki ayda. Ne oldu yani? Al bu cepten koy o cebe. Niye? Acaba İmamoğlu’na biraz daha zarar verebilir miyiz? Ayağına basabilir miyiz? Böyle saçma bir şey olur mu ya? Bu mu itibarlı? Ekonomiyi böyle mi düzelteceksiniz yani? Ben olsam ekonomiyi yöneten ve bir program yöneten siz bugün bu ülkede yapılan hukuksuzluklar, boş gündemler güven kaybına uğratılan birtakım hamlelere de dahi laf ederim, edin. Ben itibarlı bir Maliye Bakanıyım ve bu ülkenin ekonomisini düzeltmeye çalışıyorum diyorsanız size sesleniyorum. Belediyelerin ayağına basmayın. Bu ülkenin itibarsızlığını büyüten birtakım hamlelere müdahale edin. Ekonomi öyle tek başına hesap makinesi değildir. Ekonomi mahkemeden başlar, okullardan devam eder. Ve başka noktalara doğru gider. Ekonomi öyle hesap makinesiyle maliye bilmeyle de düzelmez.

    “Seçime gidiyorlar, parayı kullanalım diye İGDAŞ’ın gaz faturasını ödemediler”

    Dün ekonomiyi de kötü yönetiyorlardı, yargıya da müdahale ediyorlardı. Faiz sebep enflasyon sonuç uydurmasıyla hareket edip o gün öyleydi. Şimdi biz ya bu faiz sebebi enflasyon sonucu düzeltelim, diğeri de düzelir derseniz olmaz kardeşim sevgili Bakan olmaz. Enflasyon düşmez. Bak faizi yüzde ellide tutmaya çalışıyoruz ama enflasyon düşmüyor. Piyasa faizi yüzde 65- 70. Maliyeti yüzde 80 düşmez. Niye? Yargıya müdahale olursa düşmez. Yapılan güzel bir işe taş konursa düşmez. Gidip belediyenin kasasına para girmeden onu nasıl götürürüz diye yaparsanız olmaz. Bakın 2019’da Ekrem İmamoğlu 23 Haziran seçiminde seçileceğini anladılar. 15 gün önce, 10 gün önce belediyenin kasasına parayı yolladılar. Tarihte yok, ay sonu yapması gerekir. O günün parası 1 milyar 600 milyon. Onu bugün onla çarp yani. 16 milyar de 20 milyar de. Niye? Ekrem İmamoğlu seçilecek anladılar. Yolladılar kuruş bırakmadılar kasada. Borcu olan, tanıdıklarına paraları gönderdiler. Sıfır parayla bize kasayı bıraktılar 2019’da. Şimdi ne yapıyorsunuz? Şimdi gelmeden İmamoğlu’nun yönettiği İstanbul Belediyesi’ne gitmesin buradan hop parayı alalım. Biz ne konuştuk Sayın Bakan? Oturalım, istişare edelim borç yapılandırılsın. İnsanlar bu paraları ödeyebilsinler. Bunlar kamu kurumu kimsenin malı mülkü değil. Biz bu belediyeyi devraldığımızda 14 tane şirket belediyenin ihalesine bile giremiyordu. Niye? SGK borcu vardı, vergi borcu vardı. Hem de milyarlarca lira. İGDAŞ Genel Müdürlüğümüz yaptı şimdi. Eyüp Sultan Belediye Başkanımız. Görülmemiş bir şey seçime gidiyorlar, parayı kullanalım diye İGDAŞ’ın gaz faturasını ödemediler. BOTAŞ’a üç aylık faturasını ödemediler. Niye? Oradaki parayı, hortumlayalım, aktaralım İBB’ye. Oradan millete kullanalım, seçimde kampanyamız güçlü olsun diye. Ayıptır.

    “Seni oraya atayanın diplomasına bak önce derim ama o işe girmem”

    Devletin kuralları vardır. Bankanın kuralları vardır, belediyenin kuralları vardır, maliyede kuralları vardır, bakanlıklarda kurallar vardır. Bunları çiğne, ondan sonra ekonomi düzelsin. Milli Eğitim Bakanı, oradan laf yetiştirsin İmamoğlu’na. Ondan sonra ekonomi düzelmez kardeşim. İmamoğlu’na laf yetiştir. İmamoğlu’na efendime söyleyeyim adam gibi okul. Bir Milli Eğitim Bakanı adam gibi okul der mi ya? Ülkede hangi okullar adam gibi ya da adam gibi değil? Bir Milli Eğitim Bakanı böyle konuşur mu? Benim İstanbul Üniversitesi orada işte. 500 küsur yıllık okul. Mezunlarına buradan selam yolluyorum. Yani mezuniyetime katakulli diyor. Biz katakulliyi kime kullandıklarını biliyoruz 10 yıl kadar önce. 12 -13 yıl kadar önce, 14 yıl kadar önce, 15 yıl kadar önce bu memleketin onurlu subaylarına katakulliyi kim söylüyordu biliyoruz. Abilerinden bunları öğrenmiş Sayın Bakan. Ama ben bir şey daha anlatayım. Kuralsızlık adına. Maliye Bakanı’na da bu gönderme olsun. Bir çevrenize bir bakın, bakın. Özel konulara girmek istemem ama. Hani benim damarıma fazla değiyorlar, dokunuyorlar. Çok benim özel hususuma girdikleri zaman bu işlere çok girmem. Yani ben de derim sana yani. Seni oraya atayanın diplomasına bak önce derim ama o işe girmem.

    “Bunlar kararname çocukları. Bize hak hukuk hatırlatıyorlar”

    Ama şuna girerim mesela. Yusuf Bey bakan değil mi? Nasıl Yusuf Bey profesör oldu. Bu ülkede profesör nasıl olunur vatandaşlarımız biliyor mu? Beş yıl doçentlik kadrosunda kalmanız gerekir. Peki Yusuf Bey beş yıl kaldı mı doçentlik kadrosunda? Kalmadı. Nasıl profesör oldu? Beş yıl kalması gerekir kalmadı. Peki, beş yıl kalmayan Yusuf Bey, sonra profesör oldu, ardından rektör oldu. Nasıl? Rektör nasıl olunur? Üç yıl profesör kalmanız lazım üç yıl. Pat diye profesör, pat diye rektör oldu. Nasıl oldu biliyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 48 saatliğine kararname yayınlandı. 48 saatliğine kararname yazıldı. Kararnamede 48 günlük. Profesör rektör olarak atandı. O atandıktan sonra o kararname tekrar iptal edildi. Bunlar kararname çocukları. Bize bize hak hukuk hatırlatıyorlar. Utanın ya, yani bari konuşurken utanın. Bir aynaya bakın utanın, utanma yok ki sizde çünkü her şeyi kolay elde etmişsiniz. Biz tırnaklarımızla gece gündüz çalışıyoruz bu millet için çalışmaya da devam edeceğiz. Onun için önce insan bir kendine bakacak. Yukarıdan aşağı bir kendini süzecek. Ben nasıl geldim buraya? 48 günde nasıl profesör oldun, sonra da rektör oldun.

    “Pıt diye gidersin”

