Esenyurt’ta Yaşam Vadisi’nde incelemelerde bulunan Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Devletimizin ‘terörist’ diye görevden aldığı Sayın TBB encümen üyesi, değerli belediye Başkanımız Ahmet Türk, devlet protokolümüzün ikinci sırasında yer alan TBMM Başkanı’yla görüştü. Ardından da devletimizi yöneten ittifakın ortağı partinin Genel Başkanı’yla bir araya geldi. Yani devlet, ‘terörist’ diye görevden aldığı bir belediye başkanını, devlet protokolü kapsamında kabul etti. Demek ki Ahmet Türk muteberdir. Bize göre de öyle zaten. Peki muteber biriyse, neden ‘terörist’ diyerek kayyum atadınız. Terör bağı varsa, neden devlet protokolü olarak karşılıyorsunuz? Devletimizi düşürdükleri durum, tam da Ahmet Özer Hocamızın yaşadığı garabetle aynı garabettir. Bu millet, sizi silim silim silkeleyecek. Öyle bakmayın, yani ‘efendim öyle olaylar var, böyle olaylar var, şöyle böyle..’ Hayır kardeşim, millet sizi öyle bir silkeleyecek ki, millet sizi bir daha gelmemek üzere, bu aklı, bu bir avuç insanın iktidarını, bir daha gelmemek üzere Türkiye’nin gündeminden düşürecek. Nokta” dedi.
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cuma günü mesaisinin öğleden sonraki bölümünün tamamını, Esenyurt ilçesine ayırdı. Cuma namazını Mevlana Mahallesi’ndeki Albayrak Camisi’nde kılan İmamoğlu, Akevler Mahallesi’ndeki kapalı semt pazarında, vatandaşlar ve esnafla buluştu. Vatandaşlar ve esnafla ağırlıklı olarak ekonomik kriz konulu sohbetler gerçekleştiren İmamoğlu, Mehterçeşme Mahallesi sınırları içindeki Haramidere Yaşam Vadisi’nde gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Açıklama sırasında İmamoğlu’na Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, İSKİ Genel Müdürü Doç. Dr. Şafak Başa, Esenyurt’un, hukuksuz bir şekilde tutuklu yargılanan seçilmiş Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in kızı avukat Seraf Özer ile Esenyurtlu çocuklar eşlik etti.
“Geniş kapsamlı bir gezi yapıyoruz Esenyurt’ta”
“Basın mensuplarımızı Esenyurt’ta, değerli yaşam vadisi çalışmamızın odağında ağırlamaktan elbette mutluyum” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Geniş kapsamlı bir gezi yapıyoruz Esenyurt’ta. Özellikle göreve geldiğimiz 2019’dan bu yana Esenyurt’a, çok değerli ve kapsamlı çalışmaları yürüttük ve sürdürdük. Birçok yatırımımızı tamamladık. Devam eden de çok sayıda yatırımımız var. Bugün şantiyeleri ziyaret edip, tek tek son durumlarıyla ilgili bilgi alıyorum. Tabii Esenyurt’a yoğun olan ilgimizin nedeni, elbette Türkiye’nin en büyük nüfusa sahip ilçesi olan Esenyurtlulara olan saygı ve sevgimizdendir. Buranın yıllardır komşusuyum, hemşehrisiyim. İçinde yaşamış ve buranın gelişimini anbean bilen bir insanım. Bu ilçenin insanlarının çok değerli ve iyi hizmetleri hak ettiğini biliyorum. Özellikle kentin gelişmiş ilçelerinde var olan birtakım cazibe merkezlerini ve güvenli ortamları, bu şehirde yaşayan yurttaşlarımızın da hak ettiğini bilen bir anlayışla, çalışmalarımızı en üst seviyede devam ettiriyoruz. Yoğun nüfusa sahip, aynı zamanda çok yoğun bir genç nüfusa sahip, hatta çok yoğun bir çocuk nüfusuna sahip. Dolayısıyla her hizmetimizin, burada yaşayan her insanımızı kapsayan bir yerden ve onların hem günlük ihtiyaçlarını hem de bugünün ne yazık ki özellikle ekonomik krizinin yarattığı yoksullukla mücadelede yanında olma konusunda ciddi bir çalışma içerisindeyiz.
“Adına ‘Kent Suçu’ denen bütün kavramların tamamı, Esenyurt’ta acımasız bir şekilde yaşanmıştır”
Bizden önce Esenyurt nasıl bir şehirdi? 2019’dan önce, açıkçası hem mesleki olarak hem de buranın bir komşu ilçesi olan Beylikdüzü’nde yaşayan bir insan olarak ifade edeceğim tarifi, lütfen dikkatle anlamaya ve dinlemeye gayret etsin bütün yurttaşlarımız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, hatta iddia ediyorum, dünya ekseninde belki de böylesi bir imar katliamı başka bir şehirde yapılmamıştır. Yani bir imar ve çevre katliamı yapılmıştır. Ve açıkçası adına ‘kent suçu’ denen bütün kavramların tamamı, Esenyurt’ta acımasız bir şekilde yaşanmıştır. Vahşi, acımasız, orantısız ve ne yazık ki açıkçası ahlaksız bir akıl, yıllar boyunca ilçemizin bir tahribata uğramasına vesile olmuştur. Ve o geçtiğimiz 2019 öncesindeki 15 yıl yapılan bütün haksızlık, bütün hukuksuzluk, bu çevre katliamıyla ilgili süreçlerde, merkezi idare tamamıyla seyirci kalmıştır. Yapılan bu hukuksuzluklara da göz yummuştur. Bakın; 6 yıldır bu tahribatı onarmak için büyük bir uğraş içerisindeyiz. Esenyurtluları hak ettikleri kent yaşamına kavuşturmak için, çok büyük gayret içerisindeyiz. Hatta bu gayretin içerisinde, yapılan yanlış işlerin düzeltilmesi için harcanan paralara baktığınızda, devasa bütçeler… Esenyurt’ta sadece İSKİ’nin yaptığı altyapı yatırımları, 10 milyar lirayı aştı.
“Ben çizmeleri yağmurdan sonra şov yapmak için giymem”
Şu an bulunduğumuz yer, Haramidere, işte tam da bu yatırımın büyük bölümünün, çok büyük bölümünün yapıldığı yer. Çalışmalarımızın sonuna da geldik. Bu ayın sonunda tamamlayıp, açılışımızı burada yapacağız. Peki niçin 10 milyara yakın yatırım burada yapıldı? Bizden önceki aklı tariflemek için, tam da öyle bir merkezin göbeğinde duruyoruz. Bir derenin yatağını -dünyada görülmemiştir- bir derenin yatağını, o akış alanını değiştirip, ‘şu dereyi şöyle akıtalım ve buraya bir mahalle kuralım’ dediler. Hemen üst bölümde, o kurulan mahallenin olduğu yerde, her yağmurda sel basar, ne yazık ki insanlar ölür ve açıkçası sanki bir kadermiş gibi de bundan bahsederlerdi. Burada dereyi ıslah ettik. Kamulaştırmaları yaptık. Ve her yıl su basan bu alanı boşalttık. Hatta orada, Esenyurt’a çok yakışan büyük bir parkı da milletimizin hizmetine sunduk. İşte sorunu yaratan aklın temsilcileri ise, bizim burada yürüttüğümüz bu çalışmanın tam da göbeğinde, yağan bir yağmurdan sonra çizmelerini giyip, buraya gelip şov yapmışlardı. O zaman demiştim; ‘Ben çizmeleri yağmurdan sonra şov yapmak için giymem. Yağmurdan önce, yağmur yağınca, sel o insanları rahatsız etmesin diye, projeleri başlatmak için çizme giyerim’ demiştim. İşte bu millet, bunu gördü, o arkadaşı evine gönderdi. Ama bizim söylediğimiz anlayışı da bu ilçede iktidar yaptı. Ve hem İstanbul’da hem de Esenyurt’ta rekor oyla halkımız bize desteğini verdi.
“Ahmet Özer’in haksız yere neden cezaevine atıldığını, onun hakkında bu kararı verenler dahi bilmiyor”
Buradan Adile Naşit Caddesi’ndeki otopark inşaatını incelemeye geçeceğim. Muhsin Yazıcıoğlu Spor Parkı’nı baştan aşağıya yeniliyoruz. Yine bir Kent Lokantamızı tamamladık ve Esenyurt’ta o kent lokantasını da açacağız. ‘Kent Lokantası bir tane yetmez, 2 tane olmalı’ diyen Prof. Dr. Ahmet Özer’i, Esenyurt’un seçilmiş belediye başkanını burada, özellikle hepinizin huzurunda saygıyla selamlıyorum. Kendisine büyük geçmiş olsun demek istiyorum. Çünkü, evelallah bu ülkede, haksızlık ve hukuksuzluk yapan hiç kimsenin yanına haksızlık ve hukuksuzluk kalmadı, kalmayacak. Ve inanıyorum ki hem çok istediği Kent Lokantası’nda, biz beraber gidip, oradaki emekli dostlarımızla, öğrencilerimizle birlikte bir öğle yemeği yiyeceğiz. Şimdi onun çok istediği, Muhsin Yazıcıoğlu Spor Parkı’nın yenilendiği ortamda gençlerle spor yapacağız. Ama ne yazık ki bugün, Esenyurt’un her iki insanının bir oyunu almış olan Ahmet Özer Hocamız, dostumuz, Belediye Başkanımız cezaevinde. Sayın Özer’in haksız yere görevden alınıp, neden cezaevine atıldığını, inanın onun hakkında bu kararı verenler dahi bilmiyor. Yani sadece bir talimatın yerine getirildiği bir süreci, acımasızca yaşıyoruz.
“Özer Esenyurt’a Belediye Başkanı olmasa başına bunlar gelmezdi”
65 yaşında, bu ülkede üniversitelerde, kurum ve kuruluşlarda hizmet etmiş bir profesörü, bir bilim insanını bir anda ‘terörist’ yaptılar. İçişleri Bakanı’nın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın teşekkür mektupları yazdığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde fikrine başvurulan bir akademisyeni, bir gecede terörist ettiler. Niçin? Çünkü Esenyurt’u onların eline teslim etmediği için, burada seçim kazandığı için. Burada seçim kazanan bir Prof. Dr. Ahmet Özer olmasaydı, bir üniversitede şu anda akademisyen olsaydı, inanın başına hiçbir şey gelmeyecek ve orada akademisyenliğine devam edecekti. İşte bu kadar onların kendi mülkü gibi zannettikleri koltuklarını elinden aldığınızda, yapacakları ilk şey hukuksuz müdahale, yargıya müdahale, yargı tacizi… Bunun adı bazen seçimi iptal etmek, bazen kayyumu atamak… Yani hatırlayın; 2019’da, milletimizin oyuyla, anamızın ak sütü gibi helal, aynen Ahmet Özer’in de anasının ak sütü gibi helal olan bir seçimi kazandıktan sonra, bizim tarihte görülmemiş, 20 milyonluk şehrin seçimini iptal edip, ondan sonra da ‘çaldılar’ dediler. ‘Çaldılar’ dedikleri seçimde, ‘yargılanacak’ dediler sandık başındaki insanlar! Ne bir kişi yargılandı, ne bir kişi ceza aldı. Prof. Dr. Ahmet Özer’in bugün düşürüldüğü durum, bu kadar acıdır. O bakımdan açık söyleyeyim: İşte bu kadar teşekkür mektubu yazanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ondan bilgi alanlar, fikir alanlar, bugün, ‘onu terörist ilan et’ diyorlar. Açıkçası, devletimizin yöneticileri, hükümetin temsilcilerinin kafası çok karışık. Yalpalıyorlar. Açık söyleyeyim; akılları gitti. Ben, onlara yıllardır, ‘Allah size akıl versin’ diye dua ediyorum. Benim duam kabul olur, ama bunlara benim duam da yaramıyor. Açık ve net.
“Ahmet Türk’ü örnek gösterdi”
Tuhaflığın zirvesini de hep beraber dün yaşadık. Ahmet Özer gibi, değerli Başkanımız gibi, DEM Partili Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı, aynı zamanda benim de TBB’deki encümen üyemiz olan Sayın Ahmet Türk de biliyorsunuz görevden alındı. Yerine kayyum atandı. Tarih 4 Kasım’dı. Daha dün. Yani yıllar öncesinden bahsetmiyoruz. O gün İçişleri Bakanlığı, resmi yazılı bir açıklama yaptı. Bakın; İçişleri Bakanlığı… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, hepimizin güvenliğinden, hakkından, hukukundan sorumlu, bizi koruyan İçişleri Bakanlığı açıklama yaptı. Sitesinde hala duruyor. Açıklamada, büyük harflerle, yani milletin gözüne girsin diye, büyük harflerle Ahmet Türk’ü görevden alma gerekçesini şöyle açıkladılar: ‘Kobani davası kapsamında, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis cezası alması…’ Yani ‘bundan dolayı görevden aldım’ diyor. İki; ‘terör örgütü propagandası yapmak suçundan davasının devam etmesi…’ Üç; ‘silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturması nedeniyle görevden alınmıştır’ diyor İçişleri Bakanlığı. İddialara bak! Bana inanmayan, Bakanlığın web sitesine girsin, baksın. Oradan okusun. Terör örgütüne üye olmak, terör propagandası suçu yapmak iddialarını büyük harflerle, o açıklamaya koymuşlar. Yani devletimize göre Ahmet Türk, terörist. Böyle izah ediyorlar. Büyük harflerle öyle yazıyor devletimiz ki, herkes görsün. Tıpkı Ahmet Özer gibi.
“Devlet protokolüyle ağırlanan Ahmet Türk’e neden ‘terörist’ diyerek yerine kayyum atadınız?”
Peki, dün ne oldu? Devletimizin ‘terörist’ diye görevden aldığı Sayın TBB encümen üyesi, değerli belediye Başkanımız Ahmet Türk, devlet protokolümüzün ikinci sırasında yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’yla görüştü. Ardında da devletimizi yöneten ittifakın ortağı partinin Genel Başkanı’yla bir araya geldi. Yani devlet, ‘terörist’ diye görevden aldığı bir belediye başkanını, devlet protokolü kapsamında kabul etti. Demek ki Ahmet Türk muteberdir. Bize göre de öyle zaten. Ama yani bakıyorsunuz; daha dün, 1 ay, 1,5 ay önce, koca harflerle ‘terörist’ diye yazıyorsun Bakanlığın sitesine. Hala da orada duruyor. Kendisinin yerine kayyum atanmış Mardin’de, Mardin’i yönetiyor. Peki muteber biriyse, neden ‘terörist’ diyerek kayyum atadınız. Terör bağı varsa, neden devlet protokolü olarak karşılıyorsunuz? İşte tam da dün yaşanan bu garabet, aynen Esenyurt’ta yaşanan garabet gibi. Dün yaşanan bu devleti düşürdükleri durum, devletimizi düşürdükleri durum, tam da Ahmet Özer Hocamızın yaşadığı garabetle aynı garabettir.
“Ahmet Özer Başkanımız, düne kadar devletimizin muteber insanı ama Esenyurt’ta seçimi kazandı diye, çat görevden al”
Yani Ahmet Özer Başkanımız, düne kadar devletimizin muteber insanı ama Esenyurt’ta seçimi kazandı diye, çat görevden al. Ahmet Türk’ü görevden al, kayyum ata; bugün başka bir mevzu var, en üst seviyede karşıla. Bizim devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti; dün başka, bugün başka yarın başka olmaz, olmadı, olmayacak. Bu doğru değil. Dolayısıyla, nasıl ki ‘Ahmet Türk de görevine dönmeli’ diyoruz, Ahmet Özer Hocamız da derhal görevine dönmelidir. Yani muteber bir insana bu kadar zulüm yapmak, bu kadar sıkıntı çektirmek, -girmeyeceğim oralara- sabahın 6’sında evini basar gibi gitmek, ailesini huzursuz etmek… Hala iddianamesi yok ortada. Hala iddianame yazılmadı. Allah, bunlara akıl versin. Allah, bunlara vicdan versin. Dua ediyorum şu anda. Ne yapayım? Bir kul olarak dua ediyorum yani. Tabii ki mücadelemi veriyorum ve vazgeçmeyeceğim. Hem Esenyurtlular hem İstanbullular hem de tüm milletimiz, bütün bu olanların farkındadır. Ben eminim ki, o gün geldiğinde, bu hukuksuz uygulamaların, bu yalpalamaların faturasını, milletimiz tekrar bu hükümete kesecek. Hiçbir kötülük karşılıksız kalmayacak.
“Bir de gerile gerile fotoğraf veriyor; sanki millet ona yetki vermiş gibi”
Esenyurt’a kayyum atayan akıl, aynı zamanda öyle planlı iş yürütüyorlar ki… Aynı gün; bakın gözaltına alınan hocamız, daha henüz tutuklanmamış… Normal hukuk devletinde, hukukun kararı tahmin edilmez. Böyle bir şey olmaz. Devlet, böyle bir şey yapmaz, yapamaz. O zaman, adalete olan inancı yok edersiniz. Daha henüz soruşturması başlamamış, orada henüz savcı ifadesini almamış, mahkemeye daha sevk edilmemişken, buraya atanacak kayyum haberini, iktidara en yakın, hatta kapı komşusu gazetenin manşetlerinden sosyal medyaya düşürüyorlar. ‘Yok, öyle değil, kem küm…’ En yetkili ağızlar konuşamıyor falan filan. Aynen yazdığı gibi oluyor! Önce vali yardımcısı oluyor Beyoğlu Kaymakamı, sonra oradan Esenyurt’u kayyum atamasıyla yöneten bir kişiye dönüşüyor. Tabii tam onlara göre bir kayyum atandı! Esenyurtluların tüm demokratik tercihleri, kayyum tarafından yok sayılmıştır. Belediye Başkanı gibi, meclis de çalışamaz hale getirilmiştir. Kerameti kendinden menkul birkaç kişilik encümenle, Türkiye’nin en kalabalık, yani 1 milyonu aşkın Esenyurtlu meclis üyelerine yetki vermiş, ‘Benimle ilgili kararları sen alacaksın’ demiş. Gelmiş buraya bir avuç insan, birkaç tane kim olduğu belli olmayan insan, bir tane de kayyum, Esenyurtlular adına karar alacak. Bir de gerile gerile fotoğraf verecek. Sanki millet ona yetki vermiş gibi reklam yapacak. En kalabalık, sorunları en grift ilçesinde kendi kafasına göre iş çevirecek.
“Bu kayyum arkadaş, sadece bunu da yapmıyor…”
Bu kayyum arkadaş, sadece bunu da yapmıyor. Göreve geldiğinden beri; 5 başkan yardımcısı, 18 müdür ataması yapmış. Belediyenin 4 müdürlüğünü de kapatmış bu arada. Her şeyi biliyor ya. Yani burayı altı yıldır yöneten, milletle beraber yöneten, milletin de ödüllendirdiği, yüzde 50 oy verdiği partinin insanlarını yok sayabiliyor ya, 4 tane de müdürlük kapatıyor. Görevden aldığı devlet memurlarını, mesleki uzmanlıklarından uzak yerlere sürüyor. Kayyuma bakar mısın? Kayyuma göre şimdi herkes kötü, herkes terörist! Kayyum! Kayyum aklı bu! Ama bir taraf, onun için muteber. Neresi? ‘AK Parti’ yazıyorsa geçmişinde, AK Parti’de görev yapmış ise, kayyum için muteber! AK Parti belediyelerinin partizan memurlarını Esenyurt’a çağırıyor, onları istihdam ediyor hem belediye başkan yardımcısı yapıyor hem müdür yapıyor. Ne kadar tesadüf. Bakın; saat 6’da bir Belediye Başkanı, evinden tutuklanarak götürülüyor. Ve usulsüzce yapılıyor, acımasızca yapılıyor. Daha kararı verilmeden, yerine atanacak kayyum belirleniyor. O kayyum her şey hesaplı ya, yani ne tesadüf ki, etiketinde ya da geçmişinde AK Partili belediyede çalışmamış bir kişi yok atama yaptığı.
“Nerede Demokrasi?”
Yani bu ne biliyor musunuz? ‘Ey millet, sen bana oy vermedin ama ben seni yok sayıyorum. Senin namusun olan oyunu yok sayıyorum. Senin seçtiğin insana zulüm çektiriyorum. Ona zalimlik yapıyorum. Onun yerine de birini atıyorum. O da benim partimin üyelerini yönetime atıyor’ Nokta. Nerede demokrasi? Kayyum şimdi sözde devlet adamıydı, kaymakamdı. Ama atama kafası gösteriyor ki, net olarak, aleni olarak bir partinin temsilcisidir kardeşim. Bu kadar net. Yalan yanlış bilgilerle, bir de Ahmet Özer’in 7 aylık belediye başkanlığı dönemiyle ilgili üretilen haberleri de dikkatle takip ediyor! Açıkçası, bu geçmişe dair hususlar üzerinden siyaset yapma anlayışını, kayyum da olsa ıskalamıyorlar. Tabii biz, ne yapılırsa yapılsın, bunları takip ediyoruz. Ve bunlarla ilgili, yapılan her hususla alakalı hem siyasi partimizin yetkilileri hem kurumsal olarak biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, demokrasiyi takip eden, hukuku takip eden, yapılan eksikliklere ve yanlışlara karşı dik duran bir anlayışla, görevimizi eksiksiz yerine getiriyoruz.
“Net olarak Esenyurt’ta kirli bir oyun oynanmaktadır”
Net olarak Esenyurt’ta kirli bir oyun oynanmaktadır. Ne yazık ki, bazen başka makamlar da bu işe alet oluyor. Kentimizin en üst makamı olan Valimiz de bu kampanyaya, zaman zaman gelerek katılmaktalar. Bunun da reklamını yapmaktan hiç geri durmamaktalar. Bakın söyleyeyim. Bu tür usulsüz, demokrasiye aykırı, hukuka uygun olmayan süreçler… Varsayalım ki, bir yerde kayyum… Yahu yine kayyum, kayyum gibi davranacak yani. Bunlar, sanki seçilmiş gibi. Ama bir tek şeyi yapamıyorlar, milletin yanına çıkamıyorlar. Pazarda gelip dolaşamıyorlar. Çünkü itibarları olmaz. Yine geçtiğimiz günlerde, kayyumla beraber, Esenyurt muhtarlarıyla yapılan o toplantının yanlış olduğunu düşünüyorum. Muhtarlar, halkın özgün oyuyla… Kendisi talip olmuştur ve seçilmiştir. O makama gelmiştir. Atamayla değil. Ama orada öyle sözler kullanıyorlar ki; efendim Vali Esenyurt’a yükleniyormuş, yeni bir ilçe inşa ediliyormuş! Bak, bak, bak. Yeni bir ilçe inşa ediliyormuş. Al işte, 15 yıl yaptığınız bu şehir suçları, hemen arkamızda. Bakın biz, işte bu vadiyi, bu dereyi kendine getirerek, işte yeşil kulvarlar oluşturmaya çalışıyoruz. Bunu görün; 15 yılın inşası. Dünyanın ve Türkiye’nin tam bir imar faciası, Esenyurt’ta, bu AK Parti döneminin bu insanlara zulmüdür yani. Başka bir şey değildir.
Gazeteci Bayer’in “kayyum” yazısına tepki: “Yeni bir inşa ediliyormuş, bunun da mimarı kayyumla vali! bak sen yahu!”
İşte yaptığı, şurada bir blokta 600-700 daire var. Ben şahidim. Geçmiş dönem buradan Beylikdüzü’ne atanan bir kamu görevlisi, ‘Israrla talep ettim’ dedi. Yani şuradan karşıya; 2 kilometre, 3 kilometre… ‘Beni biraz Esenyurt’tan Beylikdüzü’ne yollayın da biraz tatil yapayım!’ Bunu deme durumuna düşürülmüştür. Niye? Bu sefil şehircilik anlayışı. O sefaletin içinde olan bir kısım kamu görevlisine de o dönemin AK Partililerine de şimdiki belediyede görev verildiğini duyuyorum. O bakımdan, yeni bir inşa ediliyormuş, bunun da mimarı kayyumla Vali! Bak sen yahu! Yani bu mesajı kime veriyorsunuz? Gazetecilik, önemli meslek. Tabii birçok gazetenin ismi kirlendi artık ama özellikle buradan, o olayı kocaman köşesine taşıyan, sözüm ona yılların gazetecisi Yalçın Bayer’i de açıkçası buradan esefle kınıyorum. Yani orada bir haberi, sanki güzel bir habermiş gibi, bir PR çalışması gibi yazarak, çizerek nakletmesi de acı bir durumdur. En azından PR ekibinin kaleminden çıkmış gibi hazırlanan o köşe yazısının altında, en azından birkaç yerinde ‘belediye başkanı’ diye değil de ‘kayyum’ diye buradaki kişi yazsaydı; onu bile yazmamış. Ben, bunun kendisine hiç yakışmadığını düşünüyorum. Bu yazı, onu hep takip edecek. Onun için umarım gazeteciler, bu süreçleri yazarken, çizerken, insanların hakkını ve hukukunu yemeden, hakkı ve hukuku koruyarak, gerçekleri çarpıtmadan haberleri yaparlar.
“Buranın en büyük yatırımlarını İBB yapıyor”
Burada yapılan en büyük yatırımlar, birilerinin yazdığı gibi, öyle vali tarafından falan yapılmaz. Buranın en büyük yatırımlarını, az önce söylediğim gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapıyor. İşte sadece şu gördüğünüz hattaki masrafın, 10 milyara yakın olduğunu az önce söyledim. Elimizi hiç Esenyurt’tan çekmedik, çekmeyeceğiz. Ahmet Hoca döneminde başlatılan birçok iş vardı. Onları takip edeceğiz İBB olarak. Yine özellikle önceki dönemde de meclis çoğunluğumuz olmadığı için, bir kısım atamadığımız adımlardan biri olan imar planlarıyla ilgili süreç, Ahmet Hocamızın da çalışmalarıyla tamamlanmıştı. 1/1000 ölçekli bir imar planıydı. Esenyurt’un Kıraç bölgesinde, 7 mahalleyi ilgilendiren bir imar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bu gelecek ve bölgede yaşayan 150 bin vatandaşımızın yapılarını depreme karşı güçlendirmek adına, önemli bir hak kazandıracak olan bir plan. Tabii bu plan, hocamızla birlikte, onun çabalarıyla Meclis’te geçirilmişti. Ama biz, Büyükşehir Belediyesi’nde süreci yönetirken, yine şöyle bir şey yaptık. Burada kayyum meclisi yok sayıyor. Toplantıya çağırmıyor. Utanılacak bir şey yahu bu utanılacak bir şey. Mesela bunun kararını kim veriyor? Meclisi koyma.
“Meclis üyelerini davet ediyoruz, ama ak partili meclis üyeleri gelmiyor”
Hani bizde bir de şöyle bir şey var. Kraldan fazla kralcılık var ya. Hemen, ‘Sayın Cumhurbaşkanı!’ Ben de diyorum ki; Cumhurbaşkanı’na gidene kadar kayyum var, Vali var, içişleri Bakanı var. Yani siz bir yanlışı düzeltin. Yok. Korkuyorlar ve bir kişiye tabiler. Ona bakıyorlar böyle. Bir şey der mi acaba? Kuralı uygulamak diye bir niyetleri yok. Dolayısıyla biz ne yaptık? Esenyurt Meclisi’ni davet ettik. Esenyurt Meclisi’nden ne yazık ki AK Parti grubu gelmedi. Gelen meclis üyelerine biz, burada geçen planları nasıl İBB Meclisi’ne taşıyacağımızı ve geçireceğimizi anlattık. Ben bunu da anlamıyorum yani. AK Partili belediyenin meclis üyeleri niçin gelmez? Yahu kendi seçildiklerine bile saygı duymuyorlar. Yani ben seçilmişim, ne yapıyor İBB, seni çağırıyor, diyor ki, ‘Gel sana bilgi vereceğim. Beni kayyum ilgilendirmiyor. Ama beni sen ilgilendiriyorsun’ diyorum. Meclis üyelerini davet ediyoruz, ama AK Partili meclis üyeleri gelmiyor.
“Esenyurt’un ihya edilmesi için her zaman burada olacağız”
O bakımdan Esenyurt’u iyileştirmek adına, burada yaşayan bir insan olarak, buradaki geçmişteki 15 yıllık katliamı gören bir insan olarak, buradaki insanlarımızın mağduriyetini gören, yeşil alan eksikliğini bilen, okullarda birbirinin üstünde çocukların okuduğunu bilen biri olarak; gözümü, kulağımı, elimi buradan çekmeyeceğim. Görevim ne olursa olsun. Ama bugün ama yarın Esenyurt’un ihya edilmesi için, her zaman burada olacağız ve Esenyurt’a olan ilgimizin aynı hızda devam edeceğini ifade etmek isterim. Üstelik neye rağmen devam edeceğiz? Açıkçası iktidarın ve ne yazık ki birçok kurumun 6 yıldır bitmek bilmeyen engellemelerine rağmen. Beylikdüzü-Sefaköy-TÜYAP metrosu bunlardan birisi. Yatırım planına alınmasını bekliyoruz. 2022’den beri bekliyoruz. 3 yıldır bekliyoruz. Çoktan başlardık biz bu projeye üç yıldır. Finans kaynağını bulduğumuz bir iş. Yani bu bölgeyi, bu kadar nüfusun yığıldığı bir ilçeyi raylı sistemlerden başka bir şey kurtaramaz. Aynı zamanda bu bekletilen imzayı atmalarını bekliyoruz. Altıncı müracaatı yaptık çünkü. Onayını bir an önce versinler. Yine aynı zamanda şunu söyleyeyim: Mahmutbey-Esenyurt hattımızı imalatı devam ediyor. Özellikle Esenyurt’tan Saadetdere’ye olan bölümün de onaylanmasıyla beraber, o bölüme de ayrıca başlamak istiyoruz. Çünkü bizim niyetimiz hem Mahmutbey’e gelen Başakşehir- Bahçeşehir üzerinden gelen metro hattın Esenyurt Meydanı’na gelecek.
