• Dervişoğlu’ndan Bahçeli’ye: Biz seni topaç gibi kimlerin çevirdiğini bilmiyor muyuz
    08 Ocak 2025

    İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, DEM Parti heyetinin İmralı’daki görüşmesiyle başlayan sürece yönelik eleştirilerde bulunarak, “Bugün, hukukun H’si yoktur. Adını bile koyamadıkları bir sürece hangi hukuka dayanarak, neyle neticelendireceksiniz ve başlattığınız süreci işte bu sağlamayı yaptığımızda sonuçlar kendisini ele vermektedir. Çünkü birbirine bağlanan üç şey aynı anda gevelenmektedir: Suriye-PKK-Anayasa. Üçünün de bağlandığı noktayı tahmin etmen zor değildir. İmralı Canisini sal, ömür boyu Başkanlığı al” ifadesini kullandı.

    İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, iktidarın vatandaşa vaatlerini yerine getirmediğini belirterek, “Acılara kör, çığlıklara sağır kaldılar. 85 milyondan esirgenen umut hakkının, 22 Ekim’de terörist başına verilmesiyle tecrübe ettik. Bugün yaşadıklarımız ne yenidir ne paradigmadır, 22 yıl önce uluslararası lobiler tarafından Erdoğan’a teslim edilen daimi görevin vadesi gelmiş aşamasıdır. Asıl görevin adı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Büyük Ortadoğu Projesine hazırlamaktır’. Bunun için Türk Milletinin hem milli hem bireysel kodlarını değiştirmektir. Bu yolda Cumhuriyet kurumlarını çökertmek, hukuki ve ekonomik yapıyı buna uygun hale getirmektir. Ortaklar değişse de hedef hep aynıdır. Bu zehrin farklı tiplerini, geçmişte farklı zamanlarda zerk ettiler. Şimdi içine biraz ‘yeni paradigma’, biraz Misak-ı Milli, yettiği kadar Kürt sorunu, çözüm ve terörle mücadele laflarını koymaktadırlar” dedi. Dervişoğlu, şunları kaydetti:

    “Her vesileyle bölüp parçalamak gayretinden asla vazgeçmediler”

    “Hayat derdini çözmedikleri, çözemedikleri ve asla çözmeyecekleri için, kimlik sorunlarını ve kimlik çözümlerini her gruba havuç diye gösteriyorlardı. Evet her grubun havucu ayrı, sopası ayrıydı. Sopayı tutan ellerse hep aynıydı. Şimdilerde birbirine uzanan, birbirini sahneye davet eden eller de işte o ellerdir. Gerçek sorunlarla ilgilenmezlerdi. Çünkü sorunlarında ortaklaşabilen bir milletin, sorunlarını çözmek için de bir arada hareket edebileceği ihtimalini göze alamazlardı. Çünkü bilirlerdi ki, müşterek problemlere karşı oluşturulan ortak çözümler, müşterek bir kültür oluştururdu bundan hep korktular, hep kaçtılar. Bu yüzden Türk toplumunu, her vesileyle bölüp parçalamak gayretinden asla vazgeçmediler. Sağcı solcu dediler, Türkler ve Kürtler dediler, Aleviler ve Sünniler dediler, laikler ve dindarlar dediler, hem dediler hem dedirttirdiler, milleti de delirttiler. Bu iktidarın Cumhuriyetimizin millet fikri ve ülküsüyle kavgası hiç bitmedi. Millet ve milliyet fikrinin içini boşaltmak, boşalttıkları yere de kendi gayrımilli projelerini yerleştirmek için uğraşıp durdular.

    “İktidar ve ortakları, Türk milletine karşı bir kalkışma içerisindedirler”

    Açıkça anlaşıldığı üzere geçtiğimiz yıllar hazırlanan ve aylar öncesinde tekrar zerk edilmeye başlanan bu zehir, bizim açımızdan her manasıyla bir kalkışmadır. Evet, ele geçirdikleri devleti sevk ve idare eden iktidar ve ortakları, Türk milletine karşı bir kalkışma içerisindedirler. 15 Temmuz neyse, 22 Ekim 2024 tarihinde başlatılan ‘Kirli eller süreci’ bizim için aynıdır. Çünkü hem devlet, hem toplum aynı anda büyük bir girdabın, adeta karadeliğin içerisinde atılmıştır. 3 aydır devam eden bu kalkışma, aslında kafalarında huniyle gezen bir avuç adama, ‘Aman hünkarım, kafanızdaki olsa olsa taçtır, tuğdur’ demekle görevli dalkavuklar eliyle, devlet aklı diye yutturulan bir delirmişlik halidir. Ancak gülüp geçemeyeceğimiz, aman deyip bırakamayacağımız bir deliliktir bu. Bugün, iktidar, avanesi ve ortakları, bebek katiliyle aynı noktaya gelmiş durumdadır. Görüldüğü ve işitildiği üzere, Beştepe, Balgat ve İmralı aynı hedef ve gayeyle birleşmiş, bir araya gelmiştir. Soru artık onların niyetleri ve hedeflerine dair değildir. Soru, aklında, kalbinde ve ruhunda Atatürk’e şükran, sevgi ve minnet besleyenlerin; cumhuriyetin vatandaşı ve Türk milletinin bir mensubu olmaktan onur ve gurur duyanların, ne yapacakları, neye karar verecekleri ve hangi adımı atacakları meselesidir.

    “Türkiye’yi iki adam büyük belalara sürüklüyor”

    Herkes iyi bilsin dünya sussa da biz susmayacağız. Bu melun planı 22 yıldır deniyorlar. Ve denemekten asla vazgeçmiyorlar. Hiçbir denemelerinde Cumhuriyeti yıkmaya tam olarak muktedir olamadılar ama her denemelerinde Türk devletinde büyük hasar bıraktılar. Hiçbir denemelerinde Türkiye’yi Türksüzleştiremediler, ama her denemelerinde milli birlik ve bütünlüğümüze zarar verdiler. Bugünkü cüretleri dünden daha yüksektir. Çünkü dün, terör örgütünün elinde Suriye’deki teröristan yoktu, bugün vardır. Dün, terör örgütü elebaşını, AKP’ye rağmen halen bebek katili olarak isimlendiren bir Cumhuriyet devleti vardı. Bugünse İmralı bilgesi diye paketleyen bir Cumhur ittifakı devleti vardır. Dün, halen işleyen bir parlamenter sistem ve Türkiye Büyük Millet Meclisi vardı. Bugünse tüm devlet organlarını iğfal ve işgal eden bir saray rejimi vardır. Dün, demokrasi havariliği altında ortakları FETÖ vardı. Bugünse, yanlarında teslimiyetçi bir koltuk değneği yani malum ortakları vardır. Dün ‘demokrasi istemiyor musunuz, barışa karşı mısınız’ diyorlardı. ‘Analar ağlasın mı istiyorsunuz’ diye feveran ediyorlardı. Bugün aynı aşağılık sözde ikna yöntemlerini iğrençleştirerek ‘Siz terörün bitmesine karşı mısınız’, ‘Misak-ı Milli’ye taraf değil misiniz’ diyorlar. Diyorlar ki, süreç Meclisten yürütülecekmiş. Millet Meclisinin hangi yetkisiyle hangi süreç yönetilecektir? Türkiye’yi iki tane adam büyük belalara sürüklüyor. Mecliste yetki mi kalmıştır. Bugün Meclis’in M’si mi kalmıştır? Diyorlar ki barış olsunmuş. Bugün barışın B’si yoktur. Çünkü iktidar, vatandaşlarına savaş açmıştır. Milletimiz, yoksullukla, işsizlikle, hayat şartlarıyla savaştadır. Adaletsizlikle, ahlaksızlıkla savaştadır. Ayakta kalmaya çalışmaktadır. Hanginiz kimle barışacaksınız? Neyin savaşını kimler vermiştir de, şimdi barış yapılacaktır? Öldürülen asker, polis, öğretmen, mühendis; Kürt, Türk, Alevi, Sünni savaşta mı ölmüşlerdir? Teröre savaş adını koymaya çalışanlar mı, Türkiye’ye barış getirecektir? Kandırmaya ve yerine koymaya çalıştığınız millet değil; ahmak olan sizlersiniz.

    “İmralı canisini sal, ömür boyu Başkanlığı al”

    Bugün demokrasi’nin D’si yoktur. Demokrasinin hiçbir kurumunun kalmadığı gibi kimsenin ağzını açamadığı, sivil toplumun köküne kibrit suyu ekilmiş Türkiye’de kimler, neyin müzakeresini, ne amaçla yapacaklardır. Bugün, hukukun H’si yoktur. Bu halde adını bile koyamadıkları bir sürece hangi hukuka dayanarak, neyle neticelendireceksiniz. Çünkü birbirine bağlanan üç şey aynı anda gevelenmektedir: Suriye-PKK-Anayasa. Üçünün de bağlandığı noktayı tahmin etmen zor değildir. İmralı canisini sal, ömür boyu başkanlığı al. Aklında, kalbinde ve ruhunda Atatürk’e şükran, sevgi ve minnet besleyenler, cumhuriyetin vatandaşı, Türk milletinin mensubu olmaktan onur ve gurur duyanlar ne yapacaklar, ne karar verecekler ve hangi adımları atacaklardır. Türk milletinin bağrına saplayacakları mızrak, hiçbir çuvala sığmayacak kadar büyüktür. Bu ihanet ortaklığına millilik atfetmekten çekinmeyen cüret, emin olun ki o mızrağı saplarken cüretinden taviz vermeyecektir. Bu alçaklığı meşrulaştırmak için kendilerini bu hayasızlığa paspas edenler yahut sessiz kalarak, başını öte yana çevirenler, yahut kameralara sırıtarak el sıkışma pozları verenler bilsinler ki, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Evet, tablo acıdır, karanlıktır ve mide bulandırıcıdır. Hoyratçadır, haincedir ve alçakçadır. Devlet, devleti yönetenlerce yıkılmaktadır. Bunların devlet aklı dedikleri şey, Mondros’u mütareke edenlerle, Sevri imza edenlerle aynı akıldır. Onlar vatanı işgalcilere teslim ederken devlet aklıyla hareket ettiğini zannetmişlerdi. İşte bizlere düşen görev, o paçavraları onları imzalayanları dün nasıl yırtıp attıysak, bugün aynı ruh ve şuurla harekete geçmek olmalıdır. Devlet aklı, yine vatanı teslim edecek hale düştüyse bize düşen Türk milletinin aklına dönmektir. Çünkü millet kendini devlet zannedenlerden her zaman büyüktür.

    “Parolamız bellidir: Türkiye’yi Türksüzleştirmeyeceğiz”

    Buradan bir kez daha şahsım ve partim adına ilan ediyorum: Elde ettikleri sayısal çoğunlukla, Milli Mücadele’nin karargahı, TBMM iradesini yok sayan, bundan aldığı güçle, Türkiye Cumhuriyeti devletini saraya peşkeş çeken, son olarak üniter bütünlüğümüzü, milli bilincimizi ve millet kimliğimizi etnik ve bölgesel parçalara ayırmak yolunda olan bu iktidar ve ortaklarıyla, onların gönüllü, gönülsüz, bilinçli ya da şaşkın işbirlikçileriyle bir arada olmayacağız. Adına ne derlerse desinler, açılım, demokrasi veya anayasa bizim için hiç fark etmez. İhanet şebekeleriyle, millet ve cumhuriyet düşmanlarıyla, kapalı kapılar ardında hiçbir görüşme ya da müzakere yapmayacağız. Bizim bu büyük milletten saklayacak planımız yok. Her şey bu milletin bilgisi dahilinde ve kamuoyuna açık biçimde yaşanacaktır. Bu nesebi gayrı sahih planı, Mondros gibi, Sevr gibi yırtıp atmak için, sokaklarda, meydanlarda, Mecliste nerede ve nasıl gerekiyorsa her yerde mücadele etmek dönemi başlamıştır. Parolamız bellidir: Türkiye’yi Türksüzleştirmeyeceğiz. Türk Milletini böldürmeyeceğiz. Cumhuriyetin niteliklerini değiştirtmeyeceğiz. Cumhuriyeti yıktırmayacağız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.”

    İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yönelik, “Oradan bana ve dava arkadaşlarıma hakaret yağdırıyorsun ya, şahsına bu zamana kadar gösterdiğim saygıyı, o koltuğun gerçek sahibine duyduğum vefanın sadakası saymanı da temenni ediyorum. Fazlasını hak ediyorsun ama benden şimdi bu kadar. Fazlası da zaten bana yakışmaz. Adana tabiriyle kirişteğe dönmüş, İYİ Parti’ye ‘fırıldak’ diyor. Beyefendiye bakar mısın? Biz seni topaç gibi kimlerin çevirdiğini bilmiyor muyuz zannediyorsun” ifadelerini kullandı.

    İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

    Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki “Bizim dava ve vatan sevdamızı tartıya çıkaracak, bununla da kalmayıp tartışmaya açacak, ülke ve ülkü heyecanımızı kurcalayıp aşındıracak bir siyasi fırıldağı henüz hiçbir kundak sarmamıştır” sözlerine “Şahsına bu zamana kadar gösterdiğim saygıyı, o koltuğun gerçek sahibine duyduğum vefanın sadakası saymanı da temenni ediyorum. Fazlasını hak ediyorsun ama benden şimdi kadarı sana yeter, fazlası da zaten bana yakışmaz. Adana tabiriyle kirişteğe dönmüş, İYİ Parti’ye fırıldak diyor. Beyefendiye bakar mısın? Biz seni topaç gibi kimlerin çevirdiğini bilmiyor muyuz zannediyorsun” karşılığını verdi.

    Dervişoğlu, şunları söyledi:

    “Yeri değil belki ama bilinmesini isterim ki; bundan sonra hak etmeyen bazı insanlara nezaket ve saygı göstermekten geri duracağım. Zira kendisine gösterilen nezaketi suistimal edenler var. Aldığımız aile terbiyesi ve geçmişimize olan saygımızdan ötürü sergilediğimiz hassasiyeti istismar ederek bunu fırsatçılığa çevirmekten utanmayanlar var. Buradan kendilerine sesleniyorum, benim saygım, sana değil oturduğun koltuğadır. Çünkü ben o koltuğun ilk ve gerçek sahibini tanıyorum. Ve ona hizmet etmenin bahtiyarlığını yaşıyorum. Oradan bana ve dava arkadaşlarıma hakaret yağdırıyorsun ya, şahsına bu zamana kadar gösterdiğim saygıyı, o koltuğun gerçek sahibine duyduğum vefanın sadakası saymanı da temenni ediyorum. Fazlasını hak ediyorsun ama benden şimdi bu kadar. Fazlası da zaten bana yakışmaz. Adana tabiriyle kirişteğe dönmüş, İYİ Parti’ye ‘fırıldak’ diyor. Beyefendiye bakar mısın? Biz seni topaç gibi kimlerin çevirdiğini bilmiyor muyuz zannediyorsun.

    “Bu parti siyasetçiyim diye poz kesmeye çalışanların fotoğraf stüdyosu sayılmamalıdır”

    Vatandaşlarımıza olduğu kadar, seçmenimize karşı da bir sorumluluğumuz olduğu unutulmamalıdır. Bunun hilafına bir hareket planı olan, başka türlü hesapları olan veya İYİ Parti seçmeni dışında hesap verdiği başka bir makamı olan varsa bilsin ki, aramızda yeri yoktur. Çünkü, büyük bir milli mücadele veriyoruz. Milli mücadele zamanı ihanete merhamet olmaz. Seçildiği oyların ne manaya geldiğini hala bilmeyen varsa, o seçmenlerin verdiği meclis vazifesinin neyi gerektiğini anlamayan, yahut bu mücadeleyi vermek yerine, bundan kaçmayı tercih edenler varsa, size açık olan kapıların nereler olduğu malumdur. O kapılarda, yakasında taşıdığı milletvekili rozetinin ağırlığını, kuyumcu tartısındaki rakamdan ibaret görenlere, aynı tartıyla gramajı yüksek rozetler takmak isteyenler de vardır. Bize, cesareti ve şerefi üç gram olanlar lazım değildir. Bu parti siyasetçiyim diye poz kesmeye çalışanların fotoğraf stüdyosu sayılmamalıdır. Biz, milletinden ve seçmeninden başka hiç kimseye bir borcu olmayanların, kafasına da bu memleketten başka hiçbir şeyi takmayanların partisiyiz. Bizi kuran ahlak ve vicdan budur.

    “Artık sabrımın sonuna geldim”

    Bize 2018 seçimlerinde ‘bismillah’ diyerek bugüne kadar verilen oylar da bunun içindir. Kimse kendisini, bu büyük vefanın ve alınterinin üzerinde görme cüretine kapılmasın. Kimse Türk milletine, onun devleti, gafillerce ele geçirilmişken, onun varlığına karşı topyekün bir kalkışma yapılıyorken, kahve dedikodularıyla sosyal medya şovmenliği yaparak kahramanlığa kalkışmasın. Niyeti iyi olanlar da amellerini aynı iyilikte ölçsün ve biçsinler. Aksine ihtiyacımız yoktur. Bilinsin ki kimler İYİ Parti içinde beyhude sorunlar yaratmak istiyorsa, onlar Türk milletine sorun diye bakıp sorun yaratanlarla bir ve aynı kişiliklerdir. Ve bu mücadelenin otağı olan İYİ Parti’nin hiç bir şart ve zeminde onlara ihtiyacı yoktur, olmayacaktır da. Artık sabrımın sonuna geldim. Benim de artık bunları hoşgörüyle karşılamaya tahammülüm yoktur. Buradan söylüyorum.

    “İYİ Parti son kaledir”

    Bilinsin ki hürriyeti 3 kişi getirdi. Kurtuluş Savaşı’nı 19 kişi başlattı. Ben bugün burada kimlerle berabersem, yarınlarda da onlarla beraber olmaya devam edeceğim. Milletimiz Mahmut Şevket Paşa gibi soruyor, düşünüyor, kahroluyor; ‘Vatan gidiyor. Millet mahvoluyor. Ne duruyoruz, biz de cesaret, biz de hamiyet yok mu’ Soruyor. Ben de soruyorum ve cevabınızı bekliyorum. Cevap verin, Türk milletini bölmeye çalışıyorlar, böldürtecek miyiz? Cumhuriyeti yıkmaya çalışıyorlar, yıktırtacak mıyız? Türk Yurdundan yurt istiyorlar, verecek miyiz? O zaman bugünden tezi yok gidenlerle değil, gelenlerle meşgul olacaksınız.

    Türk milletine olan görevinizi ve sorumluluğunuzu unutmayacaksınız. İYİ Parti’yi bekleyen tarihsel göreve dört elle sarılacaksınız. Unutmayın; tarih bizi, milletin kurtuluş yolunu açmaya mecbur, çağ bizi, milletin evini büyütmeye mecbur, devir bizi, milli mücadeleyi güçlendirmeye mahkum etmiştir. O halde bu yolu birlikte yürüyeceğiz. Bu evi elbirliğiyle büyüteceğiz. Bu cepheyi inançla, inatla ve yüksek bir iradeyle genişleteceğiz. Milletimize olan çağrımı tekrarlıyorum: Sevdası Türkiye, kaygısı Türk milletinin geleceği olan, Cumhuriyet değerlerine bağlı ve sorumluluk sahibi herkesi bizimle birlikte mücadele etmeye davet ediyorum. İYİ Parti bu milletin son kalesidir. Nefislerimiz ayaklarımızın altında, ideallerimiz başımızın üstündedir. Bu devran değişecek, bu düzen böyle gitmeyecek, tek adamlık mutlaka ama mutlaka son bulacaktır.”

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR