Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, partisinin MYK toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada; “Sayın Bahçeli mademki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz. Devlet Bahçeli’nin çağrısına AK Parti gereken desteği vermelidir. Görüşme sağlansın, her ne mesaj alınacaksa alınsın. Türkiye bir muammanın parametrelerini tartışmasın. Alınacak bir yol varsa alınsın. Atılacak bir adım varsa atılsın ama Türkiye havanda su dövmeyi bıraksın” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, partisinin Merkez Karar Yürütme (MYK) toplantısı sonrasında açıklama yaptı.
“Asgari ücret 35 bin liranın altında kalmamalıdır”
Yaklaşan asgari ücret görüşmeleri öncesi hükümete bir kez daha çağrıda bulunduklarını ve 2025 yılında uygulanacak asgari ücret rakamının aylık 35 bin liranın altında kalmaması gerektiğini belirten Kılıç’ın açıklamaları şöyle:
“35 bin lira açlık sınırının üzerinde, 4 kişilik bir ailenin hayatını idame ettirmesi için gereken zorunlu karşılıktır. Türkiye’de enflasyon rakamı TÜİK’in açıkladığı çerçevede bile olsa alım gücü bakımından 35 bin liranın altındaki asgari ücret rakamı ile 4 kişilik bir ailenin hayatını idame ettirmesi maalesef mümkün değildir. Bu çerçevede başta Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinden 35 bin liralık asgari ücrete göre hazırlık yapmasını bekliyoruz. Elbette asgari ücret 17 bin liradan 35 bin liraya çıkarılırken bütün yük işverenin sırtına yüklenmemelidir. Hükümet işverenin sırtındaki vergi yükünü, imtiyazlı holdinglere sağladığı vergi istisnalarıyla takas etmek suretiyle asgari ücreti 35 bin liraya çıkarmalıdır.
“Elektrik faturalarına ocaktan itibaren yüzde 150 zam gelecek”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı açıklaması dikkate alındığında görülüyor ki 1 Ocak 2025 tarihinden geçerli olmak üzere konutlarda yıllık 5 bin kilowatt saat üzerindeki tüketimlerde enerji faturalarındaki yüzde 60’lık sübvansiyon kalemi kaldırılacak. Bu gerçek dikkate alındığında karşımıza çıkan tablo şudur; yüzde 150 zam gelecek demektir. Kış aylarında elektrik tüketimine gelecek yüzde 150 zammı bu ülkede kimse karşılayacak durumda değildir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ne yaptığının farkında mıdır? Artık gelenden geçmeden, hatta köprüden geçmeyenden, havalimanlarından uçmayanlardan vergi alınan bu dönem bir sona ermelidir”
“Böyle bir ülkede Aile Bakanlığı vardır belki ama Aile Bakanı yoktur”
Niğde Engelsiz Yaşam ve Rehabilitasyon Merkezi’nde yaşanan çocuk şiddetine tepki gösteren Kılıç, “Niğde’deki devlet yurdunda, 9 yaşında engelli ve epilepsi hastası bir yavrumuz maalesef çalışan şiddetine maruz kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Çocuk, 9 yaşında engelli, epilepsi hastası, vicdanını yitirmiş kamu çalışanı ne istiyor? Devlet bu tabloyu görmüyorsa devlet değildir. Devlet yurdunda 9 yaşında bir yavrunun darp edilmek suretiyle hayatını kaybettiği bir ülke sosyal devlet değildir. Çocuklar aç bırakılmış, darp edilmiş tekmelenip yerlerde sürüklenmiş, dövülmüş. Çocuklara topluca banyolar yaptırılmış. Mahremiyetleri yok edilmiş. Çocuklar merdiven altına kapatılmış, hücre cezalarına maruz bırakılmış. Böyle bir ülkede Aile Bakanlığı vardır belki ama Aile Bakanı yoktur. Aile Bakanı’nın hele hele anne bir bakanın olduğu ülkede çocukların bu şekilde katledilmesi söz konusu bile olamaz. Olduğunda yapanın yanına kar kalamaz. Türkiye yüz yılı çocukların haklarının ve hayatlarının korunamadığı bir yüzyıl mı olacaktı? Hayal bu muydu? Hayal bile değildi, maalesef gerçek oldu. Varla yok arasındaki Aile Bakanı artık o koltuğu boşaltmalı. En azından ailenin ne olduğunu, çocuk sevgisinin nasıl yaşandığını bilen bir bakan o vazifeyi omuzlarına almalıdır” dedi.
”Ne bu acele, Santrali kime satacaksınız?”
Ankara’nın Nallıhan ilçesindeki Çayırhan Termik Santralinde eylem yapan işçilere destek verdiklerini kaydeden Kılıç, hükümeti kış ortasında işçileri aşsız ve evsiz bırakacak bu satıştan vazgeçmesi çağrısında bulundu. Kılıç, şöyle konuştu:
”Ankara’mızda yaşanan ama başkentimizde duyulmayan bir hadise. Çayırhan Termik Santrali’nin özelleştirilmesine yönelik işçi eylemleri. Çayırhan, Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı bir yerleşim yeri. Burada bir maden ocağı var. Binlerce işçi, yıllardır devlet için millet için üretmeye devam ediyor. Senelerdir Türkiye Cumhuriyeti için üreten bu insanlar seslerini Ankara’nın Nallıhan ilçesinden Başkent’in devlet adamlarına duyuramıyorlar. Yine özelleştirme hadisesi yaşanıyor, gene üreten, karda olan bir kamu işletmesi satılmak isteniyor. Yer altında binlerce madencinin direnişi, yer üstünde binlerce ailenin endişeli bekleyişi devam ediyor. Başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı ile diğer kabine üyelerinden henüz bir kelam işitmedik. İşçiler önümüzdeki günlerde açlık grevine başlayacaklar. 2 bin 500 insan yer altından devlet için millet için maden çıkarıyorlar ve önlerine dayatılan özelleştirme prosedürüne bakın; özelleştirme sonrası işçiler en geç 4 ay içinde lojmanları terk edecek. Yani ayaz varken kar yağarken inadına bu özelleştirmeyi yapacağız diyorlar. Yani sizi ‘işsiz, aşsız kar altında evsiz bırakacağız’ diyorlar. Devlet bunu diyebilir mi? Bu maden kime satılacak ne bu acele? Acilen hükümetimizi bu satıştan vazgeçmeye davet ediyoruz”
“Bahçeli’nin DEM Parti’nin İmralı ile görüşme önerisini destekliyoruz”
Bir gazetecinin sorusu üzerine MHP lideri Bahçeli’nin DEM Parti-İmralı çağrısının da değerlendiren Kılıç, “Bahçeli’nin açıklamalarını takip ediyoruz. Diyor ki: DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesi sağlanmalıdır. DEM Parti heyeti geçen hafta bizi ziyaret etti. Ziyarette görüldü ki DEM Parti’nin bu konuda özel ya da genel bir bilgi yok. Kamuoyunun bildiğinden daha farklı bir bilgi yok. Eğer bir süreç başlatılacaksa adı her ne ise DEM Parti’nin de buna ilişkin bilgilendirilmesi lazım. Sayın Bahçeli mademki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz. Devlet Bahçeli’nin çağrısına AK Parti gereken desteği vermelidir. Görüşme sağlansın, her ne mesaj alınacaksa alınsın. Türkiye bir muammanın parametrelerini tartışmasın. Alınacak bir yol varsa alınsın. Atılacak bir adım var atılsın ama Türkiye havanda su dövmeyi bıraksın. Sayın Bahçeli’nin daha önceki terörist başının Meclise gelmesi çağrısına biz kesin bir dille ret yanıtı vermiştik. Zannediyorum o çağrı AK Parti koridorlarında karşılık bulamamıştır” İfadelerini kullandı.
“Belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır”
Kılıç, son olarak gündemdeki belediyelerin kreşlerinin kapatılması tartışmalarına ilişkin de şunları söyledi:
“Bütün siyasi partilerin seçimlerde verilmiş kreş sözleri vardı. Doğrusu bizim de Ankara’da kreş sözümüz vardı. İstanbul’da Sayın Murat Kurum’un 100’e yakın kreş sözü vardı. Esasında CHP’li belediyelere hiç beklemedikleri bir can suyu verdiler bu genelgeyle. Çünkü söz verdikleri kreşlerin yüzde 10’unu bile yapamayan belediyeler bunlar. Verdikleri sözü tutamayan belediyeler bunlar. Kamuoyunda bu genelge marifetiyle öyle bir algı oluştu ki, sanki CHP’li belediyeler bütün mahalleleri semtleri, kreşlerle doldurmuşlar da hükümet de buna karşı çıkıyor engel oluyor. Kaç tane gördünüz Ankara’da kreş tabelası veya İstanbul’da kaç tane kreş tabelası gördünüz? Var olanlar zaten numunelik. Ama belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır. Yapmadıkları bir hizmetin 10-20 katı lehlerine bir hizmet yapılmış gibi puan yazdırdıkları için. Dünyada bu işler daha ziyade yerel yönetimler marifetiyle yapılır. Belediyeler kreş mi açıyor, bırakın açsınlar. Anaokulu mu açıyor, bırakın açsınlar. Anayasa Mahkemesi’nin ya da yasaların amir hükümleri varsa ona göre dizayn olsunlar. Devlet de gereken denetimi bunlar üzerinde sağlasın. Eğer bu kreşlerde, anaokulu, gündüz bakım evi gibi yerlerde genel eğitim müfredatımıza milli ve manevi değerlerimize birlik ve beraberliğimize aykırı eğitimler veriliyorsa, talimler yapılıyorsa elbette ki, devletin gereğini yapmak hakkıdır, vazifesidir. Ama topyekûn hiçbir denetim yapmaksızın ‘alayını kaldırmaya ve kapatmaya karar verdim’ demenin hukukla da mantıkla da siyasetle de izah edilebilir bir tarafı yoktur.”