“Ne oldu 31 Mart’ta? 39 ilçenin 26’sını, bizim siyaset anlayışımıza emanet etti halk”
Diğer taraftan Beylikdüzü metrosuyla onu birleştiriyoruz. Hem güney ekseninde hem kuzey ekseninde İstanbul’a raylı sistemlerle bağlanan bir Esenyurt’u, en fazla 4-5 yıl içinde buraya hediye etmek istiyorum şu çocuklar büyümeden. Bu çocuklar liseye geldiğinde, İstanbul’un her köşesine gitsin. Maç da izlesinler, spor da yapsınlar. Yüzmeye de gitsinler. Takımların maçlarını izlemeye gitsinler. Öyle değil mi çocuklar? İmza atarlarsa hemen başlayacak. O bakımdan bizim arzumuz budur. Ha imza atmazlarsa ne olur, söyleyeyim. 5 defadır imza atmadılar. Altıncı başvurumuzu yaptık. Ne oldu 31 Mart’ta? 39 ilçenin 26’sını, bizim siyaset anlayışımıza emanet etti halk. Böyle devam ederlerse, 39’da sıfır çekecekler. Bak; 39’da sıfır. Onun için bunları hala anlayamadım ben. Ben hep dedim ki bunlara, anlattım yıllardır, ‘Bizi engelleyerek seçim kazanamazsınız. Hizmet ederek seçim kazanırsınız.’ Hizmeti engelleyerek seçim kazanılamaz. Anlatamadık.
“Boşuna ‘yönetecek belediyeniz kalmayacak’ demiyorum”
Onun için ben, boşuna ‘Yönetecek belediyeniz kalmayacak’ demiyorum. Bu şekilde, aynı akılla devam ederseniz, bu kötü aklı değiştirmezseniz, gidişatı görmek zor değil. Bu bölge için yoğun çalışmalarımız sürecek. İnşallah dediğim o metro planlamalarıyla beraber, Esenyurt’un makus talihini hep beraber yeneceğiz. Ama esas olarak, bu aşamadan sonra en büyük kazanımı Esenyurt’un, demokrasiyle ilgili kazanımı olacaktır. O da hiçbir zaman asla geri durmayacağımız mücadelemizle, Prof. Dr. Ahmet Özer’in özgürlüğünü kazanmak ve bir an önce görevinin başına gelmesini sağlamak. Umarım bu yanlıştan da dönerler.
Bu yılın ilk günlerindeyiz. Dün Regaip Kandili’ydi. Milletçe dua ediyoruz. İyilikler için dua ediyoruz. Adalet için dua ediyoruz. Ben diyorum ki; ‘Allah’ım, benim evlatlarımın hakkını kimseye yedirme.’ Ama ne diyorum biliyor musunuz? ‘Allah’ım, bu milletin bütün evlatlarının hakkını kimseye yedirme.’ Hiçbir insanımızın hakkını, hukukunu çiğneyecek bir ortam, bu ülkede olmazsın. Herkesin hakkı, hukuku korunsun. İşte adalet, hava ve su gibi. İnsanın yaşam kaynağı. Ben de tam da o gözle bakarak diyorum ki; bir an önce bütün hukuksuzluklar sona ersin ve bulunduğumuz Esenyurt’ta, milletimizin iki oyundan birini alan Ahmet Özer Başkanımız da görevinin başına dönsün”
Gazetecilerin sorularını yanıtladı: “Millet sizi bir daha gelmemek üzere Türkiye’nin gündeminden düşürecek”
İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun verdiği yanıtlar şöyle:
En son Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, bir açıklama yapmıştı belediyelerin SGK prim borçlarıyla ilgili. Kaynağından kesileceğini açıklamıştı bunların. Acaba İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne merkezden gelen bir payda bu kapsamlı bir kesinti oldu mu bu ay?
“Bizim daha önceki aylarda kesinti olmuştu. Bu ay kesinti yoktu. 1 milyar 700 milyon civarında bir kesinti yapılmıştı bizden. Ama takip ettiğim kadarıyla, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden külfetli bir kesinti yapıldı. Daha önce de söyledim. Yani bir kişi ‘silkele’ diyor! Vallahi acınacak bir durum. Devletin koca Cumhurbaşkanı, mikrofondan diyor ki ‘Silkele bu belediyeleri Sayın Bakan.’ O da ‘aman’ diyor, ‘hemen bir koşarak gideyim, bir silkeleyeyim.’ Nasıl? ‘Kaynağından keseceğiz.’ Bravo. Yani kimin kaynağı? Milletin kaynağı. Kimin belediyesi? Milletin belediyesi. Ayıp. Yani insan boyundan posundan utanır yahu. Böyle bir şey olur mu? Böyle bir akıl dışı tutum olabilir mi? Çağırsana Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni. Davet et Mansur Yavaş’ı. De ki bölge müdürüne, ‘Git, Mansur Bey’le konuşun. Şu işi bir plana bağlayın.’ Böyle bir akılsızlık olabilir mi? Bu millet, sizi silim silim silkeleyecek yani. Öyle bakmayın, yani ‘Efendim öyle olaylar var, böyle olaylar var, şöyle böyle..’ Hayır kardeşim, millet sizi öyle bir silkeleyecek ki, millet sizi bir daha gelmemek üzere, bu aklı, bu bir avuç insanın iktidarını, bir daha gelmemek üzere Türkiye’nin gündeminden düşürecek. Nokta.”
“50 Milyonun üzerinde insanımız, şu anda açlık sınırının altında”
Kesintilerden söz ederken, bir yandan da belediyelerin, özellikle emekliye, dar gelirliye, sosyal yardımları da devam ediyor. Özellikle konuşuluyor bunlar emekliler tarafından. Bugün enflasyon açıklandı. Emeklerin alacağı zam oranı belli oldu. Bundan sonraki süreçte, bir yandan SGK borçlarıyla ilgili kesintiler devam ederken, diğer taraftan bu sosyal yardımlar, destekler nasıl ilerleyecek?
“Biraz önce buraya pazardan geldim ve pazarda vatandaşımızı dinledim. Herkes alışveriş yapamamaktan ve etiketlerin yüksekliğinden bahsediyor ne yazık ki. Ve gerçekten insanlarımızın canı çok sıkkın. Ekonomi, insanlarımızı perişan eder durumda. Yani insanların cebindeki 200 lira, en büyük paramız pula dönmüş durumda. Yani şöyle düşünün: 200 liranın çıktığı günden bugüne baktığınızda, artık kaçta birine düştü değeri, insan düşünmek bile istemiyor. Utanç duyuyoruz yani. Bizi bu kadar fakirleştiren anlayış, akılsız anlayıştır, akıl dışı ekonomi yönetimidir. Bakın ne yaparlarsa yapsınlar, enflasyonu düşüremiyorlar. Yani araba öyle bir durumda ki, gaza basmış, gaz takılmış, artık durduramıyorlar yani. Öyle bir durumda. Güven sağlamak için de hiçbir çabaları yok. Yani güven nasıl sağlanır? Ama ulusal ama uluslararası. Önce adaletle sağlanır. Özgürlüklerle sağlanır. Sen adaleti yok sayıyorsun, özgürlük diye bir şey bırakmıyorsun, ‘Ben ne dersem, o olur’ diyorsun. Ekonomiye de zaten ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ diyorsun. İşte yandık! Bakın; 50 milyonun üzerindeki insanımız, artık dar gelirli. Ülkedeki emeklileri sayalım, ülkedeki asgari ücretleri sayalım ve işsizleri yan yana koyalım; 26 milyona yakın insan. 26 milyon insanı, sadece ikiyle çarpın, 50 milyonun üzerinde insanımız, şu anda açlık sınırının altında bir hanede.
“Öyle ‘etiketler düşecek’ demeyle olmuyor”
“Yani İBB’nin aynı döneminden, 2023’le 2024 arasında iki kat daha fazla sosyal yardım talebi var. 7-8 kat daha fazla bir sosyal yardım veriyoruz insanlarımıza ve yetemiyoruz. Ama esas mesele, ekonomiyi sefil eden, çok kötü yöneten bugünün iktidarın ekonomi anlayışıdır. Açıkçası bundan tek kurtuluş var. Az önce de söyledim pazarda. Öyle ‘etiketler düşecek’ demeyle olmuyor. Önce bu iktidar düşecek, ondan sonra etiketler düşecek, ondan sonra da enflasyon düşecek. Göreceksiniz. Bu aşamadan sonra da İBB’nin sosyal yardımları devam edecek. Elimizden geldiği kadar milletimizin yanında olacağız. Kreş açmaya devam edeceğiz. Öğrencilerimize burs vermeye devam edeceğiz. 1,5 milyar lira burs veriyoruz öğrencilerimize. Sıfırdı. Bir kişiye bile verilmiyordu. Şimdi 100 bin üzerinde öğrencimize burs veriyoruz. Bunları niye veriyoruz? İnsanlarımızın ihtiyacı var. Emeklimize pazar desteği veriyoruz. Kent Lokantası açıyoruz. 5 milyonun üzerinde insan faydalandı kent lokantasından. Bakın; ulaşımı sübvanse ediyoruz. Ulaşımın sübvansiyonu, 2019’dan önce maliyetinin yüzde 30’uydu. Şu anda biz, maliyetinin yüzde 70’ini sübvanse ediyoruz. Yani bütün otobüsler, metrobüsü, şusu, busu, metrosu… Bütün ulaşımın 100 lirasının 70 lirasını bütçemizden ödüyoruz, ki milletimiz ulaşımı kullansın. Çünkü o oranda zam yapamadık. Artan maliyetler kadar zam yapamadık. Nasıl yapacaksın millete zam? Yaptığımız bile insanlarımıza ağır geliyor. Dolayısıyla bütün bu sorunlardan ötürü, dolaylı ya da direkt, sosyal yardım sunmak zorundayız. Yoksa millet, gerçekten perişan.”
Çocukların “Boş alanlara halı saha” taleplerine yanıt: “Adamlar ne yapsın? Esenyurt’ta boş arsa bırakmamış, gözlerini boş arsaya dikiyor”
İmamoğlu, yanında duran ve açıklamasını dinleyen Esenyurtlu çocukların, oturdukları mahallelerdeki boş alanlara halı saha istemesi üzerine, “Adamlar ne yapsın? Esenyurt’ta boş arsa bırakmamış, gözlerini boş arsaya dikiyor. Ne istiyor? Ya yeşil alan olsun diyor, ya top sahası olsun diyor, ya kreş olsun diyor, okul olsun diyor. Bakar mısın boş arsaları ne yaptılar? 30 kat, 40 kat, 50 kat… Bak; ben, bu sektörün temsilcisiyim. Sevgili muhtarlarımız, şu gördüğünüz travma, dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu belayı bu şehrin başına getiren akıl da şu anda aynı yönetici aklı, kayyumla beraber belediyede çalışıyor. Bir an önce gitmeleri lazım, bir an önce. Bir an önce milletin sandıkta seçtiği kişinin görevinin başına gelmesi lazım” dedi.