• Çayırhan işçilerinin Ankara yürüyüşü sonlandırıldı, eylem çadırda sürecek
    29 Kasım 2024

    Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı’nda özelleştirmeye karşı kendilerini maden ocağını kapatan işçiler, eylemlerini sonlandırdı. İşçiler santral önünde kurulan çadırlarda nöbetleşe direnişlerine devam edecek. Maden-İş Başkanı Nurettin Akçul, “Oylama yaptık yukarda. Yüzde 97 şubat ayı ortasına kadar müzakere yolunun denenmesi, eğer müzakerelerden bir sonuç alınmaz ise eylemlilik kararımızı başladığımız yerden devam ettirme kararlılığı çıktı” derken, TES-İş Başkanı İrfan Kabaloğlu ise “Buradaki insanların amacı varlık satışının iptal olmasıdır. Biz kendimizi kurtarsak bile varlık satışıyla ilgili yöre halkına da sorumluluğumuz var. Bu zamanı yürüyüşle değil, müzakereyle ve kendi çadırlarımızda burada nöbet tutarak devam edeceğiz” diye konuştu.

    Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağı’nda, 20 Kasım Çarşamba sabah vardiyasının başlamasıyla yer altına inen yaklaşık 500 işçive yeryüzünde onlara destek veren işçiler eylemlerinin dokuzuncu gününe girdi. Maden ocağı önünde nöbet tutan işçiler Ankara’da bulunan Hazine ve Maliye Bakanlığına doğru dün yürüyüş başlattı. İşçilerin yürüyüşü sırasında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı’nın özelleştirilmesine ilişkin ihaleye son teklif verme süresinin 4 Aralık 2024’ten 4 Mart 2025 tarihine kadar uzatıldığını açıkladı.

    Bunun üzerine toplantı yapan işçiler, Ankara’ya başlattıkları yürüyüşü sabah saatlerinde sonlandırma kararı aldıklarını duyurdu. Özelleştirmeye karşı kendilerini maden ocağını kapatan işçiler de eylemlerini sonlandırdı. İşçiler, santral önünde kurulan çadırlarda nöbetleşe direnişlerine devam edecek.

    İşçilerin kararını ise Maden İş Genel Başkanı Nurettin Akçul ve TES-İş Genel Başkanı İrfan Kabaloğlu duyurdu.

    Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Akçul, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

    “İhale şartnamesinde işçilerle ilgili hiçbir düzenleme yoktu. Bizi yok saymışlar. Tepkimiz oradan başladı ve çığ gibi büyüdü. Daha önceki açıklamalarımızda ‘sesimizi duyun’ dedik ama duymadılar. Daha sonraki eylem planımızı geliştirdik. Öncelikle madenlerde kapanma eylemi başlattık. Yaparız dedik yaptık. Yer altına kapandık. Bugüne kadar da devam ediyordu bu. Arkasından yürürüz dedik onu da kısmen yaptık. Yürüyüş sırasında bir haber geldi. Çalışanların haklarının güvence altına alındığına dair ifadeler alındığına dair. Bunlar somut ifadeler değil. Biz bunlara inanmıyoruz. İhalenin 4 Mart’a ertelenmesini de işin küllendirilmesi olarak düşünüyorum şahsen. Bu bir zaman kazanmadır, eylemleri kırmaktır. Biz bundan dolayı o noktaya gelmedik. Yukarıda bir oylama yaptık. 4 Mart’a kadar uzunca bir süre var. Bu zamana kadar sizi yollarda, orada burada yormanın bir anlamı olmadığını düşündüm şahsen. Ama yine de iradeyi arkadaşlarımıza bıraktık. Oylama yaptık yukarda. Yüzde 97 Şubat ayı ortasına kadar müzakere yolunun denenmesi, eğer müzakerelerden bir sonuç alınmaz ise eylemlilik kararımızı başladığımız yerden devam ettirme kararlılığı çıktı.”

    Kabaloğlu: “Hiçbir adım atılmamış gibi davranmak da her şeye rest çekmek anlamına gelir”

    Akçul’un ardından Kabaloğlu söz aldı. Kabaloğlu, şöyle konuştu:

    “Biz bu eylemlere başlamadan önce bu ihalenin çıktığını duyunca hem Özelleştirme İdaresi ile hem de Çalışma Bakanı ile görüşmeler yaptık. Buradaki olabilecek sıkıntılarımız anlattık. Daha sonra bu yörenin milletvekili aynı zamanda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile toplantı yaptık. Orada da sıkıntılarımızı anlattık. Neydi bu sıkıntılarımız? Barınma, lojmanla ilgili hiçbir ibare yok. Hatta 4 ay içinde lojmanları boşaltın vardı. Çalışanlarla, burada üretenlerle ilgili de hiçbir ibare yoktu. Bunları konuştuk. Eğer bu düzenlemeler olmazsa biz eylem yapacağımızı söyledik. Neticede bununla ilgili bir düzenleme olmadı. Bu arada da hem TÜRK-İŞ hem de biz görüşmelerimize devam ettik ve madende, santralde eylemleri başlattık. Yaklaşık sekiz gün eylem yaptık; madenciler madende, santral çalışanları da santral önünde. Ama yine sesimizi duyan olmadı. Ne yaptık Ankara’ya yürüme kararı aldık. Dün sabah Ankara’ya yürüyüşe başladık. Yaklaşık 25 kilometre yürüdük. Yürürken açıklama yaptık yolda. Yürüyüş takvimimizi belirlemek için Beypazarı, Ayaş, Ankara diye. Arkadaşlar öyle çok kolay değil, bu havada yürümek. Ben bu onurlu duruşunuzdan dolayı hepinizi kutluyorum ve teşekkür ediyorum.

    Yürürken yolda haber geldi. Beypazarı’na 3-4 kilometre kala haber geldi bir takım düzenlemeler yapıldığına dair. Hatta Fuat Oktay konuya dair bir tweet paylaştı. Bu süreçten sonra bir adım atılmadı desek yanlış olur çalışanlar adına. Ha bu düzenlemeler ile ilgili bir erteleme oldu bu arada. Bu düzenlemeler ile ilgili ne yazılacağını daha konuşmadık ama 4 Mart demek bizim için bu işin bittiği anlamına geldiği demek. Bunu bir kere böyle bilin. Zamanımız var, herkes daha aklı selim düşünür. Bu zamanı biz iyi kullanacağımızı düşünüyorum. Bu varlık satışının iptali için mücadelemizi sürdüreceğiz, sizlerin, yöre halkının, sivil toplumun desteğiyle. Mücadelemizi burada bırakacak değiliz. Ama hiçbir adım atılmamış gibi davranmak da her şeye rest çekmek anlamına gelir. Bunu da müzakere kültürü kesilmeden böyle bir şeyi biz de kesersek birçok kapıyı da kapatmış oluruz. O yüzden müzakeremiz açık, zamanımız da var, çadırlarımız da duruyor. Burada nöbete devam edeceğiz. Bunu böyle bilin. Çünkü buradaki insanların amacı varlık satışının iptal olmasıdır. Biz kendimizi kurtarsak bile varlık satışıyla ilgili yöre halkına da sorumluluğumuz var.

    “Mücadelemize müzakere olarak devam edeceğiz”

    Bu zamanı yürüyüşle değil, müzakereyle ve kendi çadırlarımızda burada nöbet tutarak devam edeceğiz. Biz de Ankara’da hem TÜRK-İŞ’in Genel Başkanı hem yörenin milletvekilleri ve belediye başkanları ile çalışmalarımız devam edecek. Buranın iptali için var gücümüzle çalışacağız. Çok onurlu bir mücadele ettiniz. Buna yakınen şahit olduk. Herkes çoluğuyla çocuğuyla buraya geldi. Ekonomik sıkıntıların had safhaya çıktığı böyle bir dönemde bir de böyle bir şeyin bizim önümüze getirilmesini doğru bulmuyoruz. Bu insani değildir, bu vicdani değildir. Bu ülkenin geleceği ile ilgili, ülkenin kaynaklarını doğru kullanmayla ilgili de yanlışların olduğunu düşünüyoruz. O yüzden değerlerimize sahip çıkacağız, mücadelemize müzakere olarak devam edeceğiz ve müzakere ile sonuçlanmadığında müzakereyi mücadeleye tekrar çevireceğiz.”

    İşçi: “İyi niyetli değil işveren, siz inanıyor musunuz?”

    Bir işçinin, “İyi niyetli değil işveren, siz inanıyor musunuz?” sorusuna Kabaloğlu, “Yapmazlarsa devam edeceğiz mücadeleye. Mücadelemizin önünü kesen bir durum yok. Zamanımız da var. Bu zamanı kullanacağız” yanıtını verdi.

    Bir başka işçinin de “Biz buradayız, nöbette durmaya devam edeceğiz. Siz de burada bizi bırakmayın” diyerek seslenmesi üzerine Kabaloğlu, ”Bırakmayız, bırakmadık, bırakmayacağız da. Biz kendimizi ispat etmek için bunun mücadelesini bilmiyoruz. Hepimizin sorumlulukları var. Ama şu an yaptığımız görev gereği biz size karşı daha sorumluyuz. Sizlere bir zeval gelmeden, geleceğiniz ile ilgili bir zeval gelmeden biz yolumuza böyle devam etme kararı aldık. Ama şunu biliyorum, bu işler öyle çok kolay değil. Ama atılan adamları da yok saydığınız zaman bu bir meydan okunmaya girer. Ne kimse bize meydan okuyabilir, ne de bizim kimseye meydan okuyalım diye bir derdimiz yok. Belli bir sorumluluk içinde bunun varlık satışının iptal etmesiyle devam etmesidir, hepimizin amacı budur. Bunun mücadelesinin sözünü vereceğimizi söylüyoruz size. Bunu yetkililer görür, duyar, sağduyulu karar verirler diye umut ediyorum. Bunu anlatacağız, umutsuzluğa kapılmak yok. Burada herkes ekmeği için çalışıyor” diye konuştu.

    “Biz vatan haini falan değiliz”

    Bir gazetecinin “Yer altındaki işçiler devam ediyor mu?” sorusuna Akçul, “Madenciler oylama sonucu şu anda çıktılar” yanıtını verdi.

    Kabaloğlu, şunları söyledi:

    “Bazı çevreler başka başka tutum içinde olabilir. Biz vatan haini falan değiliz. Biz memleketimizi, işimizi, gücümüzü seviyoruz. Bu yörenin insanları memleketine, vatanına bağlı. Ama dışardan davulun sesi hoş gelen arkadaşlarımız, bazı çevreler başka başka şeylere evirmeye çalışıyorlar. Bize karışmasınlar, biz kendimiz çözeriz. Başkalarının siyasi emellerine bizim hizmet edecek halimiz yok. Bizim işimiz, aşımız, ekmeğimiz ve bu bölgenin değerleridir. Biz onlara sahip çıkıyoruz. Bize akıl öğretmeye kalkmasın kimse. Biz bunları bilerek, yaşayarak öğrenen insanlarız. O yüzden lütfen bizim içimize girip de bizi karıştırmaya çalışmasınlar. Ben bunları doğru bulmuyorum. İşlerine baksınlar.”

    “150 bin kişi gelmiş eylem yapmış, bazı televizyonlar göstermiyor”

    Bir gazetecinin “Neye istinaden bunları söylüyorsunuz” demesi üzerine Kabaloğlu, şunları kaydetti:

    ”Aldığımız haberler var. Arkadaşlarımızın kafalarını karıştırıyorlar. Biz 22 kilometre yürümüşüz, oraya gelip de fotoğraf vermeye çalışmak doğru değil. Buradaki emekçilere haksızlıktır, saygısızlıktır. O destek değildir. Destek olan burada bizimle o soğuğu yer. Öyle resim vermeyle mücadele olmaz. Burada basın mensupları kaç gündür buradalar. Ben size teşekkür ediyorum. Bazı basın mensuplarına teşekkür etmiyorum, halkın haber alma özgürlüklerini maalesef yerine getirmiyorlar, kuruluş amaçları budur. Burada bizimle beraber bu soğukta yanımızda oldunuz, sesimiz oldunuz. Size çok teşekkür ediyorum. Ama koca koca televizyonlar sanki burada hiçbir şey yokmuş gibi, 150 bin kişi gelmiş eylem yapmış, bazı televizyonlar göstermiyor. Biz ne için yapıyoruz? Hakkımız için, hukukumuz için. Bu ülkenin insanıyız biz. Bu ülkenin insanlarının hakkını, hukukunu savunanları siz televizyonlarda göstermeyecekseniz hangi haberleri yapacaksınız? Burada haberlerle ilgili vermeyenleri de kınıyorum.”

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR