• “NEDENYAHU!”
    25 Haziran 2025 Kaynak: BİDOGU MEDYA

    “Neden yahu?” diye sormadan edemiyor insan.

    Sıradan bir soru değil bu. Bu soru, insan eliyle kirletilen, yozlaştırılan, çirkinleştirilen bu dünyanın en acılı insanlarının ortak sorusu. Yitirilen insanlığın, vicdanın sorusu olmalı bu…

    Evet, “Neden yahu?” diyoruz nice zamandır. Soruyoruz; kimlerin gölgesinde kaldı, kimlerin evlerinde söndürüldü güneş?  Farkında mısınız sabahları güneş, doğmadan batıyor bazı varoşlarda, güçsüz tarlalarda, var olma mücadelesi verilen yorgun çadırlarda, enkazlarda? İktidarınız, onu kaybetme korkunuz, adaleti ve masumiyeti çürütüyor haberiniz var mı? Rugan ayakkabılarınız, suç çamuruna bulaşmış postallarınız ve kanlı patikalardan gelen tank paletleriniz masum insanların hayallerini, yaşam haklarını çiğniyor görebiliyor musunuz?

    “Neden yahu?” sorusunu sormak insanlık için ahlaki ve vicdani bir görevdir… Çünkü;

    “Neden yahu?” sorusu, Gazze’de hayata “merhaba” dediği hafta, bombalı saldırıda ölen kundaktaki masum, süt kokulu bebeğin sorusu,

    “Neden yahu?” sorusu, Kudüs’te nöbet kulübesinde beklerken saldırıda ölen masum askerin sorusu,

    “Neden yahu?” sorusu, Tahran’da bombardımanda ölen henüz çiçeği burnunda bilim insanı delikanlının sorusu,

    “Neden yahu?” sorusu, Beyrut’ta okul yolundayken cebindeki çağrı cihazı patladığı için ölen çocuğun sorusu,

    “Neden yahu?” sorusu, Şam’da namaz kılarken bombalanan evinde can veren ihtiyar adamın sorusu,

    “Neden yahu?” sorusu, Hudeyde’de tarlasını sürerken öldürülen yaşlı kadının sorusu,

    Bu soruyu sormak, sormaya devam etmek, her insan için ahlaki ve vicdanı bir sorumluluktur. Bu soru, insan olmanın, başkalarının acılarını yüreğimizde hissetmenin gereğidir. Bu evrenin ve bölgenin bir ferdi olarak neden istikrarsızlığa ve korkuya mahkûm edildiğimizi öğrenmek de…

    Sadece “Neden yahu?” soruları değil, bahtsız coğrafyamızın cevaplanmamış “Neden?” soruları da var:

    Misal: neden tarihin her döneminde bir “Nedenyahu” çıkıyor?

    Neden hep aynı liderin elinden dökülen benzinle Ortadoğu, nicedir yangın yeri?

    Neden bir ülke sadece barışa değil de savaşa, kavgaya, silaha, askere yatırım yapar?

    Neden bir ulusun güvenliği sadece askeri güç üzerine kurulabiliyor?

    Neden seçimi önde bitirmek, bir çocuğun mezar taşından, iktidar koltuğu, bir bebeğin bedeninden daha kıymetli?

    Neden vicdanlar böylesine kör, kulaklar koyu sağır, yürekler buz kesmiş durumda? Neden merhametli, vicdanlı olmak, kötü olmaktan daha zor?

    Neden dünya susturulmuş, ezilen, yardımı kesilen, soykırıma uğrayan bir halkın çığlığını duymaz?

    Neden bir ülke var olduğu coğrafyanın çıbanbaşı olur, neden habis bir ur gibi çevresine sadece acı, gözyaşı, zulüm ve ölüm yayar?

    Neden taş atana füze, roket atılır?

    Neden yemek kuyruğunda bir kap yemek için bekleyen, hastane odasında şifa dileyen masum insanlar kurşunlanır, bombalanır?

    Neden bir ülkedeki siyasi seçimler, her defasında bir başka ülkeyle savaş, kan, kaos yaratır? Anaların gözyaşı, bebeklerin kanı seçim mührünün mürekkebi olur?

    Neden yönetenlerin kaleleri, sarayları çocukların mezar taşlarından örülür?

    Neden korku, bir siyasinin en sadık seçmeni olur? Başka bir ülkeyi korkuyla yok etmeye çalışırken kendi ulusunu da korkuya ve sığınaklara mahkûm eder?

    Neden rüşvet ve dolandırıcılıktan yargılanan, güven oyuyla boğuşan bir siyasi lider, çareyi düşman yaratmakta, çevresine saldırmakta bulur?

    Neden bir siyasi lider, özgürlük adına başka bir ulusu kendi rejimine karşı ayağa kalkmaları için davet ederken, kendi ulusunun protestosunu önlemek için sokağa çıkma özgürlüğünü yok sayar?

    Neden anti terörizm enstitüsü kuran, bir karındaşını rehine kurtarma operasyonunda terörizme kurban veren bir siyasi lider, terörden beslenir?

    Neden terör, intikam, hak, hukuk, öz savunma, barış yalanlarıyla bir ulus sığınaklardan başını çıkaramaz hala getirilir? Neden?

    Neden bir siyasi lider, savaş suçu nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından yargılanmak üzere tutuklama emri çıkarılıp, aranırken yeni savaşlara yelken açar?

    Neden bölgenin en küçüğü, bölgenin güvenliği için en büyük tehdidin sahibi olabiliyor?

    Neden bir lider, “Tavşan kaç” komutundan ve ardındaki sahte tazının esaretinden kurtulamaz? Bir ülkenin tarihinde birisinin en uzun süre görevde kalan olmasının tek yolu en kötü olması mıdır?

    Neden şapkalarına “Make America great again” yerine “Make humanity great again” yazdırmazlar?

    Neden her ateşkes yeni felaketlerin başlangıcı olur?

    Neden güneşin sofrasında haklılar değil de hep arsızlar gücün sahibi oluyor?

    Sahi, neden yahu? Neden dünya, bu coğrafyanın ve 21.nci yıl insanlığının yüz karasını susturamıyor, durduramıyor?

    Sonuç olarak; biz son nefesimize kadar “Neden yahu” sorusunu sormaya devam etmeliyiz. Bundan vaz geçmek insanlıktan vaz geçmek demektir. Bu soruyu sormak, iyiliğin ve iyilerin kazanacağı, cennet dünyanın kötülüğe teslim edilmeyeceği umudunu da yeşertmektedir. Bizleri karanlığa alıştırmaya çalışanlar biliniz ki; o güneş her gün doğacaktır Güneşi söndüremeyeceksiniz. Diplomatik dilin, sahte liderlerin, dış politika yalanlarının, korkunun yarattığı algıyı belki bu “Neden yahu?” sorusu sona erdirecektir.

    Ancak artık “Yeter yahu” deme vakti geldi. “Yeter yahu, kana yeter, acıya yeter, sessizliğe yeter.”

    * Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR