• Duvara çarpmak mı, duvar çekmek mi? Duvarı yıkmak mı?.. Hepsi birden mi?..
    16 Mart 2025 Kaynak: BİDOGU MEDYA

    Atletizmde bir terim vardır; ‘duvara çarpma’, yani vücuttaki fizyolojik karbonhidrat rezervlerinin tükenmesi ve nefes alma kapasitesinin azalmasıyla, bir anda yarıştan kopmayı, düşmeyi ya da yarışı bırakmak zorunda kalmayı tanımlamak için kullanılır. Bu orta mesafe koşularında ve maratonda sıkça rastlanan bir durumdur. O güne kadar elde edilmiş başarılar, yapılan tüm antrenmanlar bir anda hiç olur. GazeteDuvar’ın kapanma kararını duyduğumda ilk aklıma gelen işte bu oldu. Kuruluş sürecinde elimden geldiğince destek vermiş ve bir süre yazı yazmış, sonrasında diğer köşe yazarları Mersin’e giderken, benim tersine gittiğimi fark etmiş, tanıdığım genel yayın yönetmenine dert olmamak için kendi isteğimle yazılarıma son vermiş biri olarak, başından sonuna bu haber sitesinin serencamını bilenlerden biri sayılırım. Son birkaç yıldır yine yazıyordum GazeteDuvar’a, bu sebeple kapanış sürecinde o mecranın öyle ya da böyle bir parçası olmak da herhalde birazcık ahkâm kesme hakkı verir bana.

    ÇAĞIN RUHUNU YAKALAYINCA BOŞLUKLAR DA DOLDURULUYOR
    GazeteDuvar yayın hayatına başladığında, medyada önemli boşluklar vardı. Muhalif medyada sürekli kendini tekrar eden, çok bildik, ezbere dayalı bir söylem egemendi. Ve artık fena bıkkınlık vermişti. Dokuz yıl önce yayın hayatına başlayan GazeteDuvar, işte bu boşluğu doldurma imkânına sahipti ve büyük ölçüde de başarılı oldu. Bu bir gazetecilik başarısı olduğu kadar, arz-talep dengelerinin bir sonucuydu sanırım. Hani bir dönem, Sabah Grubu’nun ‘Yeni Yüzyıl’, Doğan Grubu’nun ‘Radikal’ gazeteleri gibi… Bir ölçüde GazeteDuvar’ın kuruluş aşamasında o ‘Radikal ruhu’nun davranışsal etkileri de vardı, ama gerek patronaj gerekse Radikal’den bu oluşuma gelen gazetecilerin çıkarttıkları dersler sayesinde biraz törpülenmişti. İyi tarafını alıp kötü tarafını büyük ölçüde bir köşeye atma başarısını gösterebildiler.

    MEDYADA FARK YARATMAYI BÜYÜK ÖLÇÜDE BAŞARDI
    Gerek gazeteciliğe getirdiği taze soluk, gerek okur talebi sayesinde başarı yakalandı. Her ikisi de denmeli, çünkü salt arz-talep dengesi dersek, gazetecilik açısından yaptığı katkıyı görmezden gelmiş oluruz. Rakipleriyle kıyasladığımızda da biraz haksızlık ederiz; doğru bir tanımlama olmasa da, ‘muhalif medya’ yelpazesinde yer alan T24’ün yamalı bohça, kes-yapıştır haberciliği ve köşesiz kalmış ana medya gazetecileriyle doldur-boşalt taktiğinden farklı olarak, GazeteDuvar bir vizyon ve misyona sahipti. Bu vizyon ve misyonun doğruluğu veya yanlışlığını değerlendirmeyeceğim, çünkü bu değerlendirmeler her zaman öznel olur. Ancak, gazeteciliğin meslekî ve etik kurallarına uymaya çalışan bir mecra olarak diğerlerine göre bir fark yarattığını söylemezsem haksızlık etmiş olurum.

    MAKUL BİR YATIRIM OLUNCA OLUYORMUŞ
    Kısa sürede önemli bir boşluğu dolduran GazeteDuvar, hızla takipçi sayısını artırmasının yanı sıra, bir referans kaynağı olmayı da başardı. Köşe yazarlarının öncülüğünde yükselen grafik, süreç içerisinde habercilik başarılarıyla perçinlendi. Burada GazeteDuvar’a malî kaynak yaratanların desteğinin etkisinden söz etmeden geçmek ayıp olur. Ellerinden gelenin de fazlasını yaptılar. Yine Vedat Zencir’in dertsiz başına dert alması da ayrıca saygı duyulması gereken bir durum. Ankara, İzmir ve Diyarbakır bürolarının açılması, pek çok il ve ilçede freelancer muhabir ağının oluşturulması, GazeteDuvar’ın habercilik alanında yakaladığı başarıda önemli bir etkendi. Bunlar ciddi maliyetleri olan yatırımlardı.
    Belki eksik kalan ya da geciken tek girişim YouTube yayıncılığı oldu. Eğer ki, ilk yıllarında YouTube yayıncılığına da girilmiş olsaydı, bugün GazeteDuvar bambaşka bir noktada olurdu. Son iki yılında yapılan hamleler yeterli olamadı, çünkü geç kalınmıştı ve bu alanda çok daha becerikli ve agresif yayıncılar vardı artık!
    Ancak, ‘ArkeoDuvar’ ve ‘DuvarKitap’ gibi iki şahane iş yaptılar ki, özellikle ArkeoDuvar’a harcanan emeği büyük saygıyla karşılıyorum. Diyeceksiniz ki, “Ne var ki, Milliyet gazetesi de öyle bir ek veriyor”. Veriyor, ama hem vizyon hem de içerik açısından ArkeoDuvar’ın, bırakın yakınından uzağından bile geçemez.
    Bir eleştiriden çok öznel bir yorum yapmam gerekirse, özellikle Barış Akademisyenleri’nin işsiz bırakılmasının ardından yaşanan köşe yazarı bolluğu, bir çeşitlilikten çok tekrar tekrar benzer köşe yazılarıyla dolu bir izlenim yarattı dilyebilirim. Woke kültürün ezberleriyle başlayıp biten fazlaca yazıyla doldu ‘Yazarlar’ bölümü… Eğer GazeteDuvar arşivi erişime açık kalırsa, inceleyebilirsiniz. Yine ekonomi ve dış haberler kulvarlarında uzun süre biraz zayıf kalındığı da söylenebilir.
    Bir önemli eksiklik de sanırım reklam departmanına gerekli yatırımın yapılmamış olması ve agresif bir reklam satış stratejisinin izlenememesi oldu. Ki, bu belki de en önemli eksiklikti, zira bu başarılabilseydi, belki bugün GazeteDuvar kapanmamış olurdu. Aynı şeyi, çoklu gelir modellerine kafa yormamak konusunda da söylemek mümkün.

    HİBRİD ÇÖZÜMLER ÜRETİLEMEZ Mİ?
    Şimdi gelelim kapanma gerekçelerine… Vedat Zencir’in kaleme aldığı veda yazısından bir alıntı yapayım: “Google’ın algoritma değişikleriyle birlikte birbirini tetikleyen ve devamının da geleceğini düşündüğümüz çok ciddi gelir kayıplarına uğramaya başladık. Bunun yanı sıra Türkiye’deki enflasyonist ekonomik politikalar ve krizler gazete maliyetlerini son yıllarda neredeyse ikiye katladı. Mevcut koşullarda yönetim olarak zaten yeteri kadar zor ve riskli olan bu mesleği yapan arkadaşlarımızdan daha fazlasını istemek zorunda kalacağımız fedakarlıkların vicdani yükünü taşıyamayabilirdik”. Kısa ve öz, durumu özetleyen nitelikte, GazeteDuvar’a bugüne kadar malî destek verenlerin adına yazılmış bir açıklama… Belki tek eksiği tümüyle bir işletme mantığıyla durumun ele alınması, yani yarı amatör, gönüllü, hibrid bir alternatif düşünülse sanki fena olmazdı gibime geliyor. Nasıl mı? Bir süre GazeteDuvar çalışanlarının tazminatlarıyla idare edebileceğini düşünenleri ve gönüllü olanları, diğer gönüllü gazeteciler ve yurttaş gazeteciliği yapanların da desteğiyle bu haber sitesini devam ettirmeyi deneyebilirdi mesela… Yaklaşik 860 bin X, 632 bin YouTube, 379 bin Facebook, 295 bin Instagram takipçisi olan bir medyadan söz ediyoruz. Böylesi bir birikimi bu şekilde berhava etmek, medyanın iktidar tarafından ele geçirildiği ve yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde büyük bir kayıp değil mi? Tartışmasız büyük bir kayıp!
    Belki hâlâ bir seçenek vardır, en azından ben öyle umut etmek istiyorum. Bunu da ‘ne şahaneydik, ne güzeldik, ne başarılıydık’ gibisinden duygusal ataklarla değil de, mantıklı bir yurtsever mantığıyla yapmak gerektiğini düşünüyorum. Belki bir kez olsun, bu ülkenin ahlâkını kaybetmemiş gazetecileri, her türlü hamaseti, kişisel kariyer hesabını bir kenara bırakıp, dayanışma ekonomisiyle yeni bir soluk getirme çabasına girer medyada…

    HER MECRAYA BİR START-UP GİBİ BAKMA VAKTİ GELMEDİ Mİ?
    Bir son söz olarak, her şeyi Google’ın algoritma değişikliğine bağlamanın biraz topu taca atmak olduğunu da söylemeden edemeyeceğim. Söz gelimi çoklu gelir modelleri oluşturmakta beceriksizlik gibi bir sorunumuz yok mu? Niş bilgi ve ilgi alanları yaratabiliyor muyuz? Reklam departmanı oluştururken, ekibi ne denli mecraya uygun seçebiliyoruz? Birincil ve ikincil hedef kitlelerimizi doğru düzgün belirleyip, bu doğrultuda bir yayıncılık yapabiliyor muyuz? Hedef kitlenin sadakati yüksek kullanıcıya dönüşmesi için gerekli çalışmaları yapıyor muyuz? Kullanıcıları abone yapmak istiyoruz da, mecrayı ne ölçüde ona göre tasarlayabiliyoruz? Bunun gibi onlarca soru daha sormamız gerekiyor. Zira piyasa koşullarında ve düşük sermayeyle bir yayıncılık yapmak için hem yeni nesil medyanın özgün koşullarını iyice anlamak hem de bazı arkaik ‘gazetecilik davranışsallıkları’nı dönüştürmek gerekiyor. Kafayı çalıştırmanın, ezberlerden kurtulmanın, gazetecilikle start-up ruhunu sentezlemenin tam da zamanıdır. Tabii ki ‘pespaye genius’ hallerine düşmeden!..

    Haber sitelerine yönlendirilen trafik akışı, ilk kez Ekim 2024’te ortaya çıkan ve yaklaşık 1 ay süren ambargonun ardından Ocak sonundan itibaren yeniden yok edildi. Google’ın ‘Keşfet’ ve ‘Haberler’ araçları üzerinden yönlendirilen okur trafiklerinin yüzde 98’i, bağımsız medya kurumlarının ağırlığını oluşturduğu çok sayıda haber sitesi için bir günde ortadan kaldırıldı.
    Algoritma değişikliği dâhil hiçbir makul açıklaması olmayan bu ani ve büyük trafik kayıplarına karşılık tüm girişimlerimize rağmen Google ile sağlıklı ve sürekli bir muhataplık ilişkisi de kurabilmiş değiliz.
    Önemle belirtmek isteriz ki Google’ın hiçbir denetime uğramadan, salt kendi ihtiyaçları doğrultusunda yaptığı trafik akışı değişiklikleri yalnızca medya kurumlarının görünürlüklerini etkilemekle kalmıyor. Google tarafından görmezden gelinenlerin ağırlığını bağımsız medya kurumlarının oluşturduğu bu ‘yeni’ internet haber ekosistemi, kamuoyunun habere erişimini de zorlaştırıyor. Uzun vadede ise bu durum, zaten birçok baskı ile mücadele eden medya kurumlarının mali yapılarına geri dönülmez zararlar verme riski taşıyor.
    Okuduğunuz açıklamayı hazırladığımız günlerde, metnin altında imzası bulunması gereken Gazete Duvar’ın kapanması, tam da dikkat çekmeye çalıştığımız tehlikenin ne denli gerçek olduğunu ortaya koyuyor.

    * Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR