Bu dönemde, aslında epey uzunca bir süredir, bizim mahallede yani medyada konuşan ve kalem oynatan pek çok insan, hep eleştirdiğimiz “spor sayfalarında bile görülmedik ölçüde” bir taraftar moduna girmiş görünüyor.
Gazetelerin haber ve yorum sayfalarında, televizyonların hem haber bültenleri hem de yorum – tartışma programlarında faaliyet gösteren bir yığın arkadaşımız, mesleğimizin temel kurallarını tamamen çöpe atmış ve adeta kendilerinden geçmiş vaziyette, siyasette sanki “taraftar tribününden” slogan atıyor.
Her siyasi partilerin içinde çeşitli klikler vardır. Hatta bu kliklerin, zaman zaman kendilerince farklı nedenlerle ya da çıkar ilişkileri üzerinden saf değiştirerek, değişik liderleri destekleyen elemanları da olabilir. Dün A kişisine “ölümüne” destek veren, ya da her dediğine kafa sallayan, eteğinin (en kibar tabirle) dibinden ayrılmayan bir kişi ya da bir grup insan, bugün B kişisinin “askeri/militanı/amigosu” gibi davranabilir. Siyaset bu. O aleme giren insanların çoğu “ilke, omurga, şerf haysiyet, imaj, bırakacağı iz, çocuklarına bırakacağı manevi miras vs.” gibi şeylerin kaygısını duymuyor olabilir.
Ama siyaseti izlemek, haber ve yorum yapmak durumunda olan bizim mesleğin erbabı, siyasetin içindekilerden farklı davranmak durumunda, hattâ mecburiyetinde değil mi?
Ama, bakıyoruz ki özellikle Saray yani Recep Bey Rejimi tarafından kurgulandığı ve sahneye konduğu açıkça belli bu son “CHP içi kavgada” İmamoğlu – Özel cephesi ile Kılıçdaroğlu ve çevresindekiler arasındaki neredeyse kan revan içindeki savaşta, her iki taraftan birinin “yeminli yeniçerisi” gibi davranıyor. Sadece yorumcular, köşe yazarları, TV tartışmacıları filan değil, ana haber bülteni hatta saat başı bülteni sunanlar bile, şu ya da bu şekilde “kavganın tarafı” gibi davranmaktan çekinmiyor.
Haber spikeri kızlar – oğlanlar, maaşallah 40 yıllık siyaset erbabı ya da CHP içindeki filanca kliğin ya da hizbin 40 yıllık elemanı tadında ifadelerle ona buna laf “çakmaya” kalkışıyor. Dahası, TV kanallarının veya gazetelerin editoryal yöneticileri de bundan zerre kadar rahatsız görünmek bir yana, adeta teşvik eder bir tavır içinde.
Daha yakın geçmişte, hangi lidere ne zaman nasıl “Allahına kadar” gaz verdiklerini, bugün aynı liderin tam karşısında hangi yüzle yer alabildiklerini, daha dün neredeyse “Asrın adamı” imajı çizdikleri birine bugün “Zaten bundan bir halt olmayacağı belliydi” tadında hakaretler yağdırabildiklerini, insan acı ve öfke içinde izliyor.
Gazetecinin görevinin ya da işlevinin çizgileri unutulup çöpe atılınca böyle oluyor tabii.
Bizler, (haber metni yazanı ve spikerini filan hariç tutuyorum tabii) siyasi konularda yorum yapan insanlar olarak tabii ki özgürce yorum ve değerlendirmeler yapabiliriz. Zaten bunun için varız. Şu ya da bu lideri veya düşünceyi en sert dille (hakaret, küfür ve kişilik haklarına taarruz değil tabii) de eleştirebiliriz. Ama o kişilerin siyasi muarrızlarının üslubu ve onların adeta “elemanı” üslubunda yazı ve konuşmalar havalarda uçuşuyor.
O zaman da insana, haklı olarak şunu derler:
“Mesleğini yanlış seçmişsin kardeşim. Neden gidip o siyasi partide üye olarak faaliyet göstermiyorsun? Orada olup da bu kavgaların içinde olmak ayıp değil. Ama dışarıdan bir ‘takım ya da lider seçip’ bu maçta farklı bir tribünde tezahürat yapmak, hattâ küfretmek ayıp değil mi?”
Daha açık yazayım.
Bugün Kılıçdaroğlu’na karşı neredeyse küfür seviyesinde aşağılayıcı söz ve yazılara imza atanlar, tarih önünde bizim mesleğe ihanet eder bir duruma düştüklerinin farkında bile değiller. Ya da umurlarında bile değil.
Tam tersinden bakarsak, bugün Kılıçdaroğlu’nun karargâhından Ekrem – Özgür ikilisine sallayanların (gazeteci tayfasını kastediyorum) da aynı talihsiz durumda olduklarını kayda geçirmemiz lazım.
Neyi dert ediniyorum biliyor musunuz?
Bu mesleğin onur ve haysiyetine yakışmayan bu tavırlar içinde olanların, geçmişte defalarca yaptıkları üzere, yarın durum değişip de başkalarının yanından bu kez bugün savundukları insanlara küfrettiğine tanık olursak, nasıl ve neremle güleceğimi şimdiden düşünmeye başladım.
Ayıptır.
Yazıktır.
Günahtır.
Sizi tek tek dert edinmiyorum da…
Mesleğin itibarını beş paralık ediyorsunuz, hanımlar beyler.
Yeni yetme hanım kızlar, çırak oğlanlar. (Bu lafı da benden işitmeyi hakettiniz)