İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasının ardından ilk değerlendirmeyi yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargılandığı günleri anımsatan İmamoğlu, “Cumhurbaşkanı duruşmalara elini kolunu sallaya sallaya gitti yine ellini kolunu sallaya sallaya çıktı. Belki de olması gerektiği gibi yani… Ceza aldı, dört ay hapis yattı ve ondan sonraki süreci zaten malumunuz herkes biliyor. Ama baktığınızda yargılanma biçimine -yargının o gün aldığı kararı konuşmuyorum- mahkemeye gidişine yani kimse sabahın kör vakti evini basıp onu evden almadı. Yani biz 25-30 yıl yıl öncesini adalet olarak arar isek çok kötü durumdayız biz gerisini konuşmak boş.” dedi.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü’ndeki Fatih Sultan Mehmet Camii’nde çıkışında açıklama yaptı. Şafak operasyonunun ardından saatlerce nezarethanede tutulup çıkarıldığı adliyede tutuklanan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat yaşadığı süreci değerlendiren İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yargılandığı dönemi anlattı. İmamoğlu şunları söyledi:
“72 saat nezarette tutuldu tek bir ifadesi alınmadı”
“Pazartesi sabah günün doğmadığı bir saatte bir şafak operasyonuyla yine öyle ifade etmek zorundayız ev basılarak bir belediye başkanını evden almak istediler, bulamadılar. Sonra Edremit’te babasının yanından gidip teslim almaya çalıştılar. Beklediler, aldılar. İşte sağlık kontrolü gösterilen muamele sonra üç saat yol geldi. 72 saat nezarette tutuldu tek bir ifadesi alınmadı. Daha sonra yine ifadesi alınması adına adliyeye sevk edildi. Yine saatlerce bekletildi. Derken işte bu gece sabaha karşı da tutuklama kararıyla nihayete erdi mesele. Ve bugün işte cezaevine sevk edilecek. Şimdi benzer bir durum Profesör Dr. Ahmet Özer hemen komşu ilçe burada Beylikdüzü’ne Esenyurt’ta. Ahmet Özer hocamız da aynı şekilde gün doğmadan alındı, götürüldü. Apar topar cezaevine kondu.
“Sayın Cumhurbaşkanı duruşmalara elini kolumu sallaya sallaya gitti yine ellini kolunu sallaya sallaya çıktı”
Şimdi bu bahsettiğim zulüm, itibarsızlaştırma yasanın, hukukun, yerle bir edildiği meseleleri, cezaevini, adliye koridorlarını en iyi Sayın Cumhurbaşkanı bilir. Sayın Cumhurbaşkanı biliyorsunuz 90’lı yıllarda yargılandı. Hep o günlerden şikayet eder, o günleri aşağılar, kötüler ama o kötü dediği zamanda hem de çok daha ağır bir suçla yargılandı o dönemde. Ama o dönemde hem de Devlet Güvenlik Mahkemesi gibi böyle üst yetkili mahkemelerde bu süreç yönetildi ama ona rağmen Sayın Cumhurbaşkanı duruşmalara elini kolumu sallaya sallaya gitti yine ellini kolunu sallaya sallaya çıktı. Belki de olması gerektiği gibi yani. Mahkemeye gitti, hakkında karar verildi. Yine ceza verildi ama yine oradan elini kolunu sallaya ayrıldı. Ardından zaman geçti, itiraz etti. Ve tam iki yıl yine görevini yaptı. Yani iki yıl boyunca yine görevini yaptı. Ardından ceza aldı, dört ay hapis yattı ve ondan sonraki süreci zaten malumunuz herkes biliyor. Ama baktığınızda yargılanma biçimine -yargının o gün aldığı kararı konuşmuyorum- yargılama biçimine, mahkemeye gidişine yani kimse sabahın kör vakti evini basıp onu evden almadı. Yani biz 25-30 yıl yıl öncesini adalet olarak arar isek çok kötü durumdayız biz, gerisini konuşmak boş.”
İmamoğlu, “Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasıyla ilgili neler söyleyeceksiniz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Akpolat ve Özer’e yapılan muameleyi paylaştı”
“Kötü bir hafta yaşadık aslında. Pazartesi sabah, günün doğmadığı bir şafak operasyonuyla, yine öyle ifade etmek zorundayız, ev basılarak, bir belediye başkanını evden almak istediler, bulamadılar. Sonra, Edremit’te babasının yanından gidip teslim almaya çalıştılar. Beklediler, aldılar. İşte sağlık kontrolü… Gösterilen muamele… Sonra 3 saat yol… Geldi, 72 saat nezarette tutuldu, tek bir ifadesi alınmadı. Daha sonra, yine ifadesi alınması adına adliyeye sevk edildi. Saatlerce bekletildi. Derken, işte bu gece sabaha karşı da tutuklama kararıyla nihayete erdi mesele. Ve bugün Paşakapısı Cezaevi’ne sevk edilecek. Benzer bir durum, Prof. Dr. Ahmet Özer… Hemen komşu ilçe burada, Esenyurt’ta. Ahmet Özer Hocamız da aynı şekilde gün doğmadan alındı, götürüldü, apar topar cezaevine kondu.
“Cezaevini, adliye koridorlarını en iyi sayın Cumhurbaşkanı bilir”
Şimdi bu bahsettiğim zulüm, itibarsızlaştırma, yasanın, hukukun yerle bir edildiği meseleleri, cezaevini, adliye koridorlarını en iyi sayın Cumhurbaşkanı bilir. Sayın Cumhurbaşkanı, biliyorsunuz, 90’lı yıllarda yargılandı. Hep o günlerden şikayet eder, o günleri aşağılar, kötüler. Ama o kötü dediği zamanda… Hem de çok daha ağır bir suçla yargılandı o dönemde. Ama o dönemde, hem de Devlet Güvenlik Mahkemesi gibi, böyle üst yetkili mahkemelerde bu süreç yönetildi. Ama ona rağmen sayın Cumhurbaşkanı, duruşmalara elini kolunu sallaya sallaya gitti. Yine elini kolunu sallaya sallaya çıktı. Olması gerektiği gibi yani. Mahkemeye gitti. Hakkında karar verildi. Ceza verildi ama yine oradan elini kolunu sallaya sallaya ayrıldı. Ardından zaman geçti, itiraz etti. Ve tam iki yıl, yine görevini yaptı. Ardından ceza aldı, 4 ay hapis yattı. Ve ondan sonraki süreci, zaten malumunuz herkes biliyor. Ama baktığınızda yargılanma biçimine… Yargının o gün aldığı kararı konuşmuyorum. Yargılanma biçimine, mahkemeye gidişine… Yani kimse sabahın kör vakti evini basıp, onu evden almadı. Yani 25-30 yıl öncesini adalet olarak arar haldeysek, çok kötü durumdayız biz. Gerisini konuşmak boş. Başından beri anlattığımız mesele bu. Bakın ne diyorum? 2 yıl görevini yaptı yine.
“Sakın hiç kimse, ‘bu bana değil ki’ diye düşünmesin”
Şimdi apar topar hapse atılan Esenyurt Belediye Başkanı için, ‘Çok büyük şeyler var, bildiğiniz gibi değil…’ Yahu 80 günü aştı, 90 gün oldu neredeyse, iddianamesi yazılmadı daha. Bir iddianame yazılamadı. Hala arıyorlar. Hala bakıyorlar. Bu kadar hukuksuzluğun, itibarsızlaştırmanın, siyasetin yargıyı bu kadar alet olarak kullandığı bir dönemin, silah gibi kullandığı bir dönemin Türkiye’de var olduğunu ben düşünmüyorum. Çok kötü bir durum bu. Ve bunu seyretmek, inanınız ben bu sözü öyle boşuna söylemedim, bunu seyretmek, ‘Bana bir şey olmaz’ demek kadar, bir insanın kendini aldatması düşünülemez. Yani o bakımdan sakın hiç kimse, ‘Bu bana değil ki’ diye düşünmesin. Bugün yandaş gibi görünenler, yanında gibi duranlar dahi, öyle bir an gelir ki, çıkarına ters düşersin, bir gecede seni alabora eder; bir sabah vakti senin de kapını çalarlar. Birçok şey anlattık; İstanbul’un nasıl hedefe konduğunu, nasıl onların canını sıktığını, böyle bir iktidar döneminde dahi, tarihinde hiç olmamış kadar, 26 ilçeyi birden Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanmasını, kendini, bizzat kendini İstanbul’da üç kez yenen bu birlikteliğin, onun canını yakıp, İstanbul’a dair bu uygulamaların sahibi olduğunu düşünüyorum. Net. Başka hiçbir sahibi, adresi yoktur.
“İş yaptığı bir belediyeye makam aracı olarak hediye ediliyor. O zaman sor bakalım, bunun verilen ihaleyle bir ilgisi mi var acaba?”
Elbette biz, bu şekilde olan bir uygulamaya karşı mücadelemize devam edeceğiz. Bugün MYK toplantısı var. Genel Başkanımız ve partimizin üst yönetimi, çalışma içerisinde gündemine devam ediyor. Biz bir yandan işimizi yaparken, bir yandan Rıza Akpolat kardeşimize dair itirazlar yapılıyor, hukuki hazırlıklar yapılıyor. En üst seviyede savunması yerine getirilecektir. Bakın; sıraladım yani. Bu ülkenin en önemli kamu kurumlarına iş yapmış bir kişiye, çete kurmaktan suç isnat ediliyor. O çete kuran, kurduğunu düşündükleri kişinin şirketinin iş aldığı Türk Hava Yolları, Yargıtay ve birçok kamu kurumu… Bunlardan çıt yok. Bunlarla ilgili hiçbir hamle yok. Ama neymiş efendim; işte Beşiktaş Belediye Başkanı arabasını o isnat edilen kişiye çok pahalıya satmışmış. Yok efendim; binasını ucuza satmışmış. Bunların savunmaları yapılır. Bakın söylüyorum; kusuru, hatası olan varsa, cezasını çeksin. Kamuyu bir zarara uğratan kişi varsa, bununla ilgili hesabını millete versin. Vermek zorunda. Ama yargılamanın, uygulamanın bir biçimi var. Şimdi bütün bunlar ortadayken, bakın, Isparta Belediye Başkanı. Arabasını pahalı sattı diye, belediye başkanına suç isnat ediyorsun, milyonlarca liralık araç, yine ihaleyle iş yaptığı bir belediyeye makam aracı olarak hediye ediliyor. O zaman sor bakalım, bunun verilen ihaleyle bir ilgisi mi var acaba?
“Bugün adaleti bu ülkede mumla arıyoruz”
Mübarek Cuma gününde buradayız. Bu memleketin gerçekten derin inançları vardır insanlarının. Kökten inançları vardır. En önemli inanca bağlılığı da insanların, ‘Aman bu ülkede, bu memlekette kul hakkı yenmesin. Kimseye haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik yapılmasın. Herkes eşit olsun.’ Şurada 5-10 adımdan buraya gelene kadar, dakikalar geçti. Birçok insanın yine uğradığı haksızlığı, hukuksuzluğu, efendime söyleyeyim işe girememesinin şikayetlerini dinlediğim nice insanımız oldu. Şuradan buraya; caminin kapısından buraya. Ama ne mutlu bana ki, bir genç de liyakatiyle nasıl memur sınavından alınıp, İBB’de çalıştığı için bana minnet duygularını iletti. Bana adaletli olmak için minnet duygularıyla iletti. Ben, görevimi yaptım. Yani bu ülkede adaletli biri varsa, ona minnet duyuyoruz. Hayır; adaletli olmak görevimiz. Biz ise, bugün adaleti bu ülkede mumla arıyoruz. Ama inanın, bu kötülükleri yapan, kul hakkını yiyen herkes, hem bu dünyada hem öbür dünyada çok büyük hesap verecek. Yaradan’ın huzurunda dua ediyorum; Allah, bu ülkeyi adaletsiz uygulamalardan, hak, hukuk, adalet duygusunu kaybetmiş yöneticilerden korusun. Cumanız mübarek olsun.”
“Şimdi vatandaş sordu bana, ‘metromuz ne zaman geliyor’ diye”
İmamoğlu, “2025 yılı Kamu Yatırım Planı Programı açıklandı. İBB’nin de aralarında Beylikdüzü metrosunun da bulunduğu pek çok başvurusu vardı…” hatırlatmasına ise, Evet, Beylikdüzü Metrosunu da şimdi vatandaş sordu bana, ‘Metromuz ne zaman geliyor’ diye. Yanılmıyorsam 4. yılı bu sene, yine yatırım planına alınmadı. Yani günde neredeyse 600 bin yolcuyu taşıyacak. Buradan, Beylikdüzü’nden hemşehrilerimi alacak, Avcılar’dan, Küçükçekmece’den, Sefaköy’den geçip İncirli’ye gidecek bir metro hattı. Yani bugün imzalasa, yatırım planına alsa, izni çıkıyor bu işin. İzni olmadan, biz buna başlayamayız. İzni çıkıyor ve buna başlamak bile 1-1,5 sene. Yani hazırlığı, ihalesi, duyurusu, katılımı; 1-1,5 sene. Yani bize bugün imzayı verse, belki 2026’nın ortalarında ancak kazmayı vurabileceğiz” karşılığını verdi.
Vatandaşla İmamoğlu arasında “eksik evrak” diyalogu
Bu soru sırasında araya giren bir vatandaşla İmamoğlu arasında şu ilginç diyalog gerçekleşti:
-Başkanım, ‘Evraklar tamam değil’ diyor Ulaştırma Bakanı.
-Bana mı inanıyorsun, ona mı?
-Ben inanmam ona zaten.
-O bile çaba gösterdi, ‘alınsın’ diye. Ulaştırma Bakanı bile çaba gösterdi. Ama kim buna engel oluyor, bilmiyorum yani”
“Saraya uzanan kanat takacak kendine”
Düzce Belediye Başkanı’nın, İSKİ çalışma yapmadığı için Düzce’den İstanbullunun içme suyuna kanalizasyon suyu karıştığına ilişkin iddiası da soruldu. İmamoğlu “Kaç yıldır sorsaydınız. 20 su basılıyor Melen’den. Şimdi mi aklına gelmiş? Kötü siyasetçi bunlar. Bizim dönemimizde İSKİ milyarlarca liralık yatırım yaptı. 30 yıldır bitmeyen Melen var. 25 yılı onların iktidarında. Şimdi orada sözüm ona Ekrem İmamoğlu’na Düzce’den laf edecek, saraya doğru uzanan kanat takacak kendine. Onun için ben bu sözleri hiç duymuyorum. Kötü siyasetçi bunlar, hizmet için uğraşmıyor. Orada kanalizasyon diye bir şey yok. Kendisi vidanjörü boşaltırken fotoğrafını çekip yayınlıyor. O vidanjörü oraya boşaltmaması gereken kişi kendisi” yanıtını verdi.