BİDOGU- Kurban Bayramı geldi geçti… Etler kavruldu, sofralar donatıldı, WhatsApp gruplarında “bayram kutlamaları” yapıldı. Hayat devam ediyor ancak sadece bayramda değil, yılın 365 günü içsel bir bayram yerine içsel bir dram yaşayanlar var. Dolayısı ile bu yazıda, kurban psikolojisinin ne olduğunu, hayatımıza nasıl sızdığını ve bu zihinsel tuzaktan nasıl çıkabileceğimizi konuşacağız.
Kabul edelim:
Hepimiz zaman zaman kurban rolüne yattık.
Bazılarımız o rolde kariyer yaptı.
Ama mesele orada ne kadar kaldığımız…
Hayat bazen zorlayıcı olabiliyor. Ama bazı insanlar için bu zorluklar hiç bitmez gibi görünür. Hep bir şeyler ters gider, insanlar anlayışsızdır, kader adil değildir vs.
Koçluk süreçlerinde danışanların en sık takılı kaldığı zihinsel kalıplardan biri “kurban rolü” dür. Kurban rolündeki birey; çözümler yerine sorunlara odaklanır ve kontrolün tamamen dışında olduğunu düşünür. Kendi gücü devre dışıdır. Tanırsınız onları…Hayatın her köşesinde, her ortamda vardırlar. Onlar her zaman mağdurdur. Her olayda mutlaka kurban onlardır.
Bu zihniyete kapılan biri için hayat bir mücadele değil, bir dizi talihsizliktir. En belirgin özelliği ise sürekli şikâyet etmektir. Bu zihin haliyle kişi:
- Hayatta hep kaybeden taraf olduğunu düşünür.
- Sorunları konuşur ama çözüm için harekete geçmez.
- Kendi seçimlerinin etkisini görmezden gelir.
Eğer kendinizi sık sık “Neden hep ben?”, “Bana hep böyle oluyor”, “Kimse beni anlamıyor”, “Zaten ben ne yaparsam yapayım değişmiyor”, “Zaten bu hayat bana karşı çalışıyor…” gibi düşünceler içinde buluyorsanız, muhtemelen kurban zihniyeti sizi ele geçirmiş olabilir.
Sonuç olarak, kurban zihniyeti, yaşam enerjisini tüketir, eylemsizliğe neden olur ve bireyi kendi hayatında seyirci haline getirir.
İlginç olan şudur ki, kurban olmak bazen de kişilere “ikincil kazançlar” sağlar:
- İlgi ve şefkat görür: İnsanlar yardım eder, ilgilenir.
- Sorumluluktan kaçma yoludur: Başarısızlığın ya da değişimin yükünü taşımaz.
- Haklılık duygusu: “Ben mağdurum, dolayısıyla ben haklıyım.”
Bu kazançlar, bireyin bilinçsizce bu rolü sürdürmesine neden olabilir. Yani kurban olmak, farkında olmadan kişiye konfor alanı sağlar. Ama bu konfor, gerçek değişimi ve dönüşümü engeller.
Kurban zihniyeti, fark edilmediğinde kişiyi pasifleştirir, hayattan tat almasını engeller ve ilişkilerde sürekli aynı döngülerin tekrarına ve sürekli problemlerin yaşanmasına neden olur. Kurban zihniyetiyle yaşamak demek: Aynı döngülerde sıkışmak, güçsüz ve umutsuz hissetmek demektir. Ve belki en kötüsü: kendi potansiyelini kullanamamaktır.
Evet Kurban Zihniyetinden Nasıl Çıkabiliriz?
Eğer bu yazıda kendinden parçalar bulduysan, bu kötü bir şey değil — bilakis güzel bir başlangıç. Fark etmek, dönüşümün ilk adımıdır. Şikâyet ederken kendini yakala.
“Ben burada yine aynı hikâyeyi mi anlatıyorum?” diye sor. Kurban zihniyetinden özgürleşmek zaman alır ama mümkündür. Kurban zihniyeti seni eylemsiz bırakır. Ancak atılan her küçük adım seni, kendi gücünün merkezine biraz daha yaklaştırır ve zinciri kırmaya yeter: Bir telefon, bir karar, bir sınır çizgisi…
Sorumluluk al, hayatında olan bitende senin payın ne? Bu soru kolay değildir ama seni özgürleştirebilir. Ardından harekete geç ve yeni bir hikâye yaz.
Sen mağdur değil, bu hayatın öznesisin. Kendine şu soruyu sor: “Ben bu hikâyenin kahramanı olsaydım şimdi ne yapardım?”
Unutma: Seçme Gücün Var
Hayat hep kontrolümüzde değil, evet. Ama nasıl yanıt vereceğimiz bizim elimizde. Şikâyet eden zihinden, sorumluluk alan bilince geçtiğinde hayat seni beklenmedik şekillerde desteklemeye başlar.
Hatırla:
Şikâyet etmek kolaydır.
Ama dönüşüm, sorumlulukla başlar.
Sen kurban değil, kendi hayatının liderisin.