Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik şafak operasyonunu protesto etmek için düzenlenen “Halk Buluşması”nda konuşan İBB başkanı Ekrem İmamoğlu, “Tuz kokmuştur, suç yürümüştür. Buradan 86 milyona sesleniyorum. Eğer, ‘Ben demokrasi ve hukuk istiyorum’ diyorsanız, ‘Adalet talep ediyorum’ diyorsanız, hepimiz için bir dönüm noktasındayız. Zaman, siyaseti yargı eliyle düzenlemeye, millet iradesini baskı altına almaya, yargı tacizine, insanları tabi tutmaya cüret edenlere karşı, hep birlikte sesimizi yükseltme zamanıdır.” dedi. İmamoğlu, “Sanmasınlar ki, sandığı dizayn etmelerine izin vereceğiz. Sanmasınlar ki, rakipsiz seçime girecekler. Sanmasınlar ki, rakiplerini kendileri belirleyecek. Millet ne derse, o olacak. Herkes milletin karşısına çıkacak ve millet, onlara boynunun ölçüsünü verecek” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), gözaltına alınan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’a destek için İstanbul’a çıkarma yaptı. CHP TBMM Grup Başkanvekilleri, Genel Başkan Yardımcıları, Parti Meclisi üyeleri, milletvekilleri, büyükşehir belediye başkanları (Ankra, İstanbul, İzmir, Denizli, Muğla, Tekirdağ, Manisa, Balıkesir, Mersin, Adana, Antalya, Bursa), il ve ilçe belediye başkanları, CHP Genel Başkanı Özgür Özel liderliğinde bir araya geldi. Vatandaşlar da Beşiktaş Belediyesi önünü doldurarak, Akpolat ile birlikte aynı soruşturmada yer alan seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’e destek sloganları attı. “Halk Buluşması”nda kitleye, sırasıyla; CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Özel birer konuşma yaptı.
Vatandaşlara, “Biliyorum ki her biriniz, kızgınsınız ama bir o kadar da üzgünsünüz” sözleriyle seslenen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Milletin iradesini gasp etmeye çalışıyorlar”
“Çünkü bizim milletimize, bu kadim şehir İstanbul’da, İstanbul’un tam da göbeğinde, merkezinde, haksızlıkla, hukuksuzlukla birlikte, Belediye Başkanı kardeşimiz Rıza Akpolat’a yapılan ve yürütülen işlemin utancını da yaşıyorsunuz. Kızgın olmak, üzgün olmak, utanmak… Utanıyorum. Niye utanıyorum biliyor musunuz? ‘Bu işi yapanlar utansın’ diyeceksiniz ama ben söyleyeyim; onlar utanmaz. Bu işi yapanlar utanmaz. Biz utanıyoruz. Çünkü, bu memlekete, bu millete, bu güzel insanlara bu yakışmaz. Bu cennet vatanın insanları, bir ve birlikte olmanın tadını çıkarmak istiyor. Bir ve birlikte olmanın verdiği güçle, milletçe dünyanın en güzel yerinde olmak isteyen bir insana sahibiz biz. Neyle uğraşıyoruz? Yargının, adaletin uygulamalarının yerle bir olduğu bir dönem… Düşünsenize; kafasına estiği gibi hareket eden bir avuç, yargı mensubu güdümlü, talimatla, tabiri caizse otoriter aklın ve anlayışın maşası gibi hareket etme bilinciyle ‘siyasi müsteşarlık’ yaparak hem de şehvetle yaparak, milletin iradesini gasp etmeye çalışıyorlar.
“Bu, demokrasi tokadı hala yetmedi. Hala milletle uğraşıyorlar. Milletin iradesiyle uğraşıyorlar”
Siyasi operasyonlar ortaya koyan bu siyaset eliyle yargıyı dizayn etme çabaları, aslında hukuk ve demokrasiyi kabul etmeyen iktidarın, bu ülkeyi muhalefetsiz bir hale getirme çabasıdır. Muhalefetsiz bir Türkiye istiyorlar. Aynen 2019 yılında İstanbul’daki seçimi kazandığımız, milletin kazandığı, 13 bin oyla kazandığımız seçimi dün gibi hatırlıyoruz değil mi? Sakın hatırlatmayı unutmayın. Kimseye unutturmayın. Onlar, unutalım istiyorlar. Hayır, unutturmayacağız. Niye biliyor musunuz? 13 bin 600 oyla kazandığımız seçimi, aynen şu cümlelerle reddetti Sayın Cumhurbaşkanı: ‘Sen, 13 bin oyla İstanbul’u kazanacağını mı zannediyorsun’ dedi. Halbuki sevgili hemşehrilerim, seçim, bir oyla bile kazanılır; öyle değil mi? ‘13 bin oyun sana yeteceğini mi zannediyorsun’ diyene, bu millet, 806 bin kez tokat attı. Dersini almadılar, sadece beş yıl sonra, tam 1 milyon kez tokat attı, bir milyon kez. Bu, demokrasi tokadı hala yetmedi. Hala milletle uğraşıyorlar. Milletin iradesiyle uğraşıyorlar.
“Bu, milletin birinci parti olmasıdır, milletin. Bundan sonra hep birinci olacak”
31 Mart’ta seçimi kazanan CHP’nin birinci parti olmasını kendine yediremeyenlerin, aynı zamanda bir de İstanbul’a bir düşkünlükleri var. Öyle sevgi, sevda, aşk falan hikaye. Öyle bir şey yok. Tek dertleri var… Bakın; seçimde ağızlarına ‘kanal’ diye bir şey alabildiler mi? Niye alamadılar? Çünkü, millet duyarsa, oy vermez diye. Bunlar, oy versinler diye bir böyle, bir böyle. İşleri milleti aldatmak. ‘Bir oy için her yol mubahtır’ diyen bir anlayışı temsil eden bir duruşa sahipler. Ben buradan sesleniyorum: CHP, birinci partidir. Ama CHP’yi birinci yapan, milletin sağduyusudur, ferasetidir, CHP değil. Buradan, bu akla sesleniyorum. Bu, milletin birinci parti olmasıdır, milletin. Bundan sonra hep birinci olacak.
“Bugün olan biten, sadece CHP’nin meselesi değildir”
Bakın; bugünkü iktidarın ve sayın Erdoğan’ın seçilmesiyle ilgili tek engeli vardır. Anayasayı falan bunların nasıl dinlemediğini, yeri geldiğinde biliyoruz. Biliyor ki, onun önündeki tek engel, CHP’yi umut olarak gören milyonlardır. Bunun için kancayı CHP’nin insanlarına atıyor. İnsanlarımızın, milletin seçtiği belediye başkanlarını görevden alarak, siyaset yasağı getirmeye çalışan o anlayışın, aslında millete boyun eğdirme çabasıdır. Bu millet boyun eğer mi? Bu millet, zulme karşı boyun eğdi mi hiç? Eğmez. Onun için başaramayacak. Hep birlikte direneceğiz. Milletin iradesine, hep birlikte sahip çıkacağız. Hukuk ve demokrasi dışına çıkmış bir iktidar, şu ya da bu kesimin de meselesi değildir. Bugün olan biten, sadece CHP’nin meselesi değildir. Şu an yaşadıklarımız, milletin meselesidir, milletin. Bugün sana, yarın bana. Bu işin sonu yok.
“İstanbul’daki bütün bu operasyonları yürütmek üzere görevlendirmiş olan Cumhuriyet Başsavcısı’nın siyasi kariyerine bakan herkes, yapılanların iç yüzünü zaten görecek”
Bakın; İstanbul’da bu operasyonları yürüten aklı, dün tek tek anlattım. Bizler, kamu görevi yapıyoruz. Siyasiyiz. Ama kamu görevi yapıyoruz. Elbette ki kamu görevi çerçevesinde, yasaların çizdiği çerçevede hesap vermekle de yükümlüyüz. Hesap vermek zorundayız. Yanlış yaptığımızda, cezasını da çekmek zorundayız. Ama hukukun bir uygulanma biçimi vardır. Bu biçimi yerle bir eden anlayış, nasıl bir anlayış biliyor musunuz? İşte bugün siyasileşmeye çalıştırdıkları o yargı sisteminde, ne yazık ki işte tam da bugün uygulanan hukukun sözde hukuk olduğunu, görünüşte hukuk olduğunu bize yaşatıyor. İstanbul’daki bütün bu operasyonları yürütmek üzere görevlendirmiş olan Cumhuriyet Başsavcısı’nın siyasi kariyerine bakan herkes, yapılanların iç yüzünü zaten görecek. ‘Hukuki kariyeri’ demedim, bakın, dikkatinizi çekiyorum. ‘Siyasi kariyeri’ dedim. Çünkü bu başsavcı, tamamen siyasi bir kişidir, siyasi bir kişiliktir. Talimatla hareket eder. Talimat neyse, onu yerine getirir. Yasayı, kanunu, hukuku korumakla alakası yoktur. Çünkü, siyasi bir kişiliktir.
“Siyaseti yargı eliyle düzenlemeye, millet iradesini baskı altına almaya, yargı tacizine, insanları tabi tutmaya cüret edenlere karşı, hep birlikte sesimizi yükseltme zamanıdır”
28 ay boyunca bakan yardımcısı olan bir görev yapan bir kişi, Adalet Bakan Yardımcısı olan bir kişi, sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle, ‘siyasi müsteşardır.’ Ve seçim mevzuatına göre, artık hiçbir hukuki görevde, yargı görevinde bulunamaz. Çünkü, yargının bir mensubu olmaktan çıkmıştır. Taraf olmuştur. Aslında o kanun o kadar ulvi, o kadar kutsal bir maddedir ki. Dün de söyledim; yazanın kalemine sağlık, diye. İşte bugün o şahıs, özel bir ayrıcalıkla buraya atanıyor. Müsteşarlık, siyasi müsteşarlık şapkasıyla da bütün şehvetiyle, bütün gayretiyle, talimatları yerine getirmeye gayret ediyor. Söyleyeyim; tuz kokmuştur, suç yürümüştür. Buradan 86 milyona sesleniyorum. Eğer, ‘Ben demokrasi ve hukuk istiyorum’ diyorsanız, ‘Adalet talep ediyorum’ diyorsanız, hepimiz için bir dönüm noktasındayız. Zaman, siyaseti yargı eliyle düzenlemeye, millet iradesini baskı altına almaya, yargı tacizine, insanları tabi tutmaya cüret edenlere karşı, hep birlikte sesimizi yükseltme zamanıdır.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”
Siyaset, yargı aracılığıyla yapılacak iş değildir. Siyaset nedir biliyor musunuz? Mertçe rekabet işidir, mertçe. Mertlikle yapılır. Yasak getirerek değil, insanların yetkisini elinden alarak değil, mertçe yapılır, mertçe. Mertliği olan varsa, meydan burası; haydi gelin, yarışalım. Bu kadar net. Siyasetin minderi, sandıktır; hakemi millettir. Buradan söylüyorum; sanmasınlar ki, sandığı dizayn etmelerine izin vereceğiz. İzin verecek misiniz? Sanmasınlar ki, rakipsiz seçime girecekler. İzin verecek misiniz? Sanmasınlar ki, rakiplerini kendileri belirleyecek. Millet ne derse, o olacak. Öyle değil mi? Herkes milletin karşısına çıkacak ve millet, onlara boynunun ölçüsünü verecek. Biz ne diyoruz? Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu ülküden asla sapmayacağız sevgili dostlarım.
“Bu haksız, bu hukuksuz, bu pervasız, pişkin, şehvetiyle beraber sadece bir kişiyi mutlu etme çabasını önüne koyan aklın bu yaptıklarına, müsaade etmeyin”
Biz buradan, bugün, Rıza kardeşimizin 3 gündür, 4 gündür sürdürülen… Bakın, bütün yargı mensupları diyor. Bugün nasıl savcı adliyeye alıp götürmüşse, dese ki, ‘Gel Rıza Bey, senin ifadeni alacağım’; bugün buradan kalkıp, adliyeye gitmeyecek miydi Rıza Bey? Yahu yargı baskıyla, zulümle, tacizle, şov yaparak iş yapar mı? Yapmaz. Yargı nedir biliyor musunuz? Hukuk nedir biliyor musunuz? Hepimizin koruma şemsiyesidir. Altında biz kendimizi güvende hissederiz. O bizim hani tabiri caizse annemizdir, babamızdır. Devletin dinidir adalet. Sizler adaleti, o yargıyı kötüye kullanarak yerle bir ediyorsunuz. Dün seslendim, cümlelerimi bitirirken bir kez daha sesleniyorum: Bu ülkenin kadim yargı kurumları, bu ülkenin kadim yargı kurumlarının çok saygıdeğer savcıları, hakimleri, mensupları; lütfen, istirham ediyorum. O kutsal mesleğinizi yerle bir eden bir avuç insana asla müsaade etmeyin. Yoksa bu millet, hakkını helal etmez size. Biz, size güveniyoruz. Yargının güzel insanları, saygıdeğer mensupları; bu haksız, bu hukuksuz, bu pervasız, pişkin, şehvetiyle beraber sadece bir kişiyi mutlu etme çabasını önüne koyan aklın bu yaptıklarına, müsaade etmeyin. Tepkinizi gösterin. Yargımızı, adaletimizi sarsmalarına müsaade etmeyin. Bunu sizden istiyoruz ve bunu diliyoruz.
“İnşallah kardeşimizle ilgili iyi haberleri alırız”
Kıymetli hemşehrilerim, inşallah bugünlerden kurtulacağız. Çünkü, milletçe bir araya geleceğiz, milletçe. Bütün insanlarımızla bir araya geleceğiz. Çünkü biz ne diyoruz? Tek başına olmaz. Öyle; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bu millet, tam da bu bilinçle adalete, hak-hukuka, bir olmaya, birlikte olmaya, bu ülkeyi yönetemeyen zihniyetin gitmesine karşı bir olacak, iri olacak, diri olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Hepinizi çok seviyorum. İnşallah kardeşimizle ilgili iyi haberleri alırız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.”