• BIKMADIK
    24 Nisan 2025 Kaynak: BİDOGU MEDYA

    Aynı hataları 3 senede, 5 senede, 10 senede bir tekrarlamaktan bıkmadık.

    Deprem oluyor.

    İnsanlar ölüyor.

    Hem de kimi zaman on binlercesi bir anda. Ocaklar sönüyor, aileler toptan yok oluyor.

    Binalar yıkılıyor. Belki de milyarlarca dolarlık bir zayiat, üst üste toplasan.

    Peki biz ne yapıyoruz her depremden sonra?

    Telefona sarılıp “deprem hocalarını” arıyoruz acilen. Ya telefon hattında, ya da stüdyoda, abuk sabuk sorularla olayı aklımızca çözmeye çalışıyoruz.

    “Hocam, bir sonraki ne zaman olacak?”

    “Saat kaçta beklemeliyiz sonraki depremi?”

    “Evlerimize girebilir mişiz artık hocam?”

    “Bugün kırılan fay, yatay atımlı mıydı? Düşey atımlı mıydı?”

    “Bu yaşanan deprem İstanbul’u da tetikler mi? (Çarşamba günü anlamsız duruma düştü bu soru, nihayet!)

    Ve daha nice gereksiz muhabbet.

    Deprem konusunda çalışan bilim insanları bıktılar bu sorulara anlamlı cevaplar vermeye çalışmaktan. Bizim gazeteci milleti bıkmadı her depremde tekrarlamaktan.

    Oysa ki, konuşmamız gereken bunlar mı? Ya da yaşanan her depremden sonra öğrenmemiz gereken?

    Deprem denen olgu, binlerce belki de milyonlarca yıldır bu gezegende “kırılgan” bazı toprak parçalarının kaderi. Burası da o bölgelerden biri. Yani, değiştirmenin imkanı yok. Bundan sonra da yüzlerce, binlerce yıl değişmesi mümkün değil.

    Depremi önlemek de mümkün değiy, bugünkü teknoloji ile önceden zamanını (hatta hassas biçimde büyüklüğünü) belirlemek de…

    O halde, zararından yani yıkıcı etkisinden korunmayı, başka bir deşiyle bu etkili azalmayı ve belki sıfıra indirmeyi öğrenmek,. Bunu çalışmak zorundayız.

    Afetler olur, oldu, olacak.

    Buna karşı hazırlıklı bulunmak ve afet sonrasını yönetebilmek olmalı işimiz.

    Birinci ödevimiz hiç kuşkusuz depremin “olabilecek en büyük halinin” yaratacağı sartsıntışya dayanıklı binalar yapmak.

    Bu mümkün. Yapılmışı var. Hatta bu topraklarda bile. Hatırlayın 6 Şubat depremlerini. Bazı illerimizde neredeyse bütün bir mahalle yok olurken, TMMOB’ın bölge temsilciliği binası, ya da Mimarlar Odası binası dimdik ayakta kalabildi.

    Atomu parçalamaktan kolay yani.

    Tamam… Bunu ülke çapında çözebilmek için uzun sürelere ve çok paraya , en önemlisi de siyasi iradeye ihtiyacımız var. Hırsızlıkların önünü kesip, siyasi ihtirasların önünü kesip bu işi çözmek uzun zaman alacak.

    Ama en azından mevcut durumda, yıkım sonrası insanları hayatta tutabilmek için afet sonrası kurtarma ve yardım faaliyetini hakkınca yapabilmenin yollarını bulmalıyız.

    Bu da “uzay bilimi” değil. Hem dünyada bu konuda çok önemli çalışmalar yapan yerler var. Hem de bizde, oraları görmüş, oralarda çalışmış yetkin uzmanlar var. Her deprem sonrasında da çıkıp konuşuyorlar. Anlatıyorlar neler yapılması gerektiğini.

    Onlara da kulak vermiyoruz maalesef.

    Bir çırpıda sayabileceğim pek çok isim var.

    Nasuh Bahruki, Kubilay Kaptan, Mikdat Kadıoğlu, Suat Sarı… ilk anda aklıma geliveren isimler.

    Bunlardan yararlanmıyoruz.

    Niye?

    Çünkü gerçekleri ve hatalarımı yüzüne vuruyorlar sorumlu – yetkili insanların. “Ne yani devletten iyi mi bileceksiniz, alınacak önlemleri?” tavrı ile karşılaşıyorlar, her ağızlarını açtıklarında.

    Neredeyse 70 – 80 yıldır bu ülkede afetlerde dakikalar içinde yardıma koşan ve sonn derece etkili olan Silahlı Kuvvetler’i bile “ilkel” bir zihniyetin eseri olarak devredışı bırakıyoruz. Büyük orman yangınlarınnda da 6 Şubat depreminde de onları kışlalarında tutma hatasını işliyor yönetenler.

    İnanılır gibi değil!

    Bütün bunları yapmak ve belki de can kaybını çok daha düşük ayılara indirmek için alınabilecek önlemleri almak bir yana dursun, meseleyi siyasi bir itiş – kakışın ötesine taşımayı reddediyoruz.

    İstanbul’un, deprem konusunnda son 6 yıldır en önemli çalışmalarına imza atan kurmay ekibini hapiste tutuyoruz hukuksuz yere. Daha ne diyeyim?

    Peki ne yapıyoruz?

    “Hocam, bir sonraki kaç büyüklüğünde olur? Hangi fay kılıcak dersiniz, bu gece?..” gibi salaklıklarla uğraşmak kolay tabii.

    Yahu biz neden böyleyiz?

    Benimki de soru mu?

    Cevabını biliyoruz hepimiz.

    Maalesef.

    * Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

    İlgili Haberler

    ÇOK OKUNANLAR