• GÖLGE YANLARIMIZLA TANIŞMAK O NE OLA Kİ? -1-
    28 Haziran 2025 Kaynak: BİDOGU MEDYA

    Merhaba,

    Bugün kendimizle biraz daha derin bir yerden tanışmaya var mıyız?

    Ama bu öyle vitrinlik taraflarımızla değil, biraz daha arka odalarda kalmış, belki yıllardır konuşmadığımız parçalarla olacak…

    Yani gölgemizle.

     

    Biliyorum, kulağa biraz ürkütücü geliyor olabilir. Ama:

    “Gölgeyle tanışmak, kendimize açılan en dürüst kapıdır.”

     

    Ve evet, bu kapıyı aralamak bazen rahatsız edici olabilir.

     

    Ama kişisel dönüşüm de zaten tam burada başlıyor.

    Çünkü ne zaman rahatsızlıkla yüzleşsek, ardından gelen şey çoğu zaman farkındalık oluyor.
    Ve bazen o çok özlediğimiz “ışık” var ya… İşte ona ulaşmak için önce kendi iç karanlığımızdan geçmemiz gerekiyor.

    Gölge, hayatın da ruhun da doğal bir parçası. Onu ne kadar reddedersek, o da o kadar büyür. Ama onu kabul ettiğimizde küçülür, çünkü artık saklanmasına gerek kalmaz.

    Peki nedir bu gölge? Aslında çok basit. Carl Gustav Jung ortaya koyduğu bu kavram;
    Kendimizde görmek istemediğimiz ne varsa, o. Yani bireyin bilinçdışına ittiği, bastırdığı, gizlediği, kabul etmek istemediği yanları.

    Ve ilginç olan şu:
    Sadece kötü şeyler değil bu gölgede kalanlar.
    Bazen parlamak, cesur olmak, liderlik etmek, cinsellik, rekabet, başarı arzusu gibi “parlak” taraflarımız da gölgeye itiliyor.
    Çünkü bir yerde içimizde “böyle olmamalıyım” diye bir inanç oluşmuş oluyor.

    Peki bu gölgeler neden bu kadar önemli? Çünkü bastırdığımız, görmek istemediğimiz her şey… Bir şekilde davranışlarımıza sızıyor.

    Carl Jung şöyle diyor;

    “Gölgenin bilince çıkarılmaması, onun kader olarak yaşanmasına neden olur.”

    Yani farkına varmadığımız gölgemiz, bir şekilde hayatımıza yön vermeye devam eder.
    Ama biz ona gözümüzü çevirince, o ipleri elimizden almaktan vazgeçer.

    Mesela öfkemizi bastırıyoruz ama sonra bir bakıyoruz sürekli kontrolcü olmuşuz.
    Kıskançlığımızı kabul etmiyoruz ama o bir yerden “koruma içgüdüsü” gibi çıkıveriyor.
    Pasif agresif davranışlar, sabote eden alışkanlıklar, tekrar eden ilişki döngüleri…
    Bunların hepsinin ardında genellikle bastırılmış bir gölge var.

    Ancak şunu da unutmalı: Gölge yok edilmesi gereken bir karanlık değil.
    Aksine, görülmeyi bekleyen bir potansiyel.
    O gölgede belki bir yaratıcılık var, belki bir şefkat, belki de uzun zamandır susturduğun bir “kendin olma” arzusu.

    Ve gölgeyle tanışmak, gerçekten kendini tanımak demek.
    Ne kadar çok fark edersek, o kadar çok seçme şansımız olur.
    İlişkilerimiz daha samimi, seçimlerimiz daha özgür olur.
    Ve evet, bu biraz cesaret ister. Ama o cesaretin ödülü çok büyük: Daha özgür, daha bütün bir “sen”.

    Her şey başkalarında başlar.
    “Ne kadar kibirli…”

    “Ne kadar kıskanç…”

    “Çok dırdırcı bu…”

    “Bencil, soğuk, ukala…” Bu ifadeleri söylerken kendini yakaladığın oluyordur ? Ve sonra içinden “Ben asla öyle değilim!” diye bir gururla çıkıyor musun?

     

    Ta ki bir gün biri seni, “O çok sinirli” dediğin kişi kadar bağırırken videoya çekene kadar.

    İşte o anda gölgenin sesi yankılanır: “Merhaba, ben de buradayım.”

    Peki neden hep başkalarında görüyoruz bu tarafları?  Çünkü zihnimiz bizi korumaya çalışıyor. Bunları kendimizde görmek tehditkâr geliyor. O yüzden onları dışarıya projekte ediyoruz. Yani “yansıtıyoruz.” Özellikle de en sevdiklerimiz aracılığıyla!

    Çünkü ilişkiler, bize en dürüst aynaları tutan alanlar. Ve evet, bazen o aynalara bakmak istemeyiz. Ama her dürüstlük anı, bir büyüme fırsatıdır.

    Şimdi isterseniz sizinle küçük ve basit bir egzersiz yapalım. Bu haftalık mini bir iç gözlem görevi:

    “Hayatınızda sizi en çok sinirlendiren, gıcık eden kişi kim?”
    Şimdi onun 3 özelliğini yazın ve sonra şu soruya dönün:
    “Bu özellikler bende olabilir mi? Belki de bastırdığım bir tarafıma mı dokunuyor?”

    Bunu düşünün lütfen. Sakince. Merakla. Yargılamadan.

    Çünkü gölgemizle tanışmak bir yargılama değil, bir geri alma süreci. Kendimize küsüp attığımız parçaları, yavaş yavaş geri alıyoruz. Ve her parça geri döndüğünde, biz biraz daha kendimiz oluyoruz.

    Kişisel gelişim alanında derin ve dönüştürücü bir tema olan bu konuya gelecek haftaki yazımızda da devam edeceğiz, gölgeyi koruyan “savunma mekanizmaları”nı; bastırma, yansıtma, akla uydurma, mizah gibi zihnin bizi korumaya çalıştığı yolları birlikte keşfedeceğiz ve gölge ile barışı konuşacağız.

    “Ey içimdeki… sana uzun zamandır söylemek istediklerim var”.

    Görüşmek üzere.

     

    * Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR