Merhabalar! 🌸
Bazen kendimi durmaksızın yapan, planlayan, organize eden biri olarak buluyorum.
Listeler, hedefler, yapılacaklar…
Her şey kontrolümde ama kalbimden çok uzakta gibi.
Sonra bir gün, bir sabah sessizliğinde,
ellerim çayı tutarken, güneş gözümün ucuna çarparken,
içimden bir ses fısıldıyor:
“Sadece hisset. Bir şey yapmana gerek yok.”
İşte o an, içimdeki dişil yan bana ses veriyor.
Ama bir başka gün, bir karar anında,
bir yol ayrımında, hareketsiz kalmışken,
kendime bir şey hatırlatıyorum:
“Şimdi yön verme zamanı. Cesaretle yürü.”
Ve bu sefer eril yanım çıkıyor sahneye.
Net, kararlı, yapı kuran…
Yıllar içinde fark ettim ki,
ben sadece “hissetmeyi bilen bir kadın” ya da
“hayatını yöneten bir yetişkin” değilim.
Ben, her ikisiyim.
Hepimiz öyleyiz.
İçimizde hem bir su gibi akan yan,
hem de toprak gibi tutan bir yan var.
Ama bu iki enerji her zaman el ele mi yürüyor?
Hayır.
Bazen biri diğerini bastırıyor.
Bazen biri kayboluyor.
Bazen ben bile kendime yabancılaşıyorum.
Bugün sizlerle içimizdeki bu iki farklı enerji üzerine küçük bir farkındalık yolculuğu yapacağız.
Hayat bazen bizden hız, yön, karar ve hareket ister.
Bazen de durup nefes almamızı, sezgilerimize güvenmemizi ister…
İşte bu iki hâl, içimizdeki eril ve dişil enerjinin yansımalarıdır.
Her birimizin içinde bu iki farklı akış var: eril ve dişil enerji.
Bu, kadın ya da erkek olmakla ilgili değil; tıpkı yaşamın iki tamamlayıcı nefesi gibi. 🌞🌙
Çoğumuz fark etmeden bir tarafı över, diğerini küçümseriz.
- Eril yanımızı güçlü bulup dişil yanımızı “zayıf” görebiliriz.
- Ya da dişil yanımızı sevip eril yanımızı “katı” diye yargılayabiliriz.
Oysa gerçek özgürlük, ikisini de eşit derecede onurlandırabilmekte yatar. ✨
Tabii, eğer farkındaysak…
Gelin şimdi biraz detaya girelim ve bu yanlarımızla tanış olalım. 🌿
🌞 Eril Enerji
- Hayata yön veren, hedef koyan, yapı kuran yanımızdır.
- Plan yaparken, işleri sonuçlandırırken, sınır çizerken burada sahnedeyiz.
- İçimizdeki “yapabilirim” sesi çoğu zaman eril enerjiden gelir.
Uzaklaştığımızda:
- Kararsız, yönsüz hissederiz. Sınır koymakta, seçim yapmakta, hedef belirlemekte zorlanırız.
- Sorumluluk almaktan kaçarız. Kontrolü sürekli dışarıya (başkalarına, kadere, şansa) veririz.
- Eril gücü “baskı, sertlik, duygusuzluk” gibi kodlarız.
- Aşırı dişil enerjiye kayabiliriz. Sürekli “akışta kalmak”, “hissetmek” ama bir türlü eyleme geçmemek; yapısızlık, dağılma hali.
- Başarı korkusu olabilir. Güçlenmekten, görünür olmaktan çekiniriz.
🌙 Dişil Enerji
- Akışa bırakabilen, besleyen, dinleyen ve ilham veren yanımızdır.
- Bir dostu yargısızca dinlerken, doğada yürürken veya bir çocuğu kucaklarken temas ederiz.
Uzaklaştığımızda:
- Sürekli güçlü ve mantıklı olmaya çalışırız.
- Duygularımızdan, kırılgan yanlarımızdan kaçarız. Özellikle geçmişte duygusal olarak yaralandıysak.
- Aşırı üretkenlik ve sürekli meşguliyet hâlindeyizdir.
- Hissetmeyi, sezgileri küçümseriz. Sadece akla, somut olana, dış başarıya odaklanırız.
- Yaratıcılığımıza güvenmeyiz, sadece “yapmak” ön planda olur.
- Yaratıcılığımıza güvenmediğimizde: İçimizden gelen özgün sesleri bastırırız.
Dişil ve eril yanlarımızdan uzaklaştığımız anlar, çoğunlukla hayatta kalma reflekslerinin, öğrenilmiş toplumsal rollerin ya da travmatik deneyimlerin devreye girdiği anlardır. Nasıl mı?
- Toplumsal roller: Kadınsan yumuşak ol der ve erkeksi yönünü bastırır. Erkeksen ağlama, duygularını gösterme der.
- Aile dinamikleri: Güçlü kalmak zorunda bırakıldığımız ya da duygularımızın bastırıldığı aile yapıları.
- Travmalar ve hayatta kalma stratejileri: “O zaman hissetmiştim ve çok acıtmıştı”, o yüzden artık hissetmemek daha güvenli gelir.
- Modern yaşamın baskısı: Sürekli üretmek, rekabet etmek, verimli olmak… bedenin ritmini, kalbin sesini susturur.
Dengeyi Hatırlamak!
Oysa yaşamın çağrısı, bu iki yanımızı bir dans gibi uyumla yaşamaktır. Bazen yön veren eril yanımızı, bazen akışa bırakan dişil yanımızı sahneye çağırmak… İşte denge budur.
Unutmayalım ki içimizdeki eril ve dişil, bir savaşta değil; bir dansta buluşmak için var. Onları tanıdıkça, hayatımızın ritmi de bizimle dengeye gelir.
Çoğu zaman enerjiler karışık çalışır. Önemli olan “hangisi baskın?” sorusunu sorabilmek ve hangi enerjiye daha çok alan açtığını fark edip neye ihtiyacın olduğunu tespit edebilmek.
Bugün seni daha çok yöneten enerji hangisi?
Hissetmeye mi ihtiyacın var, karar vermeye mi?
Durmaya mı, adım atmaya mı?
Bazen tek bir farkındalık, bizi içsel dengeye yaklaştıran ilk adım olabilir.
Ellerinizi kalbinizin üzerine koyun. İçinizden şunu fısıldayın:
“İçimdeki dişil ve eril, sizi görüyorum. Bugün her birinize bir adım daha yaklaştım. Bugün içimdeki iki enerjiyle el ele yürümeye gönüllüyüm”
Sevgilerimle 🌿
Bu haftaki yazımızı iki dakikalık “Enerji Farkındalık Pratiği” ile bitirelim ister misiniz? Hazırsanız başlayalım.
- Rahatça oturun veya ayağa kalkın, omuzlarınızı gevşetin, nefesinizi derinleştirin.
- Kendinize sorun: “Şu an ne yapıyorum? Hedefe mi odaklanıyorum yoksa akışa mı bırakıyorum?”
- Bedeninizi fark edin:
- Göğüs ve omuz gerilimini, hızlı nefes alımını → Eril enerji baskın
- Karın ve göğüsteki yumuşaklığı, dalgalı nefesi → Dişil enerji baskın
- Duygularınızı gözlemleyin:
- Sabırsız, karar verici, kontrol odaklı mı hissediyorum → Eril enerji.
- Merhametli, akışa açık, yaratıcı, ilham dolumu hissediyorum → Dişil enerji.
- Düşünün:
- Şu an harekete geçmeye mi, karar vermeye mi ihtiyacım var? → Eril enerji
- Şu an durmaya- dinlemeye, hissetmeye, akışa bırakmaya mı ihtiyacım var? → Dişil enerji
- Hangi enerjiye alan açmalıyım? Bugün hangi enerji bana destek olacak?
Kapanış:
Sevgilerimle 🌿