Türkiye’nin gündemine oturan İstanbul’da bebekleri kendi anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bebek ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davada altıncı güne girildi.
Duruşmanın 6. gününde hakkında 582 yıla kadar hapis cezası istenen ve örgütün lideri olduğu belirtilen Fırat Sarı, savunmasını yapıyor.
Haksız kazanç sağlamak için bebeklerin ölümüne neden oldukları iddiasıyla yargılanan “Yenidoğan Çetesi” davasında bugün kritik gün. Sarı, “Buraya gelmek istedim. Hayattan bir beklentim yok artık her şeyi anlatmak istiyorum.” sözleriyle savunmasına başladı. Hemşire Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök’ü suçlayan Sarı, “Hayatımı kararttılar. Ekip varsa orada var.” iddiasında bulundu.
ÇETE ÜYELERİNİ SUÇLADI 13:27
İlaç satışından haberdar olmadığını söyleyen Sarı, “Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım, bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.” dedi.
Sarı ayrıca çete üyelerini suçladı: “İlaç alınmış 300 liraya, 500 liraya satılmış. Bu ilaçlar saklama şartları önemli olan ilaçlar. Bu ilaçları sanık Hasan’ın poşete koyup götürdüğünü gördüm. Bu işleri Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı yaptı ve benim hayatımı kararttı. Hasan Basri Gök (hemşire) ve Hakan Doğukan Taşçı (hemşire), İlker Gönen (doktor) ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi.”
Savunmasını yaparken Fırat Sarı birden durdu ve peçete istedi. Sonra ifadesine devam etti.
“Gıyasettin’e bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra ‘ortak olalım’ dedik ama olmadı.
Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu. Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde Osman Hoca ve Atilla Bey’le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk.”
Mahkeme Başkanı: “Renas ile bir konuşman var mı?”
Sanık: “Hasta istemiş.”
Mahkeme Başkanı: “Kadın bebekle ilgili İlker Gönen ile bir konuşman var.”
Sanık: “İkili bir diyalog.”
Mahkeme Başkanı: “Çocuğa belki tüp takılsa yaşar diye bir konuşma geçmiş.”
Sanık: “Anlıksınız orada. Eylem var. Orada ihmal yok.”
Mahkeme Başkanı: “Akciğer filmi çekmeden entübe etmişsiniz. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?”
Sanık: “İhmal yok orada.”
Mahkeme Başkanı: “Hastanenin cirosu düşüyor diyorsunuz.”
Sanık: “Basamakla ilgili.”
Mahkeme Başkanı: “Gıyasettin’e ‘gel bakalım’ diyorsun.”
Sanık: “Taburcu etmemiz gereken hastalara inanmadığı için ‘gel bak’ dedim.”
Mahkeme Başkanı: “Hemşire transferine başlayalım yoksa kapatırız demişler.”
Sanık: “Hemşire sayısı eksilmez. Ama Reyap Hastanesi’ni şikayet etmişler.
“BİZİ ŞİKAYET EDENİ EVLADIM GİBİ GÖRÜRDÜM” 12:00
CİMER şikayetini yapan hemşire Deniz Korkmaz’a sitem eden Sarı, iddialarda bulunarak “CİMER şikayeti yapanı da evladım gibi yanımda taşırdım. Şikayeti yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi’nde çalışmaya devam etti. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi, hastane molalarında Mao okurdu. Deniz Korkmaz, ‘Aziz milletim’ diyerek şikayetini yapmış. Ama Deniz böyle bir şey bilmez, o aşırı solcudur. Vatan emniyet ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum, Deniz vatan millet kaygısı taşımaz” dedi.
Fırat Sarı: Gelelim rapora ve bebek ölümlerine, bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum.
Dün çok konuşulan Karakoç Bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Karan Bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz… Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş.
“CANİ OLSAM ÖLÜM ORANI DAHA YÜKSEK OLURDU” 11:53
Sarı savunmasına şöyle devam etti: “Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu. Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargılandığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı’na ‘Yapmayın’ dedim.”
Fırat Sarı: Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor. 2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez. İstanbul’daki hastanelerin durumunu size şöyle özetleyeyim, hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes arardı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu.
Tape denen telefon konuşmalarına gelecek olursak, Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor… Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler kuvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.
Fırat Sarı: “Ben bunu nasıl yapabilirim?” diye düşündüm, mesaimi de aksatmadan bir şekilde. Gece doktorları da oluyor ama bana daha çok güveniyorlar. Sonra İlker Gönen’le tanıştık. Onunla kafamız uyuştu. İşletmelerin sayısı arttı. Birçok hastaneden teklif aldık ama kabul edemedim. İşletme denilen yapı böyle başladı. İstanbul’da özel sağlık sektörü için bu, zaten olan bir şey. İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu.
112 bana güvendiği ve benden bilgi alabildiği için hastalarını bana yönlendirdi. O dönem için söylüyorum, hiçbirine para vermedim. Ama dışarıda işletme alınca, baktık ki hasta bulucular var. Mert’le anlaştık. Hastanelerin işletme ihtiyaçlarını da anlatayım. Yenidoğan gibi yerlerde personel bulmak zor. Hemşirelerle ilgili maaş sorunları var. Hastanede bir grup hemşireye daha fazla maaş verince iş barışı bozuluyor.
Özel hastaneleri destekliyorum. İyi işler başarıldı, ama sonuçta orası bir işletme. İnsan sağlığıyla ilgileniyorsunuz; en ufak bir hata korkunç boyutlara ulaşabilir. Daha iyi şekilde yönetmek istiyorlardı. Hizmette işbirliği sözleşmesi yapılıyordu. İlaçlar, demirbaşlar, doktorlar, hemşireler—her şey hastaneye aitti. Hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışmaya devam etti. İnsan kaynakları birimi, satın alma birimi… Bizim o birimlere müdahalemiz olmaz. Ben sadece doktor ya da hemşire öneririm; insan kaynakları onaylarsa işe alırlar.”
“SES KAYITLARINDA BAZI YERLER KESİLMİŞ” 11:19
Örgüt lideri Sarı, mahkemede ortaya çıkan ses kayıtlarına da tepki gösterdi. Sarı, “Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor… Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş.” dedi.
Fırat Sarı: 112 ekibi çok donanımlı değil. Gittim, 112 komuta merkeziyle konuştum. Yeterli değillerdi. Bebek kötüyse, ben kendim giderim. Usulsüz sevk dedikleri şey bu. Reyap Hastanesi kuruldu. Bana, “Gel, bizle çalış” dediler. Bütün poliklinikler işletmeye veriliyor. Özellikle fizik tedavi bölümleri tamamen işletme şeklinde çalışıyor. SGK’dan en çok parayı onlar alıyor.
Fırat Sarı: Medyada söylendiği gibi hiçbir şey kolay olmadı. Askerliğimi Uğur Mumcu’nun yaptığı gibi sakıncalı piyade olarak yaptım.
Mahkeme Başkanı: Savunmanı yapacak mısın?
Fırat Sarı: Yaklaşık iki ay önce savcı tehdidinden sonra kamuoyundaki baskı artınca avukatlarım ayrıldı. Avukatlarım hazır değildi. Olaylar başladığından beri tek amacım, maddi gerçeği ortaya çıkarmak. Savunmamı yapmak istiyorum. İddianame kapsamında olmayan şeyler gündeme geldi. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial yaratan bir durum oldu. Buraya gelmek istedim. Artık hayata dair bir beklentim de umudum da kalmadı.
Hayal gücüme bile sığmayan şeyler ortaya atıldı. Saç ekimim yok, öyle bir param da yok. Mehtap’ın parasını Hasan Basri, Onun çok parasını alıyor diye. Sümeyye ise “Çok para harcıyor,” diye borç aldım.
1975 Bingöl doğumluyum. 17-18 yaşlarındayken tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. 16-17 yaşlarında çocukların ölüm orucu yaptığı dönemde bulundum. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
Toplumu çok seviyorum ve hizmet etmek istedim. Ancak terör örgütleri için hedef haline geldiğim için bunların duyulmasını istemedim. Mesleki kariyerimi kaybettim, ardından insan onurumu da kaybettim. Bunun acısını hissederek yaşamaya devam ettim. Söküle söküle, ben bir hiç kaldım. Avukatlara, bir strateji istemediğimi ve içtenlikle konuşacağımı söyledim.
Yenidoğan Çetesi’nin lideri olmakla yargılanan tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı sanık kürsüsüne getirildi.