Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil, bu akşam Sözcü TV’de gazeteci Serap Belovacıklı’nın konuğu oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “fahiş fiyatlara karşı boykot” çağrısına tepki gösteren Kadıgil, “Tüketici Derneği başkanı mısın sen? Sen boykot çağrısı yapamazsın! Sen bu pahalılığın asli sebebisin!” şeklinde konuştu.
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, bu akşam Sözcü TV’de “Sera Belovacıklı ile Haber Saati” programının konuğu oldu. Belovacıklı’nın sorularını yanıtlayan Kadıgil, ekonomi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Herhalde sarayda beyaz çay içip ejder meyvesi yerken yokluğun seviyesini anlamak çok mümkün olmuyor. Bir kalıp peynir, bir kilo mandalina alamamanın ne demek olduğunu bilmiyorlar” sözleriyle asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılan zamma tepki gösteren Kadıgil, “fahiş fiyatlara karşı boykot” çağrısı yapan Erdoğan’a da “Sen bu pahalılığın asli sebebisin” diye seslendi.
‘GEÇEN YILI ‘EMEKLİ YILI’ İLAN ETMİŞLERDİ, EMEKLİLERİN HAYATINI KARARTTILAR; BU YIL ‘AİLE YILI’ OLACAKMIŞ’
Sera Kadıgil’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Ancak tavsiye veriyor zaten, başka hiçbir şey yaptığı yok. Fakirden alıyor, zengine veriyor; sonra dönüyor fakire tavsiye veriyor. Gerçekten 22 yıllık Saray Rejiminin özeti desem yeri. Malumunuz bu yeni icatları, geçen seneyi ‘Emekli Yılı’ ilan etmişlerdi. Emeklilerin hayatını kararttılar. Eti falan geçiyorum, insanları bir kalıp peynire, bir tane mandalinaya muhtaç bıraktılar 30 yıl şerefiyle bu ülkeye hizmet eden insanları. Bu sene ihaleyi büyütmüşler, geçen yıl babaanneleri, dedeleri haşat etmiş olmaları yetmemiş olacak Saray Rejimine, ‘Bütün aileye el atalım’ dediler ve dün müjdeyi verdiler. ‘Aile Yılı’ olacakmış 2025 senesi. Aklımızla alay ediyorlar. Buna çok takılmış durumda çünkü bir gerçek var. Evet, Türkiye’de doğum hızları büyük bir süratle azalıyor. İnsanlar Erdoğan’ın istediği sayının yanına bile yaklaşamıyor, çocuk yapma hususunda. Zira insanlar zaten evlenemiyor, zaten genç insanlar bu ülkede kalmıyor ya da kalmak istemiyor. ‘Aile, aileyi koruyacağız’ diye diye o ailedeki kadının, erkeğin, anneannenin, dedenin, çocuğun, gencin, bebeğin, hayvanın, herkesin hayatını karartmayı başarmış durumdalar.
‘EN AZ 3 ÇOCUKLU AİLENİN YOKSULLUK SINIRI 86 BİN LİRA, KİM KAZANIYOR BÖYLE BİR PARA?’
Onların aile kavramında mesela siz, ben çok makbul kimseler değiliz. Çünkü bizim en kutsal görevimiz annelik, keşke çalışmasak. Yani şöyle bir ideal aileleri var: Baba çalışıyor, bir maaşla eve geliyor, 2 de değil 3 çocuk var o evde. O 3 çocuklu 5 kişilik nüfusa yetecek kadar maaşı var. Anne evde çok mutlu, ev işlerini yapıyor, çocuklarına bakıyor, okuldan gelen çocukları kurabiyelerle karşılıyor ve sonsuza dek mutlu yaşıyorlar. Bunların bize ‘satmaya çalıştığı’ aile anlayışı bu. Bir de gerçekte olan bir şey var. Her şeyden önce şu oluyor: Kadını ekonomik olarak bu hayattan tamamen çıkartıp aile adı altında evin içine, dört duvarın arasına hapsedip bir erkeğin eline bakar hale getirdiğinizde, işte o ülkede şüpheli ölümlerle birlikte bir senede 600 kadın tam bu sebeple katlediliyor. O katledilen kadınların yüzde 60’a yakını da aile dediğiniz o evlerin içinde, yüzde 83’ü kocası, eski kocası, babası, oğlu, kardeşi tarafından öldürülüyor. Bu birinci kısmı, ama hadi bunların şirinler köyüne dönelim.
Diyelim ki böyle müthiş, böyle çocuk kitabı tadında bir aileyi kurdular. Gelelim Türkiye şartlarına, ya hakikaten bizimle dalga geçiyorlar. Daha yeni bu ayın başında bu ülkede enflasyon yüzde 80’leri aşmışken, TÜİK bile yüzde 44 demişken asgari ücretli yüzde 30 zam yaptılar, değil mi? Açlık sınırı bugün itibariyle bu ülkede 21 bin lira, çalışanların yüzde 50’sinin kazandığı asgari ücret bu ülkede 22 bin lira şu anda ve bu açlık sınırı sadece yemek parası, bunun bir de yoksulluk sınırı var. 69 bin lira 4 kişilik aile için hesaplarsam, 5 kişilik aile için hesaplıyorum, Tayyip Bey’in istediği gibi olsun. Ne kadar? 86 bin TL. Kim kazanıyor böyle bir para? Hiç kimse kazanmıyor böyle bir para. 3-4 tane asgari ücret ediyor. Ve 3 çocuk yapacakmışız. Hadi bir bebeğim olsun, bir ilkokulda çocuğum olsun, bir lisede çocuğum olsun, karı-koca ikimiz de çalışıyor olalım, çocuğu bırakacak bir kreş yok, bir emekli maaşıyla geçinmeye çalışan babaanneye veriyor olalım o çocuğu da yani…
‘5 MİLYON HANE ŞU ANDA SOSYAL YARDIMLARLA AYAKTA DURUYOR, UTANMADAN AKIL VERİYORLAR!’
Bütün izleyicilerimizden rica edeceğim burada, MEB’in sitesine girsinler, ilkokul çağındaki çocukların dengeli beslenmesi için yayınladıkları bir liste var ve bunun hesabı eylül ayında 6 bin 500 lira, bugüne geldiğimizde 8 bin lira. Yani bir tek ilkokul çağında çocuğu hakkıyla beslemek isteseniz bunun ederi şu an en düşükte 8 bin lira. Ve çıkmış ne diyor? ‘3 çocuk yapın’. Üçüncü çocuğu da liseye veriyorsun. Ne yapıyor? O da zaten 3 kuruşa MESEM’lerde köle oluyor. Asgari ücretin 1/3’ü de öyle haneye giriyor. Günde 10 saat, haftada 6 gün çocukları çalıştırıyorlar MESEM adı altında. Daha acı bir şey söyleyeceğim size. Lise çağında çocuklar bunlar, beni görünce ne diyorlar bazıları biliyor musunuz? ‘Abla MESEM’le uğraşma’. ‘Niye ablacığım’ diyorum, ‘Başka yerde biz ne yapacağız, ne içeceğiz, ne yiyeceğiz’ diyorlar. 15 yaşında ya bu çocuklar, ne yiyeceğinin ne içeceğinin derdine düşmüş. Okuldan çoktan geçmiş, MESEM’de asgari ücretin 3’te birine haftada 6 gün çalışıyor. Böyle bir ülke yarattılar. ‘Aile, aile, aile’ diyorlar ya, bu ülkede 5 milyon hane şu anda sosyal yardımlarla ayakta duruyor. Siz bakabiliyor musunuz mevcut aileye? Hiç utanmadan çıkıp bir de akıl veriyorsunuz!
ERDOĞAN’A ‘BOYKOT’ TEPKİSİ: ‘SEN BU PAHALILIĞIN ASLİ SEBEBİSİN!
Bugün şoka girdim ben gerçekten, bir çağrı yapmış, boykot çağrısı yapmış. Erdoğan çıkmış, pahalılık karşısında tüketimden doğan gücümüzü kullanma çağrısı yapmış. Ben buradan sizin aracılığınızla ileteyim, kendisine bir çağrı yapayım: Elimizdeki en etkili silah devlet, keşke devletten doğan gücü kullanacak bir yönetici olsa! Tüketici Derneği başkanı mısın sen? Emekliler Sendikası sözcüsü müsün sen? Boykot çağrısı yapamazsın sen. Bu pahalılığın asli sebebisin sen! Ailelerin mahvolmasının, kadınların öldürülmesinin, çocukların okulsuzlaştırmasının… Ya bu ülkede 4 milyon genç kardeşim ne okula gidebiliyor ne çalışabiliyor, ev genci diye bir şey çıktı. Ev genci 4 milyon pırıl pırıl çocuk… 600 binden fazla çocuk okula gidemiyor, okula gidenler yemek yemiyor, bu çıkmış bize ‘Aile Yılı’ ilan ediyormuş. Sen işini yap, fakirden alıp zengine vermeyi bırak! Ortalık bir düzelsin, insanlar ailesini de kurar, hiç merak etme çocuğunu da yetiştirir. Sen yeter ki elleme, rızkını elleme insanların artık! Bu açıklamaları arada Sayın Erdoğan’ın bence son derece tutarlı ve mantıklı, çünkü malumunuz olduğu üzere her siyasetçi temsil ettiği kesimin sevinçleriyle sevinir, o temsil ettiği kesimin acısıyla acılanır. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ülkede patronların biricik temsilcisi olduğunu biz hepimiz biliyoruz. Patronların çok mutlu olduğu bir asgari ücret zammı eminim ki kendisini çok mutlu etmiştir ve eminim ki o birileri, emeğiyle, alın teriyle çalışan birileri çatlatmıştır.
‘SARAYDA EJDER MEYVESİ YİYOR, BİR KİLO MANDALİNA ALAMAMAK NE DEMEK BİLMİYOR’
Emeklilere şu anda ‘Açlıktan öl, artık sana hiçbir ihtiyacım kalmadı. Bu zamana kadarki emeklilerin için bile teşekkür etmiyorum’ deniyor. Artık yurttaş değeri zaten hiçbirimizin yok, dedim ya hepimiz sermayeye peşkeş çekilmeyi bekleyen birer pil gibiyiz yani. Pili dolanları da artık ufak ufak hayatımızdan ayıklamak istiyor. Çünkü yaklaşımı bu yurttaşına. Yani 30 sene şerefiyle alın teriyle bu ülkeye hizmet etmiş, çocuklar yetiştirmiş, doktorluk yapmış, yerleri süpürmüş, bazıları gibi sarayda oturmamış ya da sadece bir yerlerden ahkam kesmemiş, bilfiil çalışmış insanlar şu anda yemek yiyemez durumdalar. Kreş açmadıkları gibi huzurevi de asla açmıyorlar, engelli bakım evi zaten açmıyorlar. Herhalde sarayda beyaz çay içip ejder meyvesi yerken yokluğun seviyesini anlamak çok mümkün olmuyor da gerçekten bir kalıp peynir, bir kilo mandalina alamamanın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Hakikaten bilmiyorlar. Kilosu 80 lira bu ülkede o mandalinanın ve emekli bu yüzden huzurevine gitmek istiyor. Bence zaten hiçbir zaman halkla bağ yoktu ama Erdoğan rejiminin bir kerameti var, gerçek sorunları işaret edip ona son derece sahte çözümler sunarak halkı kandırmayı kendine şiar edinmiş durumda. O yüzden aslında halktan hep kopuktu. Yani hiçbir zaman iddia ettiği gibi bu ülkede ezilen, ötekileştirilen, yoksul bırakılanların sesi olmadı, ama öyleymiş gibi yaparak iktidara geldi. Geldikten sonra da asli görevini yerine getirmeye devam ediyor. Yani vergilere yüzde 44 zam yapılırken, asgari ücret için işverene verilen devlet teşvikine yüzde 40 zam yapılırken asgari ücretteki zam oranının yüzde 30 tutulması ya da enflasyon yüzde 84’lere dayanmışken zaten kuş kadar maaş verdiğin emekliye yüzde 11 zam vermek demek, ‘Sen artık öl’ demek.”