    Böyle bir şey olmaz. Binlerce akademisyen var siz boşuna uğraşın. Bak 48 günde profesör 48 günde rektör. Binlerce akademisyen üniversitelerde. Yazık değil mi? Burada bulunanların oğludur, kızıdır, abisidir, ablasıdır, kardeşidir, amcasının kızıdır, dayısının oğlu yazık değil mi onlara yani? Onlar akademisyen değil mi? Peki bu ülkede ben çalışırsam olur şiarını bir milletine vermeden olur mu bu işler? Olmaz. Onun için Sayın Bakan bırakın belediyenin kasasından para kesmeyi. Oturun belediyelerle konuşun. Biz de sizi alkışlayalım, size söyledim. Siz başarılı olun bu memleketin ekonomisi iyi olsun. En önde sizi alkışlamayan namerttir dedim ben yaparım bunu. Çünkü ben ülkenin ekonomisinin iyi olmasını istiyorum. Ama AK Parti düzeltmiş ama başkası düzeltmiş kim düzeltirse düzeltsin. Ama siz düzeltemeyeceksiniz çünkü bu kafayla düzelmez. Sayın Bakan, öyle çığırtkanlık yaparak Milli Eğitim Bakanı’na bu sefer söylüyorum öyle çığırtkanlık yaparak ben burada kamikazelik yapayım, beni atayan o 48 günde rektör yapana ya da bakan atayana şirin gözükeyim, biraz daha madalya takayım. Boş işler o işler. Boş işler. Pıt diye gidersin. Onun için bu memlekette nizam, intizam, kurallar, kurumlar kutsaldır. Bak bunlar çok önemli. Herkese eşit uygulanacak herkese. Allah bu memleketteki her insana adaletsizlikten korusun. Bu memleketteki her insanı eşit imkanlar alabildiği fırsat eşitliği çok eksiğimiz var çok kapatmamız gereken işler var. İnşallah her birisini tek tek başarırız. Hep beraber el ele başarırız.

    “Koltuğun sıcaklığında sevmem. Bana ait değil o millete ait. Orayı ısıtmak için bizi seçmediler”

    Kreşimizin önünde başka sorularınıza da muhatap olmak zorunda kaldık. Tekrar kreşlerimizin güzel evlatlarımıza güzel eğitimler vermesini istiyoruz, arzu ediyoruz. Annelere daha özgür, daha huzurlu, ben niye anne kart vereceğiz dedim 2019’da keyiften demedim yani. Millete yaranmak için de demedim. Ben anneleri ziyaret ettim evde kardeşim. Diyor ki anne bana sokağımdan başka bir yer bilmiyorum İstanbul’da. Çocuğumla eve hapsoldum bir yere çıkamıyorum. Ben gezdim ben. Binlerce ev gezmiş bir belediye başkanıyım. Öyle koltukta oturmadım Allah’a şükür. Koltuğun sıcaklığında sevmem. Bana ait değil o millete ait. Orayı ısıtmak için bizi seçmediler. Onun için başkanlarıma derim. Çıkın kardeşim. Her gün çıkacaksınız beş saat, on saat milletin arasında. Bu iş öyle, bu işi yapıyorsa öyle yapacaksın yoksa git otur evinde. Başkası gelsin yapsın. O bakımdan o anneleri gördüm. Dedim ki biz bu annelere bir serbestlik bu memleketin anneleri huzurlu olursa çocukları iyi olur. Çocuklar iyi olsa memleketin geleceği iyi olur. Ya bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Onun için verdik. Helali hoş olsun. Teşekkür ederiz”

    Yusuf Tekin ne demişti?

    Tekin, AK Parti Grup toplantısı öncesi gazetecilerin sorusuna şu yanıtı vermişti: “Sayın İmamoğlu’nun Türkçe okuduğunu anlama yetisi olsaydı iyi bir üniversite kazanırdı. Hiç böyle bir katakulliye kalmadan doğru dürüst bir üniversite bitirirdi. Demek ki okuduğunu anlama problemi var, bu net. Zaten üniversite tercihiyle ilgili yaşadığı süreçte de yaşananlar bunu gösteriyor. Türkçe okuduğunu anlama konusunda özürlü bir arkadaş. İyi bir Türkçe kursu almasını tavsiye ederim, bu birincisi. İkincisi, birlikte hareket ettiği terör gruplarının dilinden esinlenmiş olacak ki, hukuk devletinin kurallarına meydan okuyor. Bu anladığım kadarıyla Ekrem İmamoğlu’nun yönetim tarzı, takdir kendisinindir. Biz hukuk devletinin prensiplerine göre yaşıyoruz. Hukuk devletinin gerektirdiği şeyleri de yapıyoruz.”

